Can You Hear My Heart

30 3 0
                                    

O akşam Seungcheol yemeğe kalmayı teklif ettiğinde istesem de reddetmek zorunda kaldım. Joshua ile buluşmalı ve yaşadıklarımızı ona detaylıca anlatmalıydım. Ayrıca Seungcheol'a bir hediye de almalıydım. Zamanında çok üzmüşüm ama bunları ve alkolik olmamı umursamadan sevmişti yetmeyip çıkma teklifi etmişti. Evet ben de sütten çıkma ak kaşık değilim ama kendimce haklıyım da.

Yine benden önce gelen Joshua'ya gülümsedim ve karşısındaki sandalyeye oturdum.

Yüzün gülüyor Jeong.

Kafama sallayarak onay verdim gülümseyişimi bozmadım.

Neler olduğuna inanamayacaksın Josh.

Sesim sanırım fazla heyecanlıydı.

En son ben çıkıyorum dedin bir daha sana ulaşana aşk olsun.

Yine içmeye gittim.

Joshua elini yüzüne kapattı. Suratı düşmüştü.

Yine mi?

Ya evet ama bi dinle.

Dinliyorum ya.

Her neyse işte bu sefer barda değildim sahilin ordaki kayalıklara oturdum ve tek başıma içtim.

Joshua'nın kaşı havalanmıştı.

Sen ve tek içmek?

Evet evet ama şaşırman gereken bu değil. Zil zurna sarhoşken beni bulan Seungcheol'dü. Evine götürdü.

Evine mi götürdü? O kadar kalbini kırdıktan sonra mı? Şahsen en yakın arkadaşım da olsan ben aynısını yapmazdım.

Haklısın da ben şaşırdım şahsen sizin gibi davranırdım ben de.

Eee sonra.

Klasik ayıltma işlemleri falan filan. Pek hatırlamıyorum ama çok net bir şey kaldı aklımda.

Ne?

Öpüştük.

NE?

Aynı kelime ama farklı tonlama biri soru sorarken diğeri şaşırdığını gösteriyordu.

Sen buna bu kadar şaşırıyorsan ilerideki diyeceğime bayılırsın herhalde.

Yavaş gel Jeonghan yapay zeka değilim ben.

Tamam tamam.

Yüzüme sinsi gülüşümü yerleştirdim.

Hazır mısın?

Joshua kafasını salladı.

Sevgilisi olup olmayacağımı sordu.

Joshua donup kalmıştı. Söylediğim çok aman aman bir şey değildi Seungcheol atomu parçaladı desem bu kadar şaşırmazdı. Parmağımı gözünün önünde şıklattım. Joshua silkelenmişti.

Seni sevdiği belliydi zaten ama teklif etmesini beklemiyordum doğrusu.

Ben de onu seviyorum.

Yüz ifademin farkında değildim ama Joshua aradan yıllar da geçse hep bunun esprisini yaptı. Tam bir aptal gibi gülüyormuşum.

Ne cevap verdin.

Reddedecek halim yoktu ya?

Ee peki şimdi ne olacak geri taşınacak mısın yoksa benle kalmaya devam mı edeceksin?

Bunun hakkında konuşmadık yarın gittiğimde konuşuruz.

Beni haberdar et.

Tamam dercesine kafamı salladım. İkimiz de acıkmıştık bir şeyler sipariş edip olayla ilgili biraz daha konuştuk ve yemeğimizi yedik. Ardından ben Seungcheol için hediye almaya gideceğim için Joshua'nın yanından ayrıldım.

Zaten avm içinde buluştuğumuz için zorlamadan bir guess mağazası buldum. Seungcheol saat takmaya bayılırdı. Favori rengi lacivertti. Buna uygun bir kombimasyon bakınmaya başladım. Satıcı yardım edip edemeyeceğini sorduğunda arasında kaldığım 3 modeli gösterdim. İkinci seçtiğim hem daha dayanıklı hem de indirimde olduğu için onu satın almamı önerdi. Hediye paketi istedim ve o yapılırken babamın kredi kartı ile ödemeyi yaptım. Sorry dad bunu almak zorundaydım.

Elime karton poşette bir hediye kutusu verildiğinde heyecandan kalbim fırlayacaktı. Seungcheol'e mesaj attım.

Yarın müsait misin?

Ne için?

Sana bir şey vermem lazım.

Uzun sürer mi?

Hayır hayır bir poşet sadece.

Dersim 4 gibi bitiyor 6da evde olmuş olurum istersen o zaman gel akşam yemeği de yeriz.

Tamam görüşürüz.

Tanrım bir an önce yarın olsun ben bekleyemiyorum ve sürekli kafamda Seungcheol'ün hangi tepkiyi vereceğini düşünüyorum.








İyi bayramlarrrr

Midem bulanıyor :(

drunk/jeongcheolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin