Ne kadar süredir uyuyorum bilmiyorum ama gözlerimi araladığım da ise penceresiz, kum ve toprak olan bir yerde olduğumu fark ettim. Ahşap bir sandalyeni üzerinde ellerim arkamda bağlı, ayaklarım bağlı, ağzımda bir bez parçası vardı.
Etrafa göz gezdirdiğimde ise yukarıya doğru uzanan bir merdiven. Sağında ve solunda kapı. Merdivenin üzerindeki kapı açıldı ve adım adım biri indi aşağı doğru, tanımıyordum hayatımda bir kere bile görmemiştim bu yüzü. Esmer biriydi, yüzünün sağ tarafında bıçak izi vardı. Bana doğru ilerliyordu, garip garip bakıyordu. Başını hafif doğrulttu. Yanımdaki ahşap masanın üzerindeki kettle da su kaynıyordu. Suyu bardağa döktü ve kahvesini yaptı. "Öncelikle biraz ayılalım." Dedi tebessüm ederek, Hafif bir şekilde gözlerimi kıstım,
anlamsızca bakıyordum ona ve etrafa.Çünkü hiç bir şey anlamıyordum. Oda da bir tane kamera vardı. Kahvesini yudumladı ve geri yukarıya çıktı. Kimdi bu? Benden ne istiyordu? Kimin adam mı? Benimle problem mi ne? Dakikalar, saatler geçti yavaş yavaş gün ağarmaya başlamıştır büyük ihtimalle çünkü horoz sesleri geliyordu. Ellerim ipten dolayı uyuşmaya başlamıştı. Başıma ağrılar girmeye başladı ve bu kimse eminim şuan kameradan beni izliyordu. Kameraya döndüm, tutulmuş bir şekilde kameraya baktım bir süre. Elimi açmaya çalıştım ama bu imkansızdı, adam tonlarca düğüm atmış.
Ayağımı çözmeye çalıştım bu kez ama olmuyordu. Ağzımda ki bez çenemi acıtmaya başlıyordu. Hem ayağımı hem ellerimi gerdim, olmadı. Sen kimsin ruh hastası? Artık sinirlenmeye başlamıştım. Sandalyeyi sallamaya başladım. Düştü, düştüm. O kapı açıldı, yavaş yavaş indi o herif. İki dizinin üzerinde , ellerini de dizinin üzerine koyup eğildi. "Ne yapıyorsun Heves?" Dedi ve ağzımdaki bezi indirdi. "Gel, gel." Diyerek doğrulttu beni. "Hiç değişmemişsin Heves...Deniz." Dedi.
"Kimsin sen?" Dedim buruk bir ses tonu ile. Ve gözümün önüne hayal meyal bir şeyler canlandı.
6 Yıl Önce
"Ilgaz neredesin?" Diye bağırıyordum. Saklambaç oynuyorduk ama ben onu bulamıyordum şuanda.
"Ilgaz elma dersem çık, armut dersem çıkma!" Dedim ve yurdun koridorunda ilerlemeye başladım adım adım. "Elma!" Diyerek yürüyordum. Kapıdan dışarıya doğru çıktım, bahçede etrafa baktım. Bahçe kapısına doğru ilerliyordum. Ilgaz'ın sesini işittim, bahçenin dışından geliyordu. O tarafa doğru ilerlemeye başladım. "Bırak beni! Baki abi öpmeni istemiyorum, bırak!" Diyen Ilgaz'ı duydum. Baktığımda ise Ilgaz'ın üvey abisini gördüm. "İmdat!" Diye bağırdı Ilgaz, koşarak o tarafa doğru gittim. "Bırak kızı, o seni istemiyor." Dedim.
"Sen çekil şuradan." Diyerek beni eliyle itti. Ilgaz'ı kucağına aldı. Onun kucağında çırpınıyordu, bense yere düşmüş acıyan dizimden akan kana bakıyordum. Yurdun müdürü bizi gördü ve koşarak yanımıza geldi.
"Beyefendi ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz. Bırakın çocuğu!" Diye bağırdı ve Ilgaz'ı kucağından aldı.
"Hanım efendi ben Ilgaz'ın abisiyim. kardeşimi verir misiniz lütfen?" Dedi Baki ve düştüğüm yerden kalktım.
"Af edersiniz de biz sizin gibi sapıklara çocuk emanet etmiyoruz beyefendi. Lütfen gidin!" Dedi müdür ama onun hiçte gitme gibi bir niyeti yoktu. " Peki polisi arıyorum o zaman, olanlara ona da anlattın bakalım birde." Dedi ve elimde tutup içeriye girdik. Bir süre sonra polisler geldi, benden olanları anlatmamı istedi ve bende gördüğüm, duyduğum her şeyi anlattım.
Günümüz
"Hiç değişmemişsin Baki, hiç." Dedim, Dudağını büzdü umursamazca ve ekledim. "Tam sana göre insanları gafil avlamak. Hiç şaşırtmayacaksın insanları değil mi?" Dedim ve cevap verme tenezzülünde bulundu. "Peki." Dedi sadece, geri zekalı, manyak. Sonra yukarı çıktı ve geri indi elinde bir tepsi ile.
![](https://img.wattpad.com/cover/362228473-288-k303038.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acının Tarifi
Teen Fiction"İyi misin? Önüne niye bakmıyorsun, az kalsın zeytin ezmesi gibi ezilecektin." "Teşekkür ederim çok çok teşekkür ederim." Dedim mahcup bir ses tonuyla. "Sorun değil de. sen iyi değilsin." "İyim gerçekten." "Değilsin gerçekten." Dedi net bir ses tonu...