3.Bölüm~PES ETMEMEK~

55 10 10
                                    

O gün bizim ekip yani ben,Mandy ,Michael ve Alex yola çıktık. Bu konuyu araştırmak için yolda yürüyorduk.Sokak çok tenhaydı lakin telefonun GPS bize bu yolu gösteriyordu.Bu yüzden bizde bu yoldan yürümek zorundaydık. Eğer yürümezsek bu konunun nedenini, genel adını bulamazdık. Aslında genel adını bulmuştuk fakat sağlamasını yapmamız gerekiyordu.Eğer araştımayı bırakırsak adını bilmediğimiz büyük olasılıkla kötü adamların lafına uymuş olurduk. Bizde bunu yapmamayı tercih ederek hem büyük bir tehlikey atılıp, hemde insanlar için olumlu yönde olacak bir araştırma için bunu yapmamız gerekiyor. Bizde güçlü olacaktık ve çevreden baskı alsak bile inatçı keçi gibi asla köprünün diğer yanından yürümeye çalışmıyıcaktık.Eğer bırakırsak bizde bundan dolayı farklı bir kişi gibi davranabilirdik. Örneğin sevimli bir kişinin bi yanda sinirli bir kişiye dönüşmesi gibi biz bunu yaşadık o kişi ise Jale hoca idi.Bize çok garip geliyordu. İlk defa böyle bir şey yaşamadığımız için ne yapcağımızı bilmiyorduk.Pes edersek bu hikayenin kaybedini olacaktık.Bu hikayenin kazananı olmak istiyorduk."Tecrübelerim bana öğrettiği bir şey var; Hayallerinin peşinden emin adımlarla yürüyen ve arzu ettiği hayatı yaşamak için gayret sarf eden insanlar, beklenmedik bir anda başarıyla karşılaşırlar. "(Albert Einstein).Bu şeyin genel adını hikayenin ilerleyen bölümlerinde anlayacaksınız fakat hiç şaşırmayacaksınız. Neyse hikayeye geri dönelim.Bu hikaye de taşı alan kaybetti, kağıt alan kazandı,bu hikaye böyle başladı.

Bi yanda bir ses duyduk. Ses baktığımızda her yer toz ile kaplıydı. Bayılmıştık uyandığımızda simsiyah bir odada 4 sandalyede de biz bağlıydık ağzımızı,kolumuz, bacaklarımız ve belimiz sandalyeye bağlıydı. Ağzımız kapalı olduğu için bağıramıyorduk. Bu yüzden burda kurtulmamız imkansızdı. Dediğim gibi "bu hikayede taşı alan kaybetti, kağıdı alan kazandı bu hikaye böyle başladı." demiştim. İşte bu durumda biz bu sefer taşı almış olduk. Kötü adamlar şimdilik kağıdı aldılar. Altını çiziyorum şimdilik. Fakat sonrasında taşı olan onlar olacaktı. Bundan emindim fakat bizim kaçırılmamız büyük bir sorun oluşturmuştu. Zaten hayat bir sınav olduğu için bunlar normal gibi geliyordu. Ama bi yan önce burdan kaçabilirsek çok güzel olurdu.Fakat burası lağam gibi kokuyordu.gelir ken galiba yere sürtünmüştük.Kollarımızda bacaklarımızda çizikler vardı.İpi zorlasamda kurtulamadım. Aksine ayağım tökezlendiği için yüz üstü düştüm. Canım çok yandığı için ağlıyordum. O sırada Alex uyanmıştı. Benim ağladığımı görünce çok sinirlenmişti. Hemen bana gözüyle masanın üstündeki bıçağı işaret etti. Bi yanda boynuma bir ağrı girdi.Tam bıçağı alacakken kapıya kötü adam girdi. Hikayeye bölüyorum ama bu olayı daha iyi anlamak için bi bölümü anlatmam gerek. Hemen o bölümü anlatıyım. Biz bu şeyin genel adını araştırmaya gittiğimiz deniz tam 2 hafta geçmişti. Şimdiki güne dönersek geçen hafta biz bu kötü adamları araştırmıştık. Araştırırken bu adamların bir örgüt olduğunu bulmuştuk. Bizim gibi insanların peşine düşen kişinin isimleri bulmuştuk.Ama bunu hikayenin ilerleyen zamanlarında öğreneceksiniz. İşte biz araştırdıktan bir kaç gün sonra kaçırıldık. Sürekli ailem merak ediyor mu diye düşünüyordum.Tam ağzımı açıcakken bir yanda kötü adamlar geldi.Benim yerde olduğumu gördüklerinde...

Hikayenin bu bölümünü kesmek zorundayım.Kötü adamlar gelmeden bir kaç dakika önce boynumda bir ağrı hissettim. Boynumda bir ailem oluşuyırdu. Odada bir adet külüstür ayna vardı oraya doğru süründüm. Belime sandalyenin çivileri batıyordu. Sonucunda aynaya ulaşmıştım ve baktığımda boynumda bir amblem vardı. Bir çınar ağcı amblemi vardı. Mandy, Alex ve Michael'ın boynunda da bu amblemden vardı. Bu amblem hepimizin bildiği YİNG YANG SEMBOLÜ idi. Bu sembolün anlamını bilmiyorduk. Aslında şimdiki zamana bakılırsa öğrenmiştik. Ama o zamana göre bakarsak bilmiyorduk.Ama şuan şimdiki zamanı anlattığım için o zamana dönelim. O sırada belime sandalye sürtüğü için canım çok yanıyordu.Ağlamaya başladığım için biraz ortam sesli olduğu için o sırada Alex uyandı. İlk 1 dakika nerde olduğunu sorguladı. Sonrasında benim belimden akan kanlar, üstümdeki beyaz cropta gözüküyordu. Canım çok yanıyordu. Ağlama şiddet lerim gittikçe artıyordu. Alex ayılmıştı. Ayıldığın benim belimden akan kanları ve ağladığımı gördüğünde şaşırmıştı. Yüz ifadesi birden sinirliye döndü. Beni ağlarken ilk defa görmüştü. Bana daha öncesinde şöyle demişti, "Senin bir damla göz yaşın akarsa bu dünyayı yıkarım. "demişti.Biliyorum.Bu cümle abartma cümlesi çünkü Dünya'yı yıkamayız. Bu sözde Alex'in vurguladığı konunu da sinirlenmesi olduğu için dikkate alınmadığı için burda bir sorun yok. Hikayeye geri dönecek olursak Alex ipi çözmeye çalıştı ama hiç bir işe yaramıyordu.Benim vücudumdan akan kanlar, kan kaybına yol açmıştı.Burayı anlatmamın nedeni, hikayenin ilerleyen zamanlarında lazım olacak,eğer anlatmasaydım kafa karışıklığına yol açacaktı. Neyse hikayenin kalan kısmına geri dönelim.

☆SON ŞANS☆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin