Aniden durduğumuzda Mine arkasını dönmüş Burak'ın karşısındakine kilitlenmiş gözlerine bakmaya çalışmıştı. Ama nafile Burak gözlerine bakmıyordu aksine o tam karşısına çatık çehresi ile bakıyordu. Elimi Burak'ın koluna atıp gözlerime bakmasını beklemeden gözlerine baktım. Beklenmedik bir şekilde dönüp bana baktığında sadece "Sakin ol." diye fısıldadım. O da dediğimi yapmış derin bir nefes alarak başını yana eğmişti. Hiçbir şey olmamış gibi yanımıza gelip tam yüz hiza da önümde dikilen adının Emir olduğunu sonradan öğrendiğim Burak'ın kavga ettiği çocuğa ters ters baktım. 'Ne var?' der gibi tek kaşımı kaldırdıktan sonra Emir'in dibime girmesinden rahatsız olduğum için ondan bir adım uzaklaştım. Bana gülümsediğinde sinirlenmiştim." Ne istiyorsun ya? Ne diye geldin? Benin bu hastaneye yatmama, komaya girmeme sebep olduktan sonra hangi yüzle geliyorsun?" Burak ve Mine şaşkınlıkla bana bakarken onun da bunu beklemediğine emindim. "Sadece seni görmeye geldim. İyi olup olmadığını görmek için." "Yalan." diyip kestirip attım söylediklerini. "Sanane lan iyi olup olmamamdan? O koruman mıdır adamın mıdır ne boktur ona da söyle, onu şikayet edicem." bunu da söyledikten sonra bir elimle Mine'nin elini bir elimle Burak'ın elini tutup hastaneden çıktım. Mine elimi bırakıp bana sarılırken Burak hâlâ elimi tutuyordu, o an fark ettim o elin sıcaklığını komada hep hissediyordum. O zaman benimle konuşan, saçlarımı okşayan da mı Burak'tı. Ani düşünceler ile ona döndüğümde onun zaten bana baktığını fark ettim. Bir şey sormadan bir süre baktım yüzüne. Beni izledi, gözlerimin derinine baktı. Ardından saçlarıma uzattı boşta olan elini. Sonra hafifçe okşadı saçlarımı, ardından yanağıma indi eli, parmaklarını hafifçe değdirdi yanağıma. "Harika cevap verdin Bakır." takılmamam gerektiğini bilsem de takılmıştım. Neden geldiğine olan merakıma yenik düşmediğim içinse mutluydum. Hep beraber eve gitmiştik. Burak'a döndüm. "Senin araban yok muydu?" soruma buruk bir tebessümle karşılık verdi "kaza oldu. Artık arabam yok, olsa da kullanmam." diyerek Mine'ye döndüğünde şaşkınca ikisine de baktım. Nedenini anlamamış olsam da ses çıkartmadan bekledim.
Eve geldiğimizde içeri girdiklerinde ürperdiklerini hissetmiştim. Çünkü bende ürpermiştim. Evde her şey dağılmıştı. Kırılmadık eşya kalmamıştı. Odama koştum. Annemin babama aldığı kar küresini bile kırmışlardı. Bana onlardan kalan her şeyi almışlardı. Hepsini kırmışlardı. Yere çöküp kesikleri ellerime alarak bakmaya başladım. "HAYIIIIIIIRRRRRRR!!!!" Öyle bir bağırmıştım ki, sanki binnir parça acıyordu bedenimde. Tüm evi gezdim. Annemle babamın eşyalarına değerli olanlar alınmıştı. Öylece yerde otururken Burak ve Mine gelmişti yanıma. Mine yere çöküp tuttu ellerimi. Cam parçalarını avuç içimde sıktığımdan kanayan ellerime, küçük küçk kırılan ve derimin içinde kalan parçalara bakmıştı. Ellerimden camları az az temizlemişti. Burak gelip beni kaldırdığında titremekten yürüyemiyordum. Kucağına aldı, başımı omzuna yasladı. Ben ağladıkça ağladılar ikisi de. Beni yatırıp evi toparladılar. Mine ellerime pansuman yapmıştı. Acı hissetmiyordum ama o, canım yanacak diye korkusundan, yavaş yavaş yapıyordu pansumanı. Burak kırıkları temizlemiş, etrafa dağılan eşyaları yerlerine koymuş ardından mutfağa geçip orayı da temizlemişti. Hırsız girmişti belliydi. Burak evdeki malzemeler ile bize yemek yapmıştı. Mine ile bana yaptığı yemekten bir tepsiye koyarak getirmişti.
Zor zahmet ikisi de beni yemek yemeye zorlamışlardı. Sonucunda sanki biraz daha iyiydim. Ama hâlâ berbat haldeydim. Burak ve Mine zoru ile onların evine gitmiştik. Mine bana pijamalarından vermiş ardından saçlarımı yıkamak için banyoya gittik ve saçlarımı yarama çok dikkat ederek güzelce yıkamıştı. Bir de anne gibi konuşuyordu, sanki minik bebeğim ile konuşan bir anne gibi. "Oh, mis gibi de olmuş benim bebeğim. Oh, saçları da çok güzelmiş,mis gibi de kokarmış." biz saçlarımı yıkadıktan sonra Mine saçlarımı kuruturken Burak gelmişti yanımıza, elinde bir kutu vardı. Mine'nin kutuyu görünce parıldayan gözlerine düz bir ifade ile baktı Burak. "Hiç heveslenme Mine hanım, sadece bira tane ürün koydum. Yok öyle fazla fazla." Bunu duyunca yüzü düştü Mine'nin. İstemsizce gülümsedim bu hallerine. Sonrasında Burak'ın gözlerimin içine baktığını görünce yanaklarım kızarmıştı ve gözlerimi kaçırıp başımı eğdim." Ştt, Ştt başını eğmek yok." Mine'nin uyarı dolu sesi ile başımı kaldırıp usulca salladım. Ardından saçlarımı toplayıp banyodan çıktık, Mine'nin odasına gidip Burak'ın da gelmesini bekledik. Burak elinde abur cubur dolu tabaklar ile gelmişti. Bir de elinde bilgisayar vardı. Film izleyecektik. Önce yüzümüze komik görünümlü maskeler yaptık, ardından Mine'nin yoğun isteği ile bir selfie çekildik. Bunlar olurken zorlukla gülümsüyordum. Farkındaydılar ve sessiz kalıyorlardı. Sadece iyi olmamı istediklerini biliyor ve hissediyordum. Biraz sonra Burak ve Mine ortak sevdikleri bir film açtılar ve hep beraber izlemeye başladık. Biraz sonra kapalı ışıklar, hastaneden yeni çıktığım için yorulmuş bedenim o kadar ağlamanın da etkisiyle mayışmaya başlamıştı. Tabii ki fark edilmeyecekti. Gözlerimin ağır ağır kapandığını hissettim, az sonra uyuklamaya başlamıştım. Daha tam derin değildi, ama derine yakındı. Saçlarımın arasında bir el hissettim. Saçlarımla oynuyor şekiller yapıyordu ama ne kafamı kaldırıp ona bakabilecek ne de ses çıkarabilecek halim yoktu. Saçlarımla oynandığı için daha da mayıştım ve derin uykuya geçiş yaptım. Başta kabus görmüştüm. Sonra elimden tutan birinin varlığını hissettim. Benimle beraber evimde hatta odamda yürümüş. Her düşecek gibi olduğumda beni tutmuştu. Kimdi bilmiyordum. Ama bana iyi gelmiş beni rüyamda da olsa korumuştu. Sabah erkenden uyandığımda yine baş ucumda elimi avucunun içinde tutan ve bırakmayan bir adet Burak ile karşılaştım. Elimi elinin içinden hafifçe çekip aşağıdan mırıltı sesleri gelen Mine'nin yanına gittim. Kahvaltı hazırlamıştı. Biraz sonra arkasını döndüğünde beni görüp hafifçe irkildim. "Özür dilerim... Korkutmak istememiştim." güldü Mine. "yok kız, aniden karşımda görünce irkildim. Ne ara kalktın sen bakayım? Burka nerede? Uyuyor mu hâlâ dana?" sorusu ile güldüm. İstemsiz olmuştu ama komikti. Mine de benim gibi gülmüştü. O sırada arkadan boğuk, uykulu bir ses duyuldu. "Dedikodumu yaptığınızı duyup uyandım, küçük hanım. Daha iyi misin Bakır?" bakışlarımı ona çevirip kolunun izinin çıktığı yanağına ve uykulu gözlerine baktım. Sonrasında başımı usulca salladım. "Yani, ne kadar olabilirsem işte. Ama uyumak iyi geldi. Tekrar teşekkür ederim ikinize de." dediklerime sadece gülümsedi Burak. Ensem kaşındışında elimi kaşımak için uzatmış o an örülmüş saçlarımı fark etmiştim. Anlık alık baktım bir süre. "saçlarımı sen mi ördün Mine?" başını olumsuz şekilde sallayıp saçlarıma baktı Mine. "yok, Burak örmüş. Onun örgüsü bu." dedi ve işine döndü. Burak'a baktığımda başı eğikti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUYULMAYAN FISILTILAR
Ficção Adolescente18 yaşındaki 'Bakır' ın anne babasını kaybetmesinden sonra, babasının vasiyeti olan dövüş öğrenmesi ve asker olması hayalini gerçekleştirmek adına, lise son sınıftaki çalışmaları