●●●
Gözlerimi açtığımda sıcak bir yataktaydım. Burası tanıdık bir yer değildi. Etrafa bakınca buranın bir hastane olduğunu anladım. İyi de neden? Kendime gelmeye çalışırken karşımda ki koltukta oturan Minho'yu görünce sıçradım. Gerizekalı! Bir anda onu görünce korkmuştum. Doğrulmaya çalıştım. Beynim ağrıyordu ve hâlâ üşüyordum.
"Senin yüzünden başımız belaya girmese iyi."
Benim yüzümden mi? Onlar beni kilitlemişti! Birde gelmiş bana suç atıyor.
"Sizin yüzünüzden ben şuan buradayım!"
"Amma narinmişsin sende!"
Aniden kalktım. Kolumda ki serumu çıkartıp gidecektim. Fakat ani baş dönmem yüzünden geri oturdum.
"Bu halde mi okula geliceksin bide?"
"Sanane lan sanane!?"
Sesim sandığımdan biraz daha yüksek çıkmıştı ve o an fark ettim, üzerimde kendi kıyafetlerim yerine hastane kıyafeti vardı. Bu şey elbise gibiydi ve içimde başka bir şey yoktu. Bu ne ya? Ameliyat falan mı oldum ben? Odaya Hyunjin de girince oturduğum yerde kalakaldım. Çok pis utanıyordum şuan. Umarım yanaklarım kızarmamıştır. Ne yapacağım ben?
"Doktor uyanınca gidebilir dedi."
Hyunjin'in bu sözüyle biraz rahatladım. Ama yine de kötü hissediyordum kendimi.
"Kıyafetlerim nerede?"
Minho sırıttı. İyice korkmaya başlamıştım. Bende kilitli oda travması yaşatmıştı.
"Böyle gelsene okula."
"Minho! Dalganın sırası değil. Kıyafetlerim nerede?!"
Hyunjin'de anlamsızca Minho'ya bakıyordu. Ne yani Minho mu getirdi beni hastaneye? Bana ne oldu ki? Doğru ya! En son depodaydım.
"Şu dolabın içinde tabi ki! Ne kadar da korkaksın."
Ben ona korkağı gösterirdim ama umursamadım. Dolabı açtım. Onları alıp lavaboya gidiyordum ki;
"Önümüzde giyinsene yabancı yok."
Hyunjin' de benim gibi şaşkınlıkla Minho'ya bakakalmıştı. Şaka yapıyordu herhalde!
"Minho kendine gel!"
"Asıl sen kendine gel! Sen kimsin ki sabahtan beri bana bağırıyorsun!?"
Bir anda ayağa kalktı. Sabrını zorlamıştım. Ke dim kaşınmıştım!
"Minho tamam. Bak hastanedeyiz. Sonra konuşuruz bu konuları."
Hyunjin'i dinlemeyip bana doğru geliyordu. Geriye doğru kaçtım. Ama ben kaçtıkça o geliyordu. Bayağı yakınıma gelince durdu. Hızlı hızlı aldığı soluklar yüzüme çarpıyordu.
"Bana bak. Haddini aşıyorsun. Sanırım donarak anlayamadı o beynin. Seni kitlemek yerine kendi ellerimle döve döve öldürürüm. Bana karşı o çeneni düşürme bir daha. Ona göre akıllan."
İki parmağıyla kafamı geriye doğru ittirdi. Çok korkutucu duruyordu.
"Anladın mı!?"
Bir anda bağırınca hızlıca kafamı salladım. Nihayet uzaklaşmıştı. Hemen lavaboya girdim. Sesli sesli hıçkırdım. Duymamaları lazımdı. Bu yüzden elimle ağzımı kapattım. Sessizce ağlayarak giyindim. Abisiyle iyi anlaşan herkesi kıskandım. Özellikle de Hannah'ı. Chan hyungun kardeşiydi. İkisi çok iyi anlaşırlardı. Hannah tek arkadaşımdı. Düşündükçe ağlayasım geldi. Ama yüzümü yıkayıp bunu bastırdım. Hayatımızı biz seçemiyorduk maalesef. Tuvaletten çıktığımda ikiside ayaklandı. Odadan çıktık. Hyunjin önceden çıkış işlemlerini halletmişti. Okula gitmek istemedim. Yolda giderken telefonuma baktım. Annem dün aramamıştı. Patronumsa 4 kez aramış ve mesaj atmıştı. Başka kimseden mesaj yoktu. Chan hyungtan bile... Mesajı açtım ve okudum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~PİŞMANLIK~
Teen FictionMinho ile hayal et Yn ve onun sıradanlaşmış hayatı... Üvey abisi ve arkadaşları yüzünden çektiği acılar... Ve yaşadığı aşk...