Bir günde dört bölüm attım ve şimdi bu bölümde şu an şu saniye zurna zırt diyecek dana kuyruğunu koparacak okuyan 3 kişiye sesleniyorum bir de o kendi biliyor şimdiiii hazır mısınız
Başlayalım
Çekim başladı. Salonun lambaları söndü, spotlar yakıldı,mavi-eflatun-mor ışıklar sahnenin arkasında parladı. İlk şarkıcıaHande şrkısını söylerken arkamdaki kapının açıldığını duydum, içeri biri girdi, benim oturduğum masanın öbür yanına çekingenbiçimde oturdu. Genç bir kızdı. Dümdüz sahneye baktığı için yüzünü tam göremiyordum. Arkasına bile yaslanmadan sandalyenin ucunda oturuyor, hiç kıpırdamıyordu. Alkışlara katılmıyordu.
Ara verilip salonun ışıkları yandığında dönüp ona baktım, o
sırada o da bana doğru dönmüştü. Asil bir yüzü vardı. O yüzü
görünce insanın ilk düşündüğü bu oluyordu: Asil bir yüzü var.
Usta bir heykeltraşın özenle yonttuğu pürüzsüz mermerden,
kanatları dolgunca, keskin çizgili bir burun. Uçlara doğru incelen, kalınca kaşlar. Hafifçe bombeli, bol kirpikli gözler. Dümdüz
bakan, sizi hiç ilgilendirmeyen bir şeyler düşünen ve sizinle hiç
ilgilenmeyen iri siyah gözbebekleri. Geniş ve parlak bir alın.
Işıltılı buklelerle omuzlara dökülen gür siyah saçlar. Şehvetli
olacağını düşündüren ama aksine alabildiğince ciddi bir ifade
taşıyan dudaklar. Ve bütün çizgilere yerleşmiş bir yukardan bakış,
yadırgayan ve aşağılayan bir ifade.
Kızın yüzüyle çevredeki görüntüler arasındaki uyuşmazlık
öylesine inanılmaz ve şaşırtıcıydı ki bir an bilincimde oluşan bir çatlaktan bilinçaltının gerçeklere aldırmayan fantastik dünyasına düştüğüm duygusuna kapıldım. Bu yüz bu salonda olamazdı.
Ama buradaydı. Bir yerden buraya düşmüştü.
- Dışardaki büfede çayla tost var, dedim. Kendime alacağım,
sen de ister misin?
- Tost iyi mi?
- İyi.
- Yemek için koridora çıkmamız mı gerekiyor yoksa burada
yiyebilir miyiz?
Dışarı çıkmak, seyircilerin arasına katılmak istemediği anlaşılıyordu. Oranın kurallarını bilmiyordum ama "burada yiyebiliriz"
dedim.
- Olur, dedi.
Koridora çıktım. Huzursuz edici bir uğultu yükseliyordu.
Görüntüleri de bir tuhaftı, bazılarının üstünde uzun tuvaletler
vardı, bazıları ucuz basma elbiseler giymişlerdi. Erkeklerin çoğu
yaşlıydı, saçlarını özenle taramışlar, uyumsuz kravatlar takmışlardı, kadınlara çapkın gözlerle bakıyorlardı. Bir gün önce rastladığım iki kadının rejisör yardımcısını bir köşede sıkıştırdıklarını gördüm.
Kadınlar adamın yüzünde arsız bir gülümseme görülüyordu.
adama iyice sokulmuşlardı. Biri, konuşurken adamın gömleğinin yakasını iki parmağıyla tutarak usul hareketlerle ovalıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Simge Hanım
FanfictionGarip bir hikaye olacak ama hadi hayırlısı çok sevdiğim bir kitabın hanzehimsi uyarlaması kitap Ahmet Altan'ın normalde umarım biriniz okumuştur da gelir kitap dedikodusu yaparız