üç

73 15 34
                                    

yoğun bir sınavlar curcunası, arkadaşlara 'vizelerden sonra yaparız' diyerek geçiştirilen planların yapılması ve iki ev arkadaşı arasındaki gerginliğin arasında yaşamaya çalışmak taehyun'u gerçekten çok bitkin düşürmüştü. perşembe günü sınavları bittikten sonraki üç günü arkadaşlarına verdiği sözleri tutmak için dışarda geçirmişti ancak bu kısacık üç gün bile ömründen ömür almış gibiydi. pazartesi sabahı gözlerini yeni güne açtığında vücudundaki her bir kemiğin una dönüştüğünü hissedebiliyordu, o yüzden yataktan çıkmak için çaba göstermedi. çalıştığı günlerin acısını çıkartmak istercesine hiçbir şey yapmadan yatmak ona inanılmaz bir tatmin yaşatıyordu, bir insan evladına en iyi gelecek terapi kesinlikle varoluşunu düşünmekten uzak; beynini hiç kullanmadan sadece bir kukla gibi kullandığı anlardı. hayat stresinden uzaklaşmak çok büyük bir ödüldü.

yatakta geçirdiği yaklaşık bir buçuk saatlik aranın ardından karnından gelen gurultulara dayanamayarak ofladı ve ayaklarını sıcak yorganından çıkarttığı için kendine kızarak minik yuvasını terk etti. oda kapısının hemen yanındaki boy aynasından kendine bakınca gülme isteğini bastıramadı, kış uykusundan yeni çıkmış bir yavru ayıya benziyordu. saçları birbirine girmiş, pijamasının bir bacağı diz kapağına kadar kıvrılmış ve gece uyurken soğuk diye giydiği çorabı parmak ucuna takılmış öylece aynada taehyun'a bakıyordu. pijamalarını sandalyesine fırlattıktan sonra üstüne şeftali rengi bir kazak ve siyah eşofman giydi, sonra da sadece yarısı ayağında olan çorapları tamamen ayağına geçirdi. son birkaç haftadır acayip bir soğuk vardı, hasta olmamayı umarak banyoya gitmek için odadan çıktı.

uzun süredir ayakta olmadığı için başta biraz tökezlese de sonunda banyoya vardığında yüzünü buz gibi bir suyla yıkadı, zaten azıcık kalan uykusu soğuk suyla tamamen açıldı. saçlarına şekil vermek için dolaptan tarağını aldığı sırada dün banyo yaptıktan sonra saçını kurutmadığı için şu an neredeyse bonus gibi şişen saçlarına birazcık sinirlendi taehyun, ne vardı yani kurutulmadan da sağlıklı ve güzel duramazlar mıydı? kendi kendine düzgünce kurumak bu kadar mı zordu?

saçına biraz krem sürdükten sonra (en sevdiği vanilyalı kremi kullanmıştı) son kez kendini kontrol etti ve görünüşünün ortalama olduğuna kanaat getirince kapı kilidine uzandı. geçen hafta sağlık ve düzensiz beslendiği için alnında çıkmaya başlayan sivilceler nihayet geçmişti. karşı komşusuyla (nam-ı diğer soobin) resmi olarak tanıştığı gün de alnında koca bir sivilce olduğu gerçeğini hatırladıkça kafasını duvarlara sürtmek istiyordu. soobin'le en iyi halindeyken tanışmayı çok isterdi, aptal bir vize haftasının ortasında değil.

tanışmalarının ertesi günü yine balkonda karşılaşmışlardı. taehyun eve daha yeni girmiş, akşam üzeri esintisiyle sakince kahvesini içmek istemişti. daha üzerini bile değiştirmeden vizelerden önce okumaya başladığı kitabı eline almış ve hazırladığı kahvesiyle minik balkonlarının minik masasına oturdu. kai evde yoktu ve yeonjun da muhtemelen sınav için okulundaydı, etraf oldukça sakindi.

bir noktada kendini kitap okumaya o kadar kaptırmıştı ki yaptığı kahveden neredeyse hiç yudum almadığını hatırladı bir anda taehyun. çok soğumamış olmasını umarak kupasını eline aldığı sırada karşısında onu merakla izleyen uzun boylu komşusunu görmeyi beklemiyordu. soobin, her zamanki gibinde bir elinde sigarasıyla kendini korkuluklara yaslamış sakince taehyun'u süzüyordu.

'acaba ne zamandır beni izliyor?' diye bir merak sardı taehyun'un içini. o yüzden sormadan edemedi. "hey, ne zamandır oradasın?"

soobin gülümseyerek daha yarısı ancak bitmiş olan sigarasını gösterdi. "daha yeni geldim, hatta balkona girer girmez saksılarımdan birini devirdim ama öyle kaptırmışsın ki kendini onu bile fark etmedin."

call me maybe, taebin + yeonkaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin