Bölüm 8

11 4 1
                                    


"Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana, dünyada başka bir türlü hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum olduğunu öğrettin."

-Kürk Mantolu Madonna

İnsanı yöneten korkular, sevgiyi de şüpheye düşürür. Sevgi tarafından yönetilen duygularda ise şüphe yoktur. Peki neyin gerçek, neyin yalan olduğunu bilmediğimiz dünyada nasıl inanacaktık? İnandığım tüm gerçekler korku masallarına dönmüştü. En güvendiğim insanlar cehennem zebanisine dönüşmüştü.

Aşk silikleşirken, zihnimin gerilerine ittiğim düşüncelerden sağ salim çıkamadım. Günler süren depresyonun eşiğindeydim. Geceleri gördüğüm kabuslar, boğazıma dolanıyor, rahat bir uyku çekmeme engel oluyordu. Bu aralar sadece derslerde uyuyabiliyordum.

Notlarım giderek kötüye gidiyordu. Poyraz'ı nişanı iptal ettiğimiz günden beri görmemiş, o zamandan beri de ailem bana sırtını dönmüştü. Annem benimle konuşmaya devam etse de babam yokum gibi davranıyordu. Benim yüzümden işleri sallantıya girmişti. Söylediğine göre evi bile kaybedebilirdik.

Beni şirketi yoluna girsin diye onunla evlendirecek olmasına inanamıyordum. Ben tek kızıydım. Beni umursadığını düşünüyordum. Hayalimdeki mutlu anne-baba figürü temelden sarsılırken kime güvenecektim?

Kampüsten çıkıp yürüdüğüm taş zeminde yavaş adımlar atarken, akşamın serinliğindeki yumuşak rüzgârı kucakladım. Rüzgâr bana uzaklardan bir koku getirdiğinde olduğum yerde kaldım. Bu kokuyu biliyordum fakat nereden bildiğimi hatırlayamadım.

Sağ tarafıma döndüğümde baştan aşağıya siyah giyinmiş adamla göz göze geldim. Ben ona doğru bakınca bakışlarını başka yöne çevirdi. Yanına sarı saçları beline kadar inen alımlı bir kadın geldiğinde bakışlarımı başka yöne çevirdim. Belli ki bana bakmıyordu. Peki ya beni iliklerime kadar titreten neydi?

Derin bir nefes alıp metroya doğru ilerledim. Tramvay aşırı kalabalık duruyordu. Merdivenleri inip akbil bastım. Metroyu beklemeye koyuldum. Karşı yönde hızla gelen metroya baktım. İçerisinin ısısı düşmeye başladığında etrafta buz kristalleri oluştu. Parmak uçlarımın üşüdüğünü hissettim

Metro hızını azaltırken, etrafını kaplayan soğuk dumana baktım. İçeride kimse yoktu. Işığı birkaç kez yanıp titrerken içinden siyahlar içinde bir kadın çıktı. Elbisesinin kolları uzundu. Gözleri olan yerde iki siyah delik vardı. Uzun siyah dümdüz saçları vardı. Yerden havada duruyordu. Geriye doğru ilerlediğim sırada vücudum paralize oldu. Hareket edememeye başladım. Etrafta rahatsız edici bir sessizlik hakimdi. Yakınıma gelip kolunun yerinde yırtık kumaşın uzantısı vardı. Etrafta küf kokusu hakimdi. Ağzının olduğu yuvarlak deliği bana yaklaştırdığında, bedenimi kaplayan korkunç acıyla çığlık attım. Pembe tüyden yaprakları olan ağacımın titrediğini gördüm.

"Nesin sen?" diye sordu. Etrafta Sakura kokusuyla dolarken korkunç yaratıktan yeniden hamle geldi.

Bana yeniden yaklaştığında tüm bedenim voltaj yemiş gibi titrediğinde gözümden birkaç damla yaş geldi. Dakikalarca süren azabım sonunda dindiğinde yaratık binlerce parçaya ayrıldı. Etrafa yayılan yalan küllere baktım. Uzun mızrağını elinde birkaç kez daha çevirdikten sonra kalem boyutuna gelip parmakları arasında kaybolduğunu gördüm.

"O neydi?" diye sordum.

"Birkaç saniye sonra her şeyi unutacak birine göre fazla meraklısın," dediğinde etrafa yayılan külleri izlemeye devam ettim. Kollarını pes edercesine kaldırdı.

KaosHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin