UZAK-1

133 7 0
                                    

Uzaktık. Onunla tahmin edilemeyecek kadar, birbirimize ulaşamayacak kadar,elimizi uzatsak dahi yetişemeyecek kadar sadece ve sadece uzaktik.

O gün hiç birseyden habersiz, kavgadan bir anlık sinirle kendimi dışarı atmış tek başıma bom boş yolda zorlanarak yürüyordum.

Ama nereye gidiyordum fikrim yoktu. Aklimdaki tek şey daha fazla orada durmamam gerektiğiydi. İstesemde duramazdim yapamazdım! Bu zamana kadar ne karanlıktan ne de kötü insanlardan korkmayan ben, benim küçük ama gururlu kalbim bunu kaldıramazdı. Ben bu düşüncelekre dalmışken önümdeki tümseği fark etmemiş olmalıyım ki bi anda dengemi kaybedip sağa sola yalpaladım ilk yere baktim sonra yavaşça kafamı kaldırıp az da olsa parlayan aya bakıp içten ve derin bir nefes aldım. Yüreğim sıkışıyordu sanki, sanki içimdeki organlar vücuduma dar geliyordu adeta dışarı fışkırmak istiyordu içimde kötü bir his vardı sanki bu olanlar yetmezmiş gibi dahasıda olacak gibiydi. Yine derin bir nefes aldım. Bu nefesten sonra ayaklarımın ne kadar yorulduğunu fark ettim ne saatim ne telefonum vardı yanımda hepsini orada bırakmıştım sadece siyah elbisemle kombinledigim küçük siyah çantam vardı o yüzden saatin kaç oldugunu bilmiyordum.

Yürüdüğüm yolun sol tarafında çok büyük ve yeşillikli olmasa da sıra sıra daglar vardi yol 2 şeritti ne çok dar ne de çok genişti ama benim kalbim buraya bile sığmıyordu. Sağ tarafımda şehrin manzarası vardı sadece ışıklar, beyaz ve sarı parlayan bir sürü ışık. Kafamı o tarafa çevirince gözlerimi kısma zorunluluğu hissettim ama hala bakmak istiyordum ah ne kadar da masum görünüyorsun İzmir! Çoğu insan buraya tatile gelir eğlenir gezer ve gider onlar için muhteşem bir şehirsin tarifsiz, eşsiz ama bir de içinde yaşayanlara sorun bir o kadar kötü ve acımasız. Düşündüm, ya burada bu kadar insan yaşıyor elbette hepsinin bir sıkıntısı var belki açlıktan ölen, belki evi olmayan, belki daha doğmamış bebeğini kaybeden, belki ona tek bakan kişi yemek pişiren babaannesini kaybeden, istediği üniversiteyi tutturamayan, mezuniyetine istediği elbiseyi alamayan bir çok kişi. Ve hepsi yaşamına bi şekilde devam ediyorlar tabi intihar etmeyi kurtuluş olarak görenler hariç.

İntihar hem cesurluk hem korkaklıktır, hem büyüklük hemde zayıflıktır bana göre degildi bu, ben kaçamam ben arkamdaki insanları öylece bırakamam, en önemlisi de yaşayacaklarımı yaşamadan ölemem.

Aslında bugün beni babam öldürdü, alnımın ortasına susturcusu takılmış bir silah dayayıp sessizce öldürdü, eline aldığı bir bıçağı yüzlerce yerime saplayıp gözünü kırpmadan öldürdü, bir evin balkonundan aşağıya itti beni, boğazımı elleriyle kavrayıp tüm gücüyle sıktı, ben bugün babamı annemi aldatırken gördüğüm için öldüm, öldürüldüm. O görüntü her aklıma geldiginde bir kez daha ölecektim.

Ve yakımdan hızla geçen siyah bir arabanın çıkardığı sesle kendime geldim. Üşüyordum şuan beni ısıtacak birine ihtiyacım vardı sımsıkı saran bir kol, herşeyin geçeceğini söyleyen ruhumu yumuşatan bir ses, gözlerini gözlerime kenetleyip ben hep burdayim diyebilecek cesur bir yüreğe ihtiyacım vardı, yada sadece arabasına alıp klimayı açsa da olurdu. Artık bi yere gitmem gerekliydi bu kılıkta bu saatte dışarıda sabahlayamazdim . Dedeme gitsem ortalığı ayağa kaldırırdı, en iyisi Gamze'nin yanıydı ama nasıl gidecektim ki telefonumda yoktu param da yoktu.

Hemen yanımda bir araba durdu ben yanıma dönmeden adımlarımı hızlandırdım ben hızlandıkça araba yanımdan ilerlemeye devam ediyordu cidden artık korkmaya başlamıştım ve bedenime hakim olamayıp son sürat koşuyordum. Araba durdu ve ardından bir kapı sesi arkamı dönemiyordum, korkuyordum kendimi bu yola attığım için pişmandım, telefonumu almadığım için pişmandım,ayak sesleri yaklaşıyordu yorgundum ama devam ettim nefesim düzensizdi gözlerimle yolu taradım kahretsin dümdüz yoldu saklanacağım hiç bir yer yoktu. Kalbim adeta yerinden fırlayacak gibi atıyordu. Arkamdan ismimi duymamla olduğum yerde kalakaldım. "Aylin, Aylin dur" dedi arkamdaki ses.

Adeta yere çivilenmiştim. Arkamı döndüm Ah! Bu da kimdi, ismimi nerden biliyordu. Tanımadığım adam tam karşımda durdu ben den oldukça uzundu üstündeki takım elbise içindeki beyaz gömlek ve kravatıyla harika bi uyum icerisindeydi. Kafami hafifçe yukari kaldırıp gözlerine baktım rengini seçemiyordum, ama o gözler de benim gözlerimin tam içine bakıyordu ve yavaş yavaş tüm vücudumu inceledi ardından sağ elini kolumun üzerine koyup biraz daha bana dogru egilerek "Sen iyi misin?" diye sordu ve kaşlarını yukarı kaldırdı.
Nedense bu sorusuyla ayaklarıma indirdim gözlerimi. Ne cevap vermeliydim tanımıyordum bile onu biraz daha eğildi hala cevap bekliyordu. Hızla kafamı yukarı kaldırıp " İyiyim şimdi defol git burdan"dedim ve arkamı dönüp yürümeye başladim. Az önce nazikçe koluma değen eli bu sefer yine nazikçe omzumdan tutup arkaya çevirdi "Hiçte öyle durmuyorsun, merak etme sana bişey yapmam şu haline bi bak ağlamaktan makyajın akmış, yanaklarin simsiyah arabam var istedigin yere bırakırım seni" dedi sonra küçük bi gülümseme gönderdi. İkna edici konuşmuştu.

Boş gözlerle bakıyordum beni nerden taniyordu? Burda oldugumu nereden biliyordu? Niye bana yardim etmek istiyordu? ve en önemlisi o kimdi? Aklımdaki soruların cevaplarını bulmayı sonraya saklayarak "Peki" dedim düz bi sesle. Gülümsemesi daha da yayıldı suratına. Gamze'nin evini tarif ettim ona ve sanki eliyle koymuş gibi buldu hatta bu yol uzun kestirme biliyorum diyip bilmedigim yollara sokmuştu beni.

İkimizde tek kelime etmedik. Kafamı cama yaslayıp dışarıyı izliyordum o ise arada kafasını çevirip bana bakıyordu ama ben karşılık vermiyordum. Aslında ona soru sorup aklımdakı karmaşayı çözebilirdim ama o kadar halsizdim ki düşünürken bile yoruluyordum tek isteğim ise bir daha karşılaşmamak üzere vedalaşmak ve rahat bir uyku çekmekti. Bu mahalleyi biliyordum yaklaşmıştık. Evi tarif ettim ve önünde durduk. "Görüşürüz" diyip arabadan inmeye hazırlanırken "Hiç birşey sormayacak mısın?" dedi. Arkama baktım aynı zamanda hem saçlarımı savurup hemde gözlerimi devirdikten sonra "Beni ilgilenirmiyorsun" diyip arabadan indim.

Gamze 5 katlı bir binanın 3. Katında oturuyordu. Araba hala buradaydı eve girmemi mi bekliyordu acaba? Arkadaşım Gamze'yi arayıp kapıyı açmasını söyleyecektim eğer zile basarsam Suna teyze mutlaka uyanır ve beni bu halimle görürse aileme-yanlız ne aile ama- haber uçururdu elimi tam çantama atacaktım ki bugün ikinci kez lanet ettim.

Ne yapmalıydım ondan istesem ne derdi acaba ? Oflayarak arkami döndüm ve arabaya bindim bana merak eden gözlerle bakarken "telefonunu kullanabilir miyim" diye sordum biraz utangaç ve çekingen bi ses tonuyla şuan kesin yanaklarım kızarmıştı hemen aklımdan bu düşünceyi silip gülümseyerek uzattığı telefonu aldım ve arabadan indim. Telefona zorda olsa ezberledigim numarayı tuşladım içimden lütfen doğru olsun lütfen! Diye yalvarıyordum "Efendim"diyen Gamze'nin sesini her yerden tanırım bekletmeden cevap verdim "Hah Gamze benim Aylin hiç bir soru sorma sadece beni dinle annenler uyudumu?" dedim uykulu bir ses "Evet" diye cevap verdi "Tamam o zaman dikkatlice kapıyı aç 2 dakikaya sizdeyim" diyip telefonu kapattım ve hemen numarayı sildim. Arabaya tekrar binip küçük bi gülümsemeyle telefonu uzatıp indim. Ona hiç birşey söyleme fırsatı bırakmamıştım. Aşağıdaki kapıyı yavaşça açıp içeri bi adım attım ve arkamı döndüm camdan beni izleyen gözlerini hiç ayırmıyordu. Allahım! Bu cocuğun derdi ne, kapıyı kapatıp merdivenlere yöneldim. Parmak uçlarımda ilerledim.

Gamze kapıya zor tutunuyordu saçı her zamanki ev halindeydi altında pijamalarıyla bekliyordu beni görünce gözleri büyüdü ve ağzı açıldı tam konuşacagını anladığım sırada ağzını kapatıp içeri girmesini söyledim. Özenle kapıyı kapatıp odasına doğru yürümeye başladık. Gözlerini benden ayırmıyordu ve neler olduğunu merak ettiği çok açıktı. Ama benim ağzımı oynatacak neler olduğunu anlatacak gücüm yoktu.

UZAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin