AH! LOVE

27 2 0
                                    

Öpüştükten sonra hiç konuşmadık ben yeltendim ama vazgeçip çenemi kapattım. Sabaha rezil olmak istemiyordum pozisyonumu koruyarak uyumak için gözlerimi kapattım. Zaten yorgun ve sarhoştum çok geçmeden dalmıştım. Seungcheol ne zaman uyudu ya da uyudu mu bilmiyordum.

İçtiğim her sabah istisnasız felaket bir baş ağrısı ile uyanıyordum. Bu gün yine aynısı olmuştu. Boğazım da yanıyordu ve deli gibi susamıştım. Seungcheol'ün kollarını belimden kaldırdım ve doğruldum. Seungcheol hissetmiş olmalı ki tekrar sarıldı. Ben yine kolunu kaldırınca uyandı.

Jeonghan?

Hassiktir neydi o? Sabah uykulu sesi bu kadar baştan çıkarıcı mıydı yoksa ben sesine yükselecek kadar korkunç biri miydim? Yutkundum ve cevap verdim.

Günaydın.

Günaydın da ne bu kalkma acelen? Rahatız mı ettim yoksa seni?

Yo hayır hayır ağrı kesici ve su içecektim senden rahatsız olmam ki.

Seungcheol alay mı acı mı anlamadığım bir gülüşü yüzüne yerleştirdi. Sessizliği ile beni cezalandırıyordu. Kollarını belimden çekti. Ben de kalkıp mutfağa ilerledim. Eski anılarımız doluştu birden kafama. İlacı buz gibi suyla yuttum. Seungcheol bu halime gülmüştü.

İçinde resmen yangın var Jeonghan.

Bu lafına ben de gülmüştüm komik değildi sadece özlemiştim ne anın tadını çıkarmaya ihtiyacım vardı.

Seungcheol çay içelim mi?

Benim yüzsüzlüğüm şaka olmalıydı. Şahsen kendime bile tahammül edemiyorken Seungcheol benimle ilgileniyordu ama onu da kırmayı bırak un ufak ediyordum.

Tüm gece beni yorduğun için sen yapacaksın çayı yoksa içmem.

Sinsi bir gülüş fırlattım.

Ee sen sevişirken de çabuk yorulursun o zaman.

Seungcheol bu gün benim gibi formundaydı.

Denemeden bilemeyiz Jeonghan-shii.

Gözlerimi kocaman açtım bir dakika ne? Üstüme geliyordu! Geri adımladım ben gittikçe o geliyordu. En son sırtım buzdolabına değdiğinde göz teması kurdum. Yüzüme iyice yaklaştı kalbim niye hızlanıyordu? Kolunu uzattı kesin buzdolabı fantazisi vardı!

Jeonghan çekilirsen yumurta alacağım.

Aish düşündüğüm şeye bak. Kabul etmeliyim ki fazla uçuk düşünmüştüm. Tabii diyerek kenara kaydım. Ben çekilirken saçlarıma ufacık bir öpücük kondurmuştu. İnanılmaz hoşuma gitmişti ve içim bir hoş olmuştu. Gülümsüyordum.

Seungcheol sebzeli omlet yapmaya başladı ben de çay demledim. İçim kıpır kıpırdı çok özlemiştim onu. Evli çiftler gibiydik.  Kahvaltı sofrasına oturduk.

Jeonghan.

Hm?

Sana bir soru sorabilir miyim? Daha doğrusu bir teklif.

Tek kaşımı kaldırdım.

Sor?

Sevgilim olur musun?

Lokmam boğazımda kalmıştı.

Neden seni bu kadar üzmeme rağmen benimle olmak istiyorsun?

Sadece üzdüğünü mü düşünüyorsun?

Neden soruyla karşılık veriyorsun?

Çünkü kendi soruma cevap alamadım.

Ama ben de neden beni istediğini merak ediyorum.

Seviyorum.

Sen delisin alkolik dünya sikinde olmayan birini sevmek de ne bileyim.

Jeonghan sen daha önce sevgi görmedin mi?

Bu soru tokat gibi çarpmıştı bana. Şimdi onu nasıl hissettirdiğimi anlıyordum. Kafa sallamakla yetindim. Elini yüzüme koydu baş parmağı ile yanağımı okşamaya başladı. Gözlerimi kapattım. Sizde de oluyor mu gerçekten sevgi gördüğünüzde her şeyi itiraf etme isteği? Ben tam olarak bunu yapacaktım şimdi.

Joshua dışında beni seven yoktu ki. Ailem parayla mutluluk olacağını düşünen tiplerdendi. Bir yere kadar gerçekten işe yarıyor ama doğum gününde şaşalı bir pasta yerine sıcak kucaklaşma da arıyor insan. Kendimi alkole vurmaya başladım çünkü hayatıma dair hiçbir şey hatırlamak dahi istemiyordum. Her günüm birbirinden de rezil geçiyordu. Akşam eve geldiğimde beni karşılayan şey buz gibi yalnızlık ve promosyon olarak da soğuk yastık oluyordu. Joshua da sevgili yaptıktan sonra dünya başıma yıkılmıştı. Tamamen sevgisiz kalmıştım. Ailem de içtiğim için para göndermeyi kesmişti. Asabileştiğim için herkesi kırıp döküyordum.

İç çektim.

Sen de dahil...

Bana kendini açman çok iyi oldu Jeonghan. Sorun değil kırık şeyleri yapıştırabiliriz değil mi?

Kafamı sallayarak onay verdim.

Yeni bir sayfa açalım bırak eskiler yürüdüğümüz yolda düşsün. En azından ağırlık yapmaz bizi yavaşlatmaz.

Her seferinde cümleleri ile beni büyülemeyi başarıyordu. Göz teması kurmak için Seungcheol'a baktım. O da bana baktı.

Sana aşığım Seungcheol ama ben sevmekten bir bok anlamam bana yardım edersin değil mi?

Komik olduğunu düşünmüyordum ama Seungcheol benimle aynı fikirde olmadığını gülerek gösterdi. Tasdik edici birkaç kelime söyledikten sonra ilki kadar büyülü olmayan bir öpüşme daha gerçekleştirdik. Nefes almak için çekilirken dudaklarımdan şu cümleler döküldü.

Bu sefer midemde kelebekler uçmadı ama mutluyum.






Dövmeyin nolur çok geç atıyorum bölümü

drunk/jeongcheolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin