Gece 11'den 2'ye kadar ders çalışmıştım. Tüm gece kısa aralıklarla uyanıp durdum. Bir türlü düzgün uyuyamamıştım.
En son 5.48 de uyudum. Uyandığımda saatin 8.08 olduğunu gördüm. Ders matematikti. Ne olursa olsun kaçırmamam gerekiyordu. Ben konuları bitirmiştim ama hoca bugün denemelerde bütün yanlışlarımın sebebi olan konuyu tekrar edecekti.
Hemen kalktım altıma koyu gri bol bir eşofman üstüme hafif yapışan beyaz bir t-shirt ve onun da üzerine de siyah bisiklet yaka sweat gecirdim. Çantamı aldım. Ablamın odasının kapısı hafif açıktı. Baktığımda uyurken gördüm. Gülümseyip çıktım. Hemen mesaj attım.
*Çıktım*
Ders başlamıştı. Ben okulun önüne yeni dönmüştüm. Gaspçı gibi koşuyordum, insanlar beni çoktan ihbar etmiş olmalılar. Çantam sırtımda değil elimdeydi. Camdan Burak ile bakıştık. Bakışlarından hocanın geldiğini anladım. Merdiven basamakları titriyordu resmen. Sınıfın önüne geldiğimde derin bir nefes alıp kapıyı tıkladım ve girdim. Hocaya baktığımda bana dönmüş, kollarını bağlamış, kafası hafif yana yatık bana bakıyordu. Yüzünde anlamadığım galip gelmişlik ifadesi vardı. Burak'a döndüğümde ağzını oynatarak *sıçtın* dedi.
-"hocam, geç kaldığım için özür dilerim."
Hoca önüne dönüp dersine kaldığı yerden devam etti.
-"çık"
-"efendim?"
-"çık ve müdür yardımcına git"
-"ama-"
-"ÇIK"
BU NEYDİ BÖYLE... Sadece 5 dakika geç kaldım.
Sınıftan çıktım ve ne olduğu belirsiz odanın kapısının yanına oturdum. Bacaklarımı kendime çektim. Saat 8.27 idi. Başta biraz bekledim, telefonla falan oynadım. Daha sonra geometri testi çıkarıp çözmeye başladım. Bir soruya o kadar dalmışım ki zilin çaldığını hatta Ozan hocanın başımda bana dik dik baktığını farketmemişim. Kendi kendime söylenirken etrafa bakındım. Ozan hocayı görünce birden toparlanmaya çalıştım. Tabi ki batırdım. Saçım başım dağılmış halde bir elim test kitabını, kalemi bir elim yarı açık çantamı tutmaya çalışırken hocaya baktım. Çatık kaşları ve ifadesiz gözleriyle bakıştım, daha sonra gözlerimi çekip kendime çeki düzen vermeye çalıştım. Hoca kapıyı açıp içeri girmem için yol verdi.
*Bu ne cömertlik!*
İçeri girdiğimde o da girip kapıyı kapattı.
Odadaki deri koltuğun boş bulduğum yerine oturdum. Her yer doluydu. Bu adam burda nasıl yaşıyor?? Tamam bazı yerler hoş bir dağınıklıkta ama bu dağınıklık her geçen gün artıyordu.
O da yerine oturdu.
-"neden kapımda bekliyorsun?"
Bu adamın şu garip hallerine nasıl alışacağım?!... Derin bir iç çekip konuştum.
-"geç kaldım"
-"neden?"
-"uyuyakalmışım"
Şaşırdı. Neden şaşırdı ki? İlk defa mı uyuyakalan bir insan görüyordu?..
-"n'oldu ki hocam?"
-"gevelemeden, herkesin saklamak için türlü yalan ürettiği gerçeği direkt söyledin. Gerçekten mi uyuyakaldın?"
-"evet"
Bir şeylerle uğraştı ve bana döndü.
-"şuanki derse girebilirsin."
-"sağ olun"
Zaten konunun yarısına gelmişlerdir en az. Anlamayacaktım her türlü. Girmesem de olurdu.
-"konuya geçtiniz mi?"
Sonunda uzatmadan cevaplamıştı.
-"bitirdik bile."
Gururluydu...
Yüzüm düştü hissedebiliyorum. Hissettirmemek için yüzümü ona çevirmedim. Çıktım. Zaten zil çaldı sınıfta yerime geçip Burak'ın merak dolu bakışlarına maruz kaldım.
-"derse aldı."
-"yarım günün gitti mi?"
-"sanırım evet."
-"geçmiş olsun kardeş"
-"sağ oll"
-"ee neler yaptın bensiz"
-"uyurdum da hoca Ozan hoca olunca tabi..."
Güldüm. O da karşılık verdi.
-"konuya geçtiniz dimi"
*belki bir umut..*
-"ohoyy bitirdik bile. Soru çözücez bu ders"
-"YUH"
-"Ozan hoca biraz hızlıdır "
-"baya hızlıymış."
Somurttum.
-"noldu ki. Kaçırdım diye üzülmüyorsun dimi? Kızım sen zekisin zaten bilirsin bunları.."
-"en kolay konu sayılır ama ben anlamamıştım bu konuyu"
-"e söyle Ozan hocaya anlatsın tekrar"
-"oldu. Hem geç kalıp hem de adama en kolay konuyu tekrar mı anlattırayım?!"
-"bence çok da kolay değil. Hem Ozan hoca anlatır sen merak etme."
-"anlatır anlatır. Hayatının en yüzsüz ve salak öğrencisini herkese anlatır."
Somurtmaya devam ederken Ozan hoca içeri girdi. Kollarım bağlı bir şekilde ayağa kalktım.
-"oturun"
Elinde kağıtlar vardı. Biz otururken o dağıtmaya başladı. Bize yaklaşırken bağlı kollarımı çözdüm. Burak diziyle beni dürtüp söylemem için zorluyordu. Hayır. Açıkçası Ozan hocadan çekiniyorum. Söyleyemem. Kağıdı bırakırken bakışlarını üzerimde hissettim ama ben bakmadım. Sanki çözebilecekmişim gibi kalemi elime aldığımda Ozan hoca konuştu.
-"hep birlikte başlayacağız."
Onaylar gibi kalemi bıraktım. Dünden razıydım zaten. Hoca dağıtmayı bitirip tahtadan kronometreyi açtı. Burak ile bakıştık...
-"başlayın"
*Bide kronometreyle mi... Nedenn*
Keşke şuan başka bir konudan çözseydik....
Soruları yapmaya çalıştım ama cidden olmuyordu. Etrafa baktığımda herkes takır takır çözüyordu. 30 soru vardı ben daha ilk soruyu çözemeden kaşlarım sayfa dönme sesleriyle çatlıyordu. Etrafa bakınırken hocayla göz göze geldim. Gözlerimi kaçırdım onunda artık bakmadığını düşünürken -ki başka işi mi yok sonuçta- ayağa kalktı. gözlerimi ona bakmamak için zorluyordum. Birkaç işlem yaptım -en alakasızından-. Sıraların aralarında geziyordu. Bana yaklaşmıştı. Oldukça yavaştı. Sanki yeni sayfaya geçmişim gibi sayfayı değiştirdim.
Soru 22... Fazla oldu sanki ne de olsa bi saattir yapmak yerine soruyla bakışıyoruz...
Ozan hoca yanımıza geldi. Dış tarafta ben olduğumdan yakındık. Sayfalarımıza baktı. Rezil oldum dimi evet evet rezil oldum... Bana daha çok yaklaştı kalemi tutan elimden kalemi aldı. Ben ona bakıyordum ama o bana bakmıyordu.
Fısıldadığını duydum.
-"öğlen arası yanıma gel"
Nereye? Hayret müdür yardımcınıza git demedi. Buna gülümserken baktı. Ona gülümsediğimi mi düşünüyor. Tamam ona da gülümseyebilirim ama.. neyse ne işte bakıştık ve gözlerini çekip dik haline gelip ilerledi.
Biraz sonra arka taraftan bir ses geldi.
-"neden çözmüyorsun"
-"hocam.."
Konuşamadı.
-"ne!? Geçen ders dinlemedin mi beni?"
-"dinledim ama anlamadım hocam."
-"niye söylemedin oğlum o zaman. Aramızda yabancı mı var. Hepimiz birbirimizin her şeyini biliyoruz. Çekinecek ne var"
Yanındaki çocuk konuştu.
-"hocam ben hemen en basitinden anlatırım ona"
-"sessizce"
Adam gerçekten öğretmen olmayı hakediyordu..
Yanındaki Burak'a döndüm ve işlemlerini izledim yüzümü koluna dayayarak.
Yapamadığı 5-6 tane soru vardı. *Hocaya sorarım* diyip geçmişti. Önümüze çıkardığımız boş kağıtta bana birkaç dedikodu anlattı. Arada hocayı kontrol etmeyi unutmuyorduk. Her seferinde bakışmamıza rağmen bizi görmezden geliyor gibiydi.
Sonunda zil çaldığında hocanın çıkmasını bekleyen Burak, hoca çıkınca alelacele beni ittirip sıradan çıktı ve beni kıyafetimden çekip sürükledi. Sınıftan çıktığımızda kıyafetimi ellerinden kurtarabilmiştim.
Kantine inip Burak'ın ısmarladığı kakaolu süt ile eskiye bir dönüş yaşadım.
Hep içerdik İrem'le ... Akşam onu aramayı kararlaştırdım..
-"neden kendi kantinimizden almıyoruz?"
-"sosyalleşmek için. Burda daha çok insan var."
-"hm anladım."
Pipeti ağzıma aldığımda Burak yan tarafa bakıp başıyla selam verdi ve ayağa kalkıp davet ediyormuşcasına işaret etti. Kafamı çevirdim. Ozan hoca ve Deniz hoca birbirlerine bakıp bize yönelmeye başladılar.
Pipeti ağzımdan çekip kendime çeki düzen verdim. Burak'a baktığımda hala ayakta olduğunu gördüm.
*bir bildiği vardır herhalde*
onun gibi bende ayağa kalktım.
-"merhaba hocam"
onu tekrarladım
-"merhab-"
Deniz hoca kesti.
-"merhaba gençler"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Öğretmen°
Teen Fictiontüm dünyaya kapattıkları kalbinin içinde hiç ummadığı birbirini bulanlar... Onlar Birbirlerinin Öğretmenleri Öğretmen öğrenci ilişkisi var. Ona göre okuyun.