Mabel Matiz - Fırtınadayım
8. BÖLÜM: GERÇEK VE SANRI
(Herşeyin düzeleceğini sanırdı, zamana inanarak.)"Bütün fırtınalar hayatınızı bozmak için gelmez, bazıları yolunuzu temizlemek için gelir."
Paulo Coelho
4 ay sonra...
Mart ayının son günlerindendi. Hava güneşliydi ama bazıları için fırtınalıydı. O fırtına onların içinde kopuyordu. O fırtına herşeyi savuruyordu, tüm düzeni yerle bir ediyordu. Ne kadar direnç gösterirse fırtına da o kadar şiddetleniyordu. Ve bazıları için ise o fırtına hiç bir şey ifade etmiyordu. Taşlaşmış kalplerine yıldırımlar çarpsa da, seller vursa da, depremler olsa da , fırtınalar kopsa da etki etmiyordu. Onlar acıya alışıktı. Onlar acıya Aşıktı. Çünkü artık hissetmiyorlardı. Canları o kadar acımıştı ki artık acıdığını bile hissetmiyorlardı. Ve sen! Evet evet sen! Şuan gözlerin bu satırlarda dolanıyor, gözlerin üzerimde dolanıyor. Kalbin bu satırları okuyunca içinde bir boşluk oluşuyor biliyorum. Kendini sorguluyorsun, yaşadıklarını düşünüyorsun, kalbinin artık hissetmediğini fark ediyorsun. Ama korkma! Burası senin güvenli alanın. Bu satırlar senin güvenli alanın ve ben senin dert ortağınım.Acısı geçer ama yarası asla. Yara kabuk tuttuğunda da kanar. İyileşse bile izi kalır ama asla geçmez. İnsan yaralanmak için illa bir yerlerini kesip kırmaz. Yaralar her zaman fiziksel değildir, yaralar bazen ruhsaldır ve yaralar sardıkça kanar.
Oturduğu yerden kalkarak aynadan kendine baktı. Ağlamaktan kızaran, uykusuzluktan altları moraran gözlerini aynaya dikti. Artık beş aylık hamileydi. Karnı belli ediyordu kendini hafiften. Son dört ayda baya şey yaşamıştı. Ozan İtalya'ya geri dönmüştü ve okulunu dondurarak tekrar gelmişti. Sebebini kimse sorgulamamıştı. İnzivaya çekilmişti. Son dönemde yaşadıkları ona ağır gelmiş ve canını sıkmıştı her ne kadar belli etmesede oda üzülüyordu ablasının haline.
Herkes gerçeği öğrenmişti. Her ne kadar magazin haberlerine engel olmaya çalışsalar da sosyal medyaya karışamıyorlardı. Atakan ile aralarındaki bağ iyice kuvvetlenmişti. Birbirlerine güveniyor, alışmaya çalışıyorlardı. Hastane kontrollerini de aksatmıyorlardı. Bebeğin cinsiyetini son gittikleri kontrolde öğrenmek istemişlerdi fakat bebek biraz çekingen olduğu için öğrenememişlerdi. Polislikten de istifa etmişti.Düğün günü yaklaşıyordu. Aslında düğün iki ay önce gerçekleşecekti fakat Ak ailesi bir aile dostunu kaybettiği için düğün ertelenmişti.
İçinde çok derin bir çukur vardı. Kendini o çukura gömmek istiyordu. O çukura saklanmak istiyordu.
Bir çıkış yolu var sanırdı fakat sonuç hep sanrıydı. Sanrı ile gerçek arasında uçurumlar, yıldızlar, galaksiler, dünyalar kadar fark vardı.
Elini karnının üstüne koydu.
"Her şey senin için annecim"
Dedi gözlerinden akan yaşları engelleyemeyerek. Hiç tanımadığı bir adamla evleniyordu ve kaçış yolu yoktu. Sırf geçici bir zevk için mi bunları yaşıyordu? Geçici bir hevesin bedelini böyle ödememeliydi. Ayakta daha fazla duramadı ve yatağa oturdu. Dağınık saçlarını toplamaya yeltenmiyordu bile. Şuan rezalet bir durumdaydı. Saçları yağlanmış, yıpranmış ve birbirine girmişti. Yaklaşık iki haftadır duş almıyordu. Sağlıksız besleniyor yediği öğünlere dikkat etmiyordu. Gün boyu sadece üç saatlik bir uykuyla ayakta duruyordu. Ozan her ne kadar uyarsa da bir faydası yoktu.Eline , yatağın üstüne fırlattığı telefonunu aldı.
*Yakışıklı Goril kişisinden;
3 cevapsız çağrı
+4 yeni mesaj*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASKENİN ARDINDA
Fantasia"Çok güzel severim seni" dedi umutsuzluğun içinde umut arayarak. "Çok güzel üzerim seni" dedi tüm umutları karartarak. Adam itiraf etti aşkını kadınına haykırarak, kadın reddetti adamını kendi sebeplerine inanarak...