4

24 6 21
                                    

"Hadi şunu bağla da getir peşimden."

Adam Mour'un onun önüne fırlattığı ipi yerden aldı. Baygın halde yatmakta olan Nico'yu iplerle sarmaya başladı, sıkıca bağladığından emin olduktan sonra genç adamı kafası öne gelecek şekilde omzuna aldı. Hemen akabinde Mour'un peşi sıra yürümeye başladı.

Nico yaklaşık bir saat kadar sonra gözlerini yavaş yavaş açmaya başladığında kendisini karanlık genişçe bir depoda buldu. Her yerde tahta kasalar var olmasına karşın çok boş bir görünüm veriyordu depo. Nico ise deponun ortasında bir sandalyeye sıkıca bağlanmıştı. Bir yarım dakika kadar neler olup bittiğini kavramaya çalıştı. Daha sonrasında her şeyi hatırladı. Az önce o adamla aralarında bir çatışma geçmiş, sonra da boynundan vurularak yere yığılmıştı.

O bunları düşünürken kapı açıldı. İçeriye karman çorman saçları ensesine kadar uzun, kasketli, kirli sakallı, orta boylarda bir adam girdi. Adam eğildiği için kasketi yüzünü kapatıyordu. Kapının açılmasıyla dışarıda ki ayın ışığı içeriyi biraz olsun aydınlatmıştı. Nico kaşlarını çatmış ona bakıyordu.

Adam kafasını kaldırıp iyice kendini belli ettiğinde Nico'nun yüzünde bir şaşkınlık ifadesi belirdi. "Sen..." dedi belli belirsiz. Onu tanımıştı. "Sen şu Mour değil misin?"

Adam etkilenmişe benzeyen bir yüzle kaşlarını kaldırdı. "Vay canına demek adımı biliyorsun he?"

"Eski terzi! Mankenlere elbise dikiyordun. Dergi de gördüm seni."

Mour kayıtsızca başını eğdi. "Her neyse tanıman umurumda değil," dedi tiz sesiyle. "İşlerimize burnunu sokmasan iyi olurdu... Ve de o şapşal dedektifin. İşiniz gereği tabii, anlıyorum." Mour cebinden bir sigara paketi çıkardı. İçinden bir sigarayı ağzına aldıktan sonra paketi cebine sokup çakmağına davrandı. Yaktığı sigarasını biraz içine çektikten sonra eline aldı ve derin bir nefes çekti.

Onu memnuniyetsiz bir gerginlikle dinleyen Nico haykırdı. "Söyle! Yüzüğün bizde olduğunu nereden biliyordunuz?"

Sakin bir tavırla rica edercesine karşılık verdi Mour. "Kapı açık, lütfen bağırma... Herge'nin evini bastığımızda oraya bir çeşit ses kayıt cihazı yerleştirdim hah hah. Sizin bütün konuşmalarınızı duyduk tabii ki. Ve peşine adamımı taktım. Sizi biraz dinledi."

"Beni bayıltıcı okla vuran da sen miydin?"

"Evet," diye kestirip attı omuzlarını silkerek Mour.

"Aradığımız sen olmalısın öyleyse."

"Bu düşüncene çok bağlanma. Burada asıl kötü ben değilim evlat heh heh. Şimdi bazı sorularımı yanıtlamalısın. O şaşkın dedektif ne yapmayı planlıyor?"

Nico hırçınlaştı. "Sana neden cevap vereyim ki?"

"Belki de canını kurtarmak içindir." Mour bunu dedikten sonra kendine özgü tuhaf bir ıslık çaldı. Islıkla birlikte havlama sesleri duyulmaya başlandı. Gittikçe yaklaşan seslerin ardından içeriye iki tane kocaman siyah doberman girdi. İkisi de yeterince korkunç görünüyorlar ve dişlerini sıkıyorlardı. Mour'un hemen yanında durdular.

Sinsice bir gülümseme belirdi Mour'un yüzünde. "Hala söylemek istemiyor musun?"

Onun bu sorusunu cevapsız bıraktı Nico. Korkudan gözleri iyice açılmıştı fakat yenilmek istemiyordu. "Heykeli n'aptın?"

"Demek hala soru soracak kadar cesursun," Mour omuzlarını silkti. "Sen bilirsin."

"Sen ne yaparsan yap o yüzük asıl sahibi olmadan bir işe yaramayacak! Dedektif size pabuç bırakmaz. Bana ne yaparsan yap o gereken soruşturmayı yapacaktır!"

Cesur Nico: Kakodiavor'un LanetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin