BİR VARMIŞ, ARTIK YOKMUŞ.

90 28 99
                                    

"Bu kaçıncı karakter uyduruk? Kaçıncı hayat kararttığımız? Saymak artık çok yorucu. Her yağmur yağdığında bu kadar derin düşüncelere dalarsam işimiz var gerçi zaten işimiz var. O yüzden koyulmak gerek. Bu güzel sandalyeden kalkabilirsem tabii." Diye iç geçirerek ayağa kalkıp arkasındaki odaya göz gezdirdi. Aşağıdan artık çığlık sesleri duymadığını fark edince inme zamanının geldiğini anladı.

Aşağı indiğinde meşhur kakaolu pankekini yapan bir anne ve ona her konuda yardımının dokunmasını isteyen bir peder. "Ne kadar hoş bir aile." diyerek içinden geçirdi Barbara.

-İşinizi çabuk bitirin. Ballı sütün soğumasını hiç isteme- (Ağzına tıkılan pankekle konuşmayı keserek pes etti.)

-Boynuz kulağı geçti biliyorsun Henry. Ve siz acele edin herkes sofrada olacak.

Barbara başıyla onaylayıp bodrum kata ilerler. Merdivenlerdeki dolapta önlüğü, eldivenleri ve çizmeleri giyip iner. Alışık olunan bir görüntü olsa da her gördüğünde kan kokusuna yüzünü ekşitme-den giremez odaya. Tiara cesedi nerelerinden parça-lamayı planlarken odaya giren Barbara ile göz göze gelirler.

-"Ne o kardeşim? Birazcık tiksinmiş gibisin."

-"Soğutucuyu açmanı söylemiştim. Gel gör ki birileri yine unutuyor ha?"

-"Max'in soğuğu sevmediğini söylemiştin..."

-"Hayır küçük, bu bir soru değildi. Canlıyken daha işe yarıyor." Dedi ve ekledi. "Şimdi elimizi çabuk tutacağız. Günümün yarısını seninle evde geçirmek istemiyorum." Diyerek otopsi testerelerinden birini seçip saatler önce hayata karşı ümitli planları olan o heyecanlı gencin vücudunu süzmeye başladı. O sırada da Tiara soğutucuyu açıp saati kurar ve iş zamanı...

Yorucu dört saatin ardından vahşet dolu kıyafetlerini çıkartıp merdiven altındaki makineye atarlar. Tiara yüzündeki bariz gülümsemesiyle Barbara'ya bakar.

-"İste." der Barbara kısa bir bakış atıp geri makineyi ayarlamaya dönerken.

-"Bir dahakini ben seçicem. Hiçbir hobimiz uymu-yorr."

Barbara yüzüne yerleştirdiği şeytani gülüşüyle kalçasını makineye dayayıp Tiara'ya döner "Bu kadar cilveliyken o zaman ayartma kısmı da sende."

-"Ama çok yorucu! Burası birazcık sinirimi bozuyor. Bunu şeytani güzellikteki kardeşin için devam ettiremez misin?" Diyerek omzuna düşen saçları geriye doğru usulca savurarak Barbara'dan gelecek olan olumlu cevabı beklemeye başlar. Her ikisi de şeytani derecede olan güzelliklerinin farkında olan ikizler olsada iş zamanı görevlerini hobilerine göre üstlenirler. Barbara her daim kurbanı seçen ve sinsi- ce onu içten fetheden tarafken tiara zevkini bodrum kattaki odalarında çıkartma taraftarı olmuştur.

-"Yukarı çıkıp bana gizlice pankek çalarsan düşüne-bilirim.."

-"Kadın kokumdan anlıyor geldiğimii!" diyerek bezmiş şekilde merdivenlere ilerler. Tiara'nın gidişiyle torbalara kısa bir bakış atıp ayaklarını kirletmemek için merdivenin korkuluklarından basamaklara geçer. Hem bu işi zevkle yapıp sonunda tiksinen bir psikopat, şaşırtıcı.

Ah Max, hoşlandığın kadının karakterini -belki birazını- fark etmek için daha çok odaklanmalıydın..

Barbara mutfağa uğramadan odasına çıkmayı planlarken üst kat merdivenine yöneldiği anda merdivenin başında bekleyen Elizabeth'in yakıcı bakışlarını üzerinde hisseder. Bir anlık "Acaba üvey miyim? Bu kinin nedenini merak ederim." diye sayısız kez aklından geçirdiği cümleyi uyumadan kaldırır.

-"Iı..selam anne. Günün nasıl geçiyor?..." gözlerini annesinin gözlerinden çekmeden saatli bombanın patlamasını beklercesine ona temasta bulunmamaya özen göstererek usulca yanına gelir.

-"Daha dikkatli olma konusunda sizi uyarmıştık." Gözlerinden çıkan ateşin hayra alamet olduğunu sanmayarak usulca sorar. Annesinin suyuna gitmesi gerektiğini Tiara'dan daha iyi biliyor.

-"Korkmam mı gerek?..."

-"Max en son seninle görülmüş. Okul çıkışı senin arabanda ve bugün polis aradı. Bunun bir daha yaşanması bizi kesin bir şüpheli durumuna düşürür. Bunu bildiğin halde nasıl göz ardı edersin?!" ve bomba patladı. Barbara sıkıntılı bir nefes vererek koridordaki boydan camlı pencereden ormanı süzer. Gözlerinde hiçbir telaş yok. Bu da anneyi dahada çıldırtır. Elizabeth sözlerine yenisini ekleyecekken.

-"Benden bu kadar ümitsiz olman canımı sıkmıyor değil. Egoist olmayı sevmiyorum fakat bu hatayı yapacak çaylaklıkta biri değilim."

-"Anladığım dilde konuş."

-"Benim güzel ama dikenli annem, evine bırakırken birçok şahitim oldu. Kaçırırken değil. Eğer konu beni sorgulamaya kadar gelirse ki sanmıyorum çoktan komşuları sorgulamış olurlar. Şüpheli değiliz ve rahatla lütfen. Biraz Tiara'nın sana olan operasyonunun keyfini çıkarabilir miyim?" son dediği şeyle Elizabeth'in biraz yumuşamasını sağlasada bu birazla kalır.

-"Sanmıyorum. Bu evin kuralları olduğunu unutarak hareket ediyorsunuz. Bundan hoşlanmam." cümle-sini bitirip Barbara'nın bir şey söylemesini bekleme-den kütüphaneye doğru uzaklaşır.

Barbara da düşünceleriyle kendini fazla yormadan gamsızlığına devam etmeye çalışarak odasına girer. Kirinden kurtulabilirmişçesine duşunu alıp Tiara'nın pankekini getirmemesinden anlayarak şu an kimler-le uğraştığını aklının ucuna getirmeden veya istemeden kendini uykunuz huzurlu kollarına bırakır...ya da boşluğuna.

Neden her gündüz uykusunda aynı rüya? Gecelere ait olduğu için mi? Yoksa gündüzleri saklanamadığı için? Bu sorular bana ait değil sorunlar da. Barbara'yı çözebilir miyiz ki? İşte bu benimdi. Fakat o ses...ameliyat masasında eli kolu bağlanmış halde sadece loş ışık...İnsanın içini şımartan o ses kimindi?

Elizabeth & Henry Kirkwood

Elizabeth & Henry Kirkwood

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
SOLUCANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin