Bir çanta dolusu para bomboş evde nereye saklanır bilmiyordum, bende dolap gibi olan odaya koyup kapıyı kapattım. Cengiz kahvaltılık almak için dışarıya çıkmıştı ve ben yatakta, çarşafa sinen kokuyu balici gibi içime çekiyordum.
Çıplak bacaklarım çarşafa dolanmıştı, kafamın altına koyacak bir yastığımız bile yoktu ve bu hiç umurumda değildi. Kapıdaki anahtar sesini duyduğum gibi giyinip odadan fırladım.
Elindeki poşetlerle içeri giren adamın beni görünce gülümsemesi mutlu olmama yetmişti, elinden poşetleri alıp tezgaha bıraktım. Belime sarılıp başını boynuma sokup derince kokladı, huylanmıştım.
"Dur yaa, sabah sabah..." sesimin tonu bile değişikti sanki, gülüp bir kez daha öpüp çekildi.
"Sabah seni zor koparttım kendimden, ne güzel sarılmışsın öyle bana." Utancım yüzünden yine kızarmıştım, poşettekileri çıkartıp oyalanmaya çalışıyordum.
"Fark etmedim, rahatsız olmamışsındır inşallah." Gülüşü benimde gülmemi sağlamıştı.
"Olur muyum hiç, Memedim koynuma sokulmuş.." alaycı sesiyle hızla ona döndüm.
"Dalga geçme, uyuyordum." Dudağını ısırıp kollarını açtı kocaman.
"O zaman bir de uyanıkken sarıl, yoksa durmadan rahatsız ederim seni." Saçma tehdidine gülüp yavaşça kollarına sokuldum. Sıkıca sarılıp, onunda kollarını bana dolamasını bekledim.
Mutfağın ortasında sarmaş dolaş dikiliyorduk, kollarını biraz sıkıp beni iyice kendine yapıştırdığında güldüm. Saçlarımı öpüp kokluyordu, bu adamın her yakınlaşmasında deliren kalbim yine aynı şeyi yapmıştı.
Derin bir nefes alıp hafif geri çekildi, eğildiğinde onu yarı yolda karşıladım. Yine o yakıcı arzuyla öpüşmeye başladığımızda içim kazan gibi kaynıyordu. Odaya yayılan gurultuyla gülerek benden ayrıldı.
"Seni öpmek gönlümü doyursa da karnımı doyurmuyor maalesef ki. Sucuk falan aldım, kızartıp yiyelim hadi." İki koldan kahvaltıyı hazırlayıp başına oturduk, buzdolabı ve bulaşık makinası falan duruyordu.
Karşılıklı oturup, yerde, gazete üstünde kahvaltımızı yaptık. Mutfak masamız yoktu, koltuk yada televizyonda öyle. Sadece yatak ve beyaz eşyalar vardı. Birde ayakkabı dolabı vardı girişte, yerler ve duvarlar çıplaktı.
"Abinin bana bıraktığı paradan ev için bir şeyler alsak diyorum, zaten ben neye para harcayacağım ki?" Kafasını iki yana sallayıp sucuğu ağzına tıktı ekmekle.
"Yok, olmaz. O para senin, kendine harca sen onu. Ben eşyayı haftaya hallederim, paralar verilecek haftaya. Hem abi bana da bıraktı biraz, üstüne eklemek için bekliyorum." Surat asıp elimdeki ekmeği bıraktım geri gazetenin üstüne.
"Benim bu eve, evimize hiç katkım olmayacak mı? Karın mıyım ben senin, oturup evde çocuk mu bakayım yani." Ufak bir gülüş oluştu yüzünde, yüzümü ve tavırlı ifademi inceledi.
"Kocam olabilirsin anca, erkeksin sonuçta. Ama anlatmak istediğini anladım, biraz toparlanana kadar bu şekilde idare et beni. Sana bir şey olursa o para lazım olur bize, onun için diyorum." Omuz silkip ona uzandım.
"Bak adam, ben senin yanında iyiyim. Bunu kafana sok, kriz falan olmamasını istiyorsan beni yalnız bırakma uzun süre. Şimdi doyur karnını, o paradan biraz alıp hiç olmazsa bir koltuk alalım şuraya. İki sandalye falan, yerde mi oturacağız bir ay boyunca." Tam konuşacakken elimi ağzına kapattım.
"Ben alışkınım ama sen hasta olursun, itiraz yok. Motoru bozarsın, görürsün o zaman." Elimin altında gülerken kafasını olumlu anlamda salladı.
"Sana bir şey itiraf etmek istiyorum." Kafamı sallayınca dudağını ısırdı.
"Ben ortaokuldayken sana aşıktım, o zaman her yere ikimizin adını yazar kimse görmeden geri silerdim. Sonra Sercan piçi gördü, beni tehdit etti. Biliyorsun babası iğrenç biri, beni babasına ibne olduğumu söyleyip dövdürmekle tehdit etti." Başını yere eğdiğinde suratı bozuk duruyordu, gözleri kızarmıştı.
"Sonra sen okula gelmeyi bıraktın, o da korkmuş duruyordu. Bir hafta sonra babasının onu vurduğunu öğrendik, seninle ilişkisi olduğunu duymuş babası. Kafasına sıkmış sokağın ortasında, oracıkta ölmüş."
Dolu gözlerle bana bakıyordu, yutkunup kollarına çekti beni. Kokumu içine çekip sımsıkı sardı, duyduklarım zihnime ağır gelmişti.
"O günden beri gazete okuyamıyorum, okuyamıyordum daha doğrusu. Sanki senin de onun gibi, ölüm haberini görecekmişim de kalbim atmayı bırakacak gibi hissediyordum."
Kucağına çıkıp oturduğumda şaşırmıştı, boynuna sarılıp kokusunu içime çektim. Sucuk kokmuştu biraz, buna gülüp kulağına yaklaştım.
"Korkma, sen yaşadığın sürece her yanıma geldiğinde kollarına gireceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuduz Köpek
Ficción GeneralUyuşturucu bağımlısı bir adamın, Ex tarafından alıkonulduktan sonra aşkı bulması Kuduz ve Cengiz'in hikayesi