Simli öpücük

262 46 68
                                    

Çilekli bulutlarım minik hatırlatma italik yazılar kimsenin duyamadığı Seungmin Cielo'nun cümleleri, kalınlar ise insancıklarımızın normal konuşmaları (küfür içerir)
İyi okumalarrrrr

☁️

"Okulunuza bayıldımmm, ayy!"

"Okulunuza sıçayım."

"Üf, Minhom çok ayıp."

"Sanki kendi okulu değil, amına koyayım. Triplere bak, sanki biz zorladık kalk diye."

"Sizi uyardım dün, yarın okul var diye içmeseydiniz o kadar."

Changbin ve Minho'nun laf dalışını sonlandıran Chan, içtiği kahveyi bitirmiş ve bardağını çaprazlarında duran çöp kutusuna atmıştı.

"Woooow, waaooow, wowow.. Chanıma bakın ya nasıl attı basket attı, pat diye attı. Üf nasıl attı ama basket."

Seungmin gördüğü hareket karşında oldukça etkilenmiş şekilde Chan'ın başının etrafında uçuşuyordu. Dönmekten başı döndüğünde tekrardan Chan'ın omuzlarına oturmuş, ayaklarını minik minik sallamaya başlamıştı boşlukta. Kaybolduğunu zannedip oldukça korktuğu anlardan sonra Minho'nun onu bulması, Minho'nun bundan haberi yoktu ama bu önemli bir nokta değildi, küçük meleği oldukça rahatlattığından olduğundan daha enerjikti. Arada sırada Minho'nun cüzdanına koyduğu çiçeği hatırlayıp kıkırdıyor ve cüzdanın yanına gidip eğilerek çiçeği hala orada mı diye kontrol ediyordu.

"Ay başım döndü, çok döndü. Biraccık oturayım şurada. Bu adamın omuzları da omuz hee, çok iyi ya. Acaba gidince Yüce Arold'unkilerle bir karşılaştırsam mı? Kapışsalar mı ki bir? Ay canım yüce babişkom ya.."

"Artist."

Minho, Chan'ın havalı hareketi sonrasında sırıtan yüzüne ve geri yaslanıp kol kaslarını belli edecek şekilde gerinen bedene göz devirmiş  ve aynı şekilde biten kahvesinin bardağını çöpe yollamıştı.

Seungmin ise kendi içinde Chan ile yüce babişkosunu karşılaştırmaya daldığından yüzünün önünden uçup giden bardağı saniyelik görmüş sonra da şokla sesin geldiği yöne çevirmişti minik kafasını.

"Amanin, noldu? Neydi o? Abow, uçtu gitti bardak. Benim gibi uçtu valla? Nasıl uçtu öyle? Kim uçurdu?"

Merakla etrafına bakınan Seungmin, Minho'nun Chan'a attığı bakışları ve sırıtan yüzünü görünce durumu anlamış ve bu sefer de uçarak Minho'nun saçları arasına dalmıştı.

"Oy, minnoş Minhom. Sen Chan adamını mı kıskandın? Sen de mi basket attın? Piuyv diye mi attın pat küt mü attın? Aferim, aferim var sende de bir şeyler. Gel biraz saçlarınla oynayim."

Minho, kafasına tünemiş saçlarıyla oynayan meleği görmese de dokunuşlarını hafif hafif hissediyordu, ve ne olduğunu tam anlamlandıramadığı bu his yavaştan uykusunu getiriyordu.

O sırada yavaş yavaş ayaklanan grup kendi derslerine gitmek için birbirleriyle vedalaşıyorlardı. Minho'nun hala oturduğunu ve kısık gözleriyle etrafı izlediğini gören Hyunjin, büyük bir güçle Minho'yu sarmış ve kendine getirmeye çalışmıştı kendince. Tabi Minho için ufak bir sarsıntıya sebep olan sarsıntı kafasında oturan tüm odağı elindeki saç tutamlarında olan dili dışarıda Seungmin Cielo için o kadar da ufak sayılmazdı. O sarsıntıyla dengesini kaybeden minik, çığlıklarla Minho'nun ensesine doğru yuvarlanmış ve zar zor Minho'nun boynuna sarılarak kendini düşmekten kurtarmıştı.

Amoria | 2minHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin