Tüyün kopsun Cielo

243 49 71
                                    

"Huh, tamam. Bir iki üç, nefes al ver, al ver. Tamam sakin, nefes... Nefes alayım, vereyim."

"Doğuma hazırlanmıyorsun Cielo, ne bu haller?"

"Sus, çarpık melek. Sus da nefes al ver. Vermesen de olur bu aralar çok sinirimi bozuyorsun."

"Senin melek olduğundan emin miyiz ya? Bir tık zorba gibisin sanki?"

"Hah, benden daha melek bir melek bulduğunda tekrardan konuşalım bunu Jonghocuğum."

Seungmin, arkadaşı ile yeteri kadar uğraştığına kanaat getirdiğinden kollarını yanındaki bedene sarmış ve kedi gibi sürtünerek tatlılık yapmaya başlamıştı. Jongho ise arkadaşının bu hallerine önce göz devirmiş, sonra da gülerek kolları arasına almıştı minik bedeni. Seungmin'in dünyaya indiğinde sahip olacağı melek formu bir parmak kadarken Amoria'daki hali de minik, sevimli bir şeydi. Diğer büyük meleklerler arasında da iyice küçük gözüken meleğin "beni ezdiniz" çığlıkları her gün en az bir kere yankılanırdı Amoria'da.

Bugün, Seungmin'in dünyaya gideceği ilk gündü. Temelli gitmeden önce Yüce Arold dayanamamış ve oğlu saydığı Seungmin'i kendi elleriyle bir tura çıkartmak istemişti. Dışarıdan ne kadar korkutucu olursa olsun Arold'un kalbinde sadece eşi Amor'a ve minik oğlu olarak gördüğü Seungmin Cielo'ya ait kocaman sıcacık bir alan vardı. Minik meleği bir başına dünyaya göndermeyi asla kabullenememişti. Hatta bunu büyük bir olgunlukla karşılayan ve Seungmin'i de yüreklendiren Yüce Amor'un diline düşecek kadar kabullenememişti.

Seungmin'in normalde bugün kalıcı olarak dünyaya inmesi gerekirsen Arold buna hazır olmadığı için, bahane olarak Seungmin'in hazır olmadığını öne sürmüştü ama tüm kurul asıl hazır olmayanın Yüce Arold olduğunu biliyordu ve buna içten içe gülüyorlardı, kalıcı iniş gününü birkaç gün ertelemişlerdi. Bugün Seungmin'le beraber dünyaya gidecek, etrafı gözlemleyecek ve önemli gördüğü yerlerin üstünden geçeceklerdi.

Seungmin ve Jongho da üst kurul binasının önünde merdivenlere oturmuş Arold'un gelmesini bekliyorlardı. Fazlasıyla heyecanlı, oldukça stresli olan Seungmin ise ne kadar kendini sakinleştirmeye çalışırsa çalışsın hissettiği duyguları üzerinden atamıyordu.

"Cielo, sen dünyaya Yüce Arold ile gitmek istediğinden emin misin?"

"Eminim herhalde, sanırım yani. Öyle gibiyim sanki. Öyle miyim ki? Neden ki?"

"Yüce Arold'dan bahsediyoruz. Adamın melek olduğuna dair tek kanıt üstün derecede yakışıklı ve heybetli olması. Gerçi şeytanlarda da vardır böylesi. Var mıdır? Düşününce Yüce Arold şeytan tiplemesine daha çok uymuyor mu ya? Uyuyor gibi sanki? Cielo ben bir şüphelendim şuan."

"Deli melek, adam senin kralın utanmıyor musun böyle bir şeyle itham etmeye? Ne var yani adamı üç yüz beş yüz metre öteden gören korkup yolunu değiştiriyorsa? Nolmuş yani adamın bir bakışı herkesi korkudan titretiyorsa? Ne var yani adam bir yürüdü mü yer gök inliyorsa? Bunlar onu şeytan kılıklı mı yapar? Çok ayıp."

"Salak şey, şeytan kılıklı mı dedim ben? Düzgün konuş kurul binasının önünde ya, senin yüzünden yolunacak kanatlarım."

"Tamam direkt öyle demedin de dedin ama. Şeytan kılıklı dedin."

"Kimmiş şeytan kılıklı?"

Seungmin ve Jongho, hiç beklemedikleri anda arkalarından gelen derin ve oldukça boğuk sesle korkuyla bağırmışlardı. Seungmin çığlık atarak ayağa kalkmış, kalkmaya çalışırken de aynı kendi gibi korkudan bağırıp kendine çeki düzen vermeye çalışan Jongho'ya tutunmuştu. Zaten korkudan ne yapacağını şaşıran Jongho ise ani gelen bu hareketle dengesini kuramamış ve birkaç basamaktan düşerek yere oturuvermişti.

Amoria | 2minHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin