Bölüm 2

18 5 0
                                    


"Bazen hissedersin, bu bilmekten öte bir şeydir."

-Küçük Prens

Koyu yeşil ağaçların etrafı sardığı soğuk bir akşamdı. Aniden düşen sıcaklık nedeniyle bastıran sis etrafı görmeyi zorlaştırıyordu. Esen rüzgâr saçlarımı dalgalandırırken derinlerden gelen bir ses çalındı kulaklarıma ürperdim. Daha önce duymadığım bir lisanda fısıltılar vardı. Üzerimdeki kahverengi kabanıma daha sıkı sarıldım. Beni soğuktan koruyacak yeterli güce sahip değildi. Ayağımdaki topuklu botlara baktım. Ormanın toprak yolunda bata çıka yürürken dengemi sağlamak benim için kolay değildi. Önümü göremiyor olmak da bana hiç yardımcı olmuyordu. İlerlemeye devam ettim. Bir yön bulma ümidiyle etrafıma bakınmayı sürdürdüm. Gövdesi yosunla kaplanmış ağacın yanında durduğumda ensemde ürperti hissettim. Saçlarımı dalgalandıran bir nefese hafif hırıltılı bir ses eşlik etti. Kıpırdayamadım. Arkamı dönecek gücüm yoktu. Hareketsiz durup kaskatı halde bekledim. Yakınımda varlığını hissettim. İğrenç kokusu burnuma doldu. Beyaz saçları tel tel kalmıştı. Uzun bir burna ve çirkin bir yüze sahipti. Elinde uzunca bir sopası vardı. Benimle aynı boya sahip daha önce görmediğim türdü. Gözlerimin içine baktı. Gözlerinin olduğu yer siyah küre şeklindeydi. Hırıltı dolu sesi tekrar işittim. Gözlerine bakmamaya çalıştım ama içimde karşı koyamadığım bir istek vardı. Sesi gülme ile hırlama arasında gidip gelirken sopasını salladı. Oluşan akım beni bir başka ağaca savururken havada asılı kaldım. Çığlığım dudaklarımda dondu. Yere yavaşça düşerken birinin daha varlığını hissettim. Baştan aşağıya siyah giymişti. Parmaklarında geometrik desenli yüzükler vardı. Ellerini oynattığında onu takip eden mavi-beyaz ateş parmaklarında şekillendi. Kısacık bir an onunla göz göze geldim. Parmaklarının arasındaki ateş ok şekline büründü. Gözümün göremediği hızla rüzgârı yararak ilerledi. Yaratığın ağaca saplanan bedenine acı dolu bir çığlık eşlik etti. Gece mavisi rengindeki sıvı ağacı sararken ok yanmaya başladı. Yaratık okla birlikte yok olurken sırtımı yaslayacak yer aradım.

Nihayetinde dizlerimin bağı çözüldü. Yere çöktüğümde etrafımı saran beyaz renkli dumana baktım. Başımda korkunç ağrı hissettim.

Tüm bedenim külçe gibi halıyla buluştuğunda yorganla birlikte yere düştüm. Saçlarım dağınık halde tek gözüm açık kapıda biriken annemin onaylamaz bakışlarıyla karşılaştım.

"Poyraz'ın sana hayatı boyunca bakıcılık yapacak olması beni derinden etkiliyor," dedi kahvesinden bir yudum aldı. Zor bir gün geçiriyor olmalıydı. Sabahları zift gibi kahve içtiğine çok tanık olmuyordum.

"Onun bana dadılık yapacağını sanmıyorum."

"Geçen gece sarhoş olduğunda, sana bakıcılık yaptığını biliyorum," dediğinde ona şaşkınlıkla baktım. "Anneler hisseder. Ayrıca durumu gayet iyi idare etti. Baban asla şüphelenmedi fakat ben, hislerimde yanılmam," dediğinde yerden kalkmaya çalışıyordum.

"Genç torun sahibi anneanne olarak kendini hayal ettiğini biliyorum fakat Poyraz ile evlenmeyeceğim," dediğimde alt dudağını büzdü.

"Muhteşem bir damat adayı," dediğinde kahkaha attım.

"O yakın arkadaşım ve bu durumu değiştirmeyeceğim."

"Sen doğana kadar babanla ben de yakın arkadaştık," dediğinde öğürme benzeri ses çıkardım. "Anne bu iğrenç," dediğimde kıkırdadı.

"Bu dediğimi bir düşün. Baban ne kadar şu an işkolik, ruh hastası olsa da bir zamanlar eğlenmeyi bilen biriydi."

Sabit gözlerle yere baktığından o zamanları özlediğini tahmin ettim. "Poyraz'ın bir sonraki sahnesine seni de götüreceğim," dediğimde ellerini çırptı. "Şu haline bak," dediğimde omuz silkti.

KaosHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin