UZAK-6

15 3 0
                                    

Dünkü özgürlüğüm bugün son bulmuştu. Çünkü okula sivil gitmek yerine klasik formamı gitmiştim. Lacivert pantolon, beyaz lakos, fermuarlı kırmızı ceket, siyah ayakkabı ve çanta.

Saçlarımı taramayı sevmezdim o yüzden biraz köpükle şekil vermekle yetindim. 30 dakika hazırlanma süresinden sonra yola çıktım. Yoldayken bi poğaça alıp bi yandan yiyor bi yandan da yardımseverle yapacağım konuşmayı düşünüyordum.

Göz göze geldigim güvenlik görevlisine aldırmadan - yine de uzaktan geçtim tabi ki - okulun bahçesine girdim. Etrafa bakınırken Günce'yi bana seslenirken buldum. Kısa merhabalaşmadan sonra sıradan konulardan konuşuyorduk. O anda yardımseveri gördüm. Günce'ye "Kusura bakma ufacık bi işim var." diyip yanından ayrıldım.

Çantası sırtında bekleyen çocuğa yöneldim. O gün karanlıktan belli olmayan göz rengini bugün 5 metre uzaktan bile çok net algılayabilmiştim. Cam mavisi. Normal mavi degildi. Daha çok beyaz ve gri karşımı gibiydi. Ona doğru adımlar atarken, gözleri beni buldu ve hafifçe gülümsedi. Gülümsemesi fazlaca tatlıydı.

Onun yanına benim gitmeme rağmen ilk 'Günaydın' diyen o olmuştu. Bende cevap verdikten sonra biraz yürümeyi teklif ettim.

Lafı ağzımda gevelemeyerek direk konuya daldım.
"Who are you?"
Sanırım bu tepkiye ikimizde şaşırmıştık. Yine de terslemeden

"Sıradan bir öğrenci." yanıtını verdi.

"Yenisin herhalde.Daha önce görmedim seni buralarda."

"Evet yeniyim. Okul değiştirdim. Öyle gerekti."

"Öyleyse daha önce tanışmadık." Soru sorar gibi kaşlarımı kaldırdığımda. Gözlerini yere indirip hafifçe gülümsedi.

"Öyle. Hiç tanışmadık." dedi ve gülümsemesi suratında iyiyce yayıldı.

İlk karşılaştığımızdaki gibi göz göze geldik ve aynı anda gözlerimizi çevirdik.Utangaç bi yapısı vardı. Bu ise çok sempatikti.

"Peki. Benim ismim ne ?" diye sordum. Şaşırmıştı. Garip bi tonlamayla ve uzatarak
"Ayliiiin." dedi

"Hah o zaman bunu nerden biliyorsun?" dedim

"Tanışmadık ama ismini biliyorum." diye garipce cevapladı sorumu.

"Onu anladık heralde! Nereden biliyorsun?" diye sordum sert bi ses tonuyla.

"Hey! Telaşlanma. Merak etme seni sürekli takip eden bi psikopat falan degilim. Bana güven." dedi. Sanki beni sakinleştirmek ister gibi yumuşacıktı ses tonu.

"Sana güvenmemi niye o kadar istiyorsun? Ve ayrıca sana benim ismimi nereden biliyorsun dedim. Sorduğum soruyu ikiletme!" dedim. Evet artık biraz sinirlenmeye başlamıştım.

"Tamam özür dilerim. Sana yardım ettiğim geceyi hatırlıyor musun?"

"Ah! Keşke nasıl unutabilirim ki." diye mırıldandığımda.

"Bişey mi dedin?" diye sordugunda.

Gözümü kaydırıp "Hayır." dedim

Sonra devam etti;
"İşte o gün gittiğiniz bar var ya,"

Daha sözünü bitirmeden yarıda kesip bi hışımla
"Yok artık. Onu nerden biliyorsun ya? Psikopatım olduğun konusunu tekrar tartışalım istersen. Durum pek de senin dediğin gibi gözükmüyor."

"Tamam Aylin bak özür dilerim ama bi dinle."
Başımla onayladım.

"O gece o bar' da bende oradaydım. Çok yakınında. Ama sen çok dalgın ve mutsuz gözüküyordun. Tesadüf bende mutsuzdum. Kuzenimin zorla götürdüğü yerlerdi barlar. Benim pek hoşlandığım tarz degil. İşte sıkıntıdan etrafıma bakarken seni öyle görünce tek mutsuz olan ben değilmişim diye düşündüm ve bir kaç konuşmanıza kulak misafiri oldum. Adını da o şekilde öğrendim. Gördün mü benim hakkımda endişelenebileceğin hiç bi durum yok."dedi. Olayı açıklayıcı bir şekilde özetlemişti.

"Anladım. Peki yolda karşılaşmamız?" diye sordum.

"İşte orası beni bile aştı. Sadece tesadüf." diyip güldü.

"Demek tesadüf. Öyle olsun bakalım."dedikten sonra arkamı dönüp yürümeye başladım.

Önüme geçip durdurdu.

"Adımı merak etmiyor musun?"

"Merak ettiklerimi öğrendim şimdi müsadenle."

Tekrar adım atmaya başladığımda tekrar aynı şekilde önüme geçip durdurdu.

"Ama ben yine de ismimi söyleyeceğim.Uras.Nasıl, güzel mi? Evet bencede güzel,ismimi beğeniyorum."

Bu söylediklerinden sonra iyice gülmeye başladı.

Sanırım bu çocuk benden hoşlanıyordu. Bu kadar çok gülümsemesi ve konuşmaları bunu gösteriyoru. Tatlı, sempatik hoş çocuktu ve ne yalan söyliyeyim etkilenmiştim. Ama tabiki de adım atmayı düşünmüyordum. Yapım da yoktu ilk adım.

Söylediklerini dinledikten sonra cevapsız bırakarak yine yürümeye başladım. Yine arkamdan geldiğini artık hepimiz tahmin edebiliriz. Allahım! Niye gitmiyordu? Niye bu kadar ısrarcıydı ki?

"Ya ama sende konuşmamak için niye bu kadar direniyorsun?" dedi.

"Sen niye konuşmak için bu kadar ısrarcısın?" diye cevap verdim.

"Peki. Rahatsızlık verdiğim için özür dilerim."

Hah bir de alıngan! İşte tam oldu.
Yüzünü asıp gitmeye başladı. Ben ise arkasından mal gibi kala kaldım...

"Meraklı gözler, yollarımı gözler." diye kahkaha atarak kızların arasına daldım. Herkes bi garipti.

"Kızım ne öyle bakıyorsunuz?" diye ortaya salladım sorumu.

Özde;
"Aylin! O çocukla tanışıyor musunuz?" diye sordu. Anlamamıştım. Garip davranıyorlardı. Ya da bana öyle gelmişti.

"Pek sayılmaz ama herneyse. Sizi niye bu kadar şaşırttı?" diye sorma gereksinimi duydum.

Sanırım Özde haricinde kimsenin konuşmaya niyeti yoktu.

"Şey o çocuk Uras. Meyranın ilk ve tek sevgilisiydi." dedi. Yüzünden benden anlayış bekleyen bi ifade vardı.

Hahahah şaka mıydı ya bu diye düşündüm içimden. Niye bu kadar ortak yönümüz çıktı ki bu URAS beyle!

Meyra'ya baktığımda kafasını yere eğmiş, ayağıyla taşları fırlatıyordu. Yüzü asıktı. Gergin olduğu ise her halinden belliydi.

"Hmm anladım. Yakında akraba da çıkarız biz bu Uras beyle." diyince bütün yüzler bana çevrildi. Sanki kızlara 'Hadi görüşürüz ben tek başıma Kanadaya temelli taşınıyorum.' demiş gibi tepki gördüm.

"Neyse ya, hayırlısı." diyip konuyu kapattım.

Daha fazla uzatmak istemiyordum. Eğer olayın içine girersek konu o lanet güne kadar giderdi. Ve bunu istemiyordum. Üstelik onlara daha bu konudan bahsetmemiştim. Bir şeyler gizlemek hoş degildi ne kadar rahatsızlık duysam da şimdilik böylesinin doğru olduğunu düşünüyordum. Belki yanlış düşünüyordum ama...

O anda beni izleyen bir çift gözle karşılaştım. Uzay boşluğu kadar siyahtı bu gözler. Derin bi kuyu gibiydi. İçine atlasan bir daha geri dönemeyeceğin kadar derindi sanki. İçinde kaybolur gibi. Değişik bi histi. Sadece bunları düşünmek bile farklı şeyler hissettirmişti bu oldukça garipti. İsmi Karan'dı. Karakteri ismiyle ne kadar da uyumluydu ama!!!

Kahraman yürekli anlamına gelen isimli adam anneme vurup öylece gazı kökleyip gitmişti. Annemi ölüme terk etmişti. Nasıl birisi olduğunu bilmeden. Geride ne enkazlar bıraktığını bilmeden. Vurduğu kadının arkasından her gece göz yaşı döken bir kızı olduğunu bilmeden. Onu affedecek yürek yoktu bende. Kim affeder ki böyle bi aptallığı? Öyle ya belki affedilmek isteyen kimse de yoktu karşımda. Sonuçta serbest bırakılmıştı ve bedel ödememişti. Belki ruhsuz herifin tekiydi.

Onun gözlerine baktığımda hissettiğim garip duygular için kendime bir kez daha sövdüm.

Nefret! Nefret! Nefret! Nefret! Nefret!

Tüm gerçek buydu.
Benim ondan sadece nefret etmem gerekiyordu...

Hey! nasıl gidiyor? Bu hikaye kadar önemli bir şey varsa o da okuyucuların beğenisi ve düşünceleri. Görüşlerinizi paylaşırsanız sevinirim
İyi okumalaaarrr :D

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 01, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

UZAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin