"Sevgilin mi var?" Allah'ım yine başladık. Kızmayacağım ama sana kızmayacağım, senin düşüncelerine kızacağım. 13 yaşında olmasına rağmen bu kadar saf birisini hayatım da ilk defa görüyordum. Her an her şeyi sorabilir, anlatabilir ve yapabilirdi."Yok ama bu nereden çıktı şimdi?"
"Abim sormamı istedi de o yüzden sordum." Sakın buna aldanmayın! İç sesim söyledi bunu.
"Şey... ı..." dedi ve sürgülü kapıya dönerek konuşmaya başladı; "Abi ben ne diyecektim?"
Söylediği cümlenin üzerine sürgülü kapıya doğru baktım. Yağız orada durmuş bizi izliyordu. Sanki göz göze gelmemişiz gibi kendisini geriye çekti ama nafile.
"Ablacım sen merak ediyorsan benim sevgilim yok, abin merak ediyorsa gelsin ona da söyleyeyim."
"Ben merak etmiyorum ama abim merak ediyordu, onu çağırayım." diyerek kapıya doğru ilerledi ve kapıyı çekip benim onu çağırdığımı söyledi.
Her ne kadar kenarıya çekilmiş olsada onu görebiliyordum. Yağız Azra'nın kurduğu cümleyi duyunca gözlerini kocaman açarak gözlerinin büyümesini sağladı. Bana doğru dönünce gözlerimi yavaş bir şekilde kapattım ve 1-2 saniye boyunca kapalı tutup tekrar açtım. Bu hareketimle 'gel' demek istemiştim. Hareketimle ne demek istemiş olacağımı anlamış olmalı ki, bir kaç saniyenin ardından yanıma geldi. Ben L koltuğun kısa bölümünde oturuyordum o ise uzun bölümüne oturdu.
Her zamanki gibi gözlerime odaklandı ve derin derin bakmaya başladı. Görebiliyordum; gözlerinin derinliğinde bir mutluluk vardı, kendini ele vermek istemeyen bir mutluluk. Ama yüzü o kadar mutsuzdu ki, resmen kendi ile çelişiyordu.
"Merak ettiğin bir şeyi gelip sorabilirsin biliyorsun değil mi? Yani 'üşeniyorum' diyorsan da mesaj atarak sorabilirsin. Gerçi üşeniyor olsan Kapıda işin ne."
"Seni odadan kovdum ya, o yüzden benimle konuşmak istemezsin diye düşündüm."
"Yağız sen kendinde misin? Benim sana söylediklerimi tam anlamadın galiba. Hani bunu yüzüne vura vura söylemek istemem ama baban anneni teyzenle aldatmış!" aldatma kısmını sesimi biraz daha kısarak söyledim çünkü Azra ve Nehir ablanın bunu duymasını istemiyordum. Bunu duyması en büyük hayalimdi ama bunu benim ağzımdan duyamazdı, duymamalıydı.
"Alisa... Azra'nın bir hastalığı var. Kimi 'akıl hastası' der kimi de 'deli' der."
"Nasıl yani?"
"Yaş regresyonu... Azra'nın hastalığı yaş regresyonu. Kendi yaşının bilincinde olmamasının sebebi de bu. Tam olarak öyle denemez, bu hastalık kaç yaşında olursan ol seni çocukluğuna götüren bir hastalık. Ne kadar süreceği belli değil. Kısa, uzun hatta hayat boyu bile sürme ihtimali var." neler diyordu bu? Hastalık mı? O da nereden çıkmıştı? Ben olay örgüsünü çözmeye çalışırken Yağız gözlerimdeki bilinmezliği görmüş olmalı ki tekrar açıklama yapmaya başladı. "Yaş regresyonu olan kişiler bebekliğine geri döner. Ama bebeklik zihninde bulunmaz, sadece bebekliğindeki eğitim zamanına döner. Altına kaçırma, anneden ayrılamama, yalnız yatamama gibi şeyler yapar. Azra'nın bu kadar saf olmasının bir kısmında bundan kaynaklanıyor çünkü bebek gibi konuşma yani bebek zihni ile aynı seviye de bulunma gibi şeyleri var."
"Biliyorum bu sıkıntılı bir hastalık. Geçmiş olsun ama bunun aldatma konusuyla ne alakası var?"
"Bu hastalık bir travma sonrasında oluşur. Azra'nın travması ise annemle babamın boşanması. Kısacası benim de annemin de bu olaydan haberi var. Ama Azra'nın hastalığın tetiklenip daha da büyümesini istemiyoruz. O yüzden boşanmıyorlar ve boşanmayacaklar. Babamın şuan evde olmamasının da sebebi bu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAR
RandomParonormalliklere rağmen pes edilmeyen bir aşk hikayesi Alisa'nın başına gelenleri okuyacağınız, dinleyeceğiniz ve izleyeceğiniz bir hikaye olması dileğiyle... Aslında her dizi bir kitap ve her kitapta bir dizidir. Diziler senaryo öncülüğünde çekili...