Barbara Kirkwood
"Ne hoş tınılı bir esinti..." diyerek iç geçirdi Barbara, Kara'nın, gözlerini dinlendiren kahve yelesini tararken.
"Seninle bunu Katrina'ya çevirebilirdik değil mi?..." Kara anlamışçasına başını Barbara'ya doğru silkelerken.
"Hayırr, bugün değill. Bugün senin de çok sevdiğin birini almaya gideceğim. Belki yarın? Seni böylesine güzel temizleyen Herbert, çamurlar içinde görse en fazla ne kadar tepki gösterebili-" lafını dahi bitirmeden Herbert samanların içinden doğrulup Barbara'ya sinirli bakışlar atmaya başlar. Barbara'nın güneşi görmüşçesine parlayan gözleri de neydi öyle?
"Yakalandık galib-"
"Burda olduğumu bildiğini bilmiyormuşum gibi mi davransam acaba hm?!" Barbara ortama bir kahkaha bırakıp Herbert'e usulca yaklaşıp
"Bu güzelliğin her ahırda duruşuna şahit olduğunuzda içinize bir hançer saplanmaz mıdır?" sözlerini dinlendirerek Herbert'in üzerindeki samanları temizlerken devam eder. "Sadece bana mı öyle gelir, o gece karısı gözlerindeki özgürlüğün yakarışı? Sadece ben mi layığım saçlarımdaki rüzgara?...Yoksa onun dilinden anlayan yakışıklı bir seyisi, hayallerindeki adama doğru koşturamaz mıdır?" Herbert olumsuz anlamda başını yanlara defalarca çevirerek,
-"Sözlerine kanamam...I ıı bu sefer olmaz. Onca işim varken kırlarda kitaplar içerisinde kaybolursam asıl döndüğümde Henry, hayallerimdeki adama uçurur beni." Barbara, Herbert'in gülerek anlatışına eşlik etsede bunun burukça olduğunu belli etmemeye çalışarak,
-"Sen benim umudumsun ve tüm hayatını seyislik yaparak geçirmeni istemiyorum."
-"Evet o yüzden rahat çalışabileyim diye çok güzel bir ev ayarlattın bana. Bunun için sana minnettarım zaten."
-"Hayır umudum, hala işverenin olarak görmeye devam ediyorsun beni." yüzünü elleri arasına alıp devam eder, "Bir geleceğin olsun istiyorum. Gerçek bir gelecek ve o şu an kitapların arasında." Herbert'in araya girmesine izin vermeden, "İstemiyormuş gibi yapmanın bir işe yaramayacağını biliyorsun oturduğun yerdeki kitaptan..."
-"Beni bu kadar destekliyor olman birazcık korkutuyor. Yoksa iyi görünüp kırtlaklayacak mısın bu kimsesiz seyisini?"
Barbara, Herbert'in alayına korkmuş yüz ifadesine kahkaha atarak geri Kara'nın yanına yaklaşıp tarağı eline alır.
-"Bir kurban seçecek olsam son kişi dahi olmazdın umudum. Sana kıyamam..." Herbert, Barbara'nın sönen gülüşünün ardındaki gece mavisi gözlerine dolan acı gerçekli boşluğu görememiş olsa gerek ki alayca gülerek Kara'nın burnunu okşamaya başlar.
-"Pes ederek gelecek dolu kırlarıma koşuyorum. Daphne'yi daha sıkı kucakla benim için." deyip Barbara'nın yanağına öpücük bırakır. Barbara gülüşüyle ahırı terk ederken Herbert, Kara'yı hazırlamaya koyulur.Barbara, trençkotunu ve araba anahtarını almak için eve girerken verandadaki Tiara'nn ona yönelişiyle kısa bir soluklanma kararı alır.
-"Yollarımı gözler gibisin güzel kardeşim?"
-"Hayır, düşünüyorum."
-"Şu salondaki kurbanını mı?"
-"Hayır...hayır. Böylesine güçlü ve bir o kadar bodrumumuzun gördüğü acımasız, kurbanların gözlerindeki iki yüzlü şeytanın, bir seyise bu kadar yakın oluşunu düşünüyorum. Yıllardır. Bu ayrıntıyı eklemeliyim."
-"Annemiz, siz hep farklı kalacaksınız, derken şaka yapmıyordu Tiara.
-"Pekii. Zayıflığı bununla tarif edebilirsin. Sevgi... Bakma öylee. Kolaylık sağladım sanaa. Biz hep farklıydık, sevgili ikizim." Barbara'ya sunduğu kusursuz sayılacak gülümsemesiyle sandalyesinde uzaklara sallanışına geri döndü.
İkizlerin benzemesini bekleyecek çaylaklıkta değildik zaten. Öyle değil mi?
Barbara daha fazla oyalanmadan alacaklarını alıp havalimanının yolunu tuttu.Havalimanına geldiğinde son kez Daphne'nin uçağa binmeden önce attığı saati kontrol edip, park ettiği aracından iner. Ah akşam güneşi... Sen ne güzelsin böyle. diye iç geçirerek ana binanın yolunu tutar. Küçük bir kasaba olmasına rağmen ne çok bekleyen vardı böyle? Barbara yolcu kapısını görecek şekilde oturarak, önüne düşen saç tutamlarını kulağının arkasına alıp telefonuyla ilgilenmeye başladı. Bir süre sonra sessiz insan sohbetleri arasında yaklaşan ayak sesiyle başını kaldırıp o yöne baktığında, siyah saçları omuzlarına inen, saçları gibi siyahlara bürünmüş asil tarzlı bu genç adamı biraz fazla incelemiş olacak ki gözleri, gözlerini buldu. Saçlarından da koyu gözleri olan bu kişi neden içinde gözlerini çekme isteği uyandırıyordu ki? İkisi de bu hisse kapılmış olacaktıki başka yöne odaklandılar.
Biraz daha vakit öldürüp verilen anonsla dikkatini yolcu kapısına vermişti. Artık kalkma vaktiydi. Peşinden gelek ayak sesiyle, genç adamın da arkasında olduğunu anlamıştı. Bir süre diğer yolcuların aileleriyle buluşmalarını izledikten sonra işte o tanıdık sima... Heyecanla ona gelen kişiye içtenlikle gülüşünü sunarak, usulca öne çıktığında Daphne' nin onunla birlikte yanındaki genç adama da gülümsediğini fark ettiğinde şaşkınlığını bir anlık gizleyemeden.
-"Yoksa tanıştınız mıı?! Süpriz yapacaktım oysa..." Barbara gözlerini hafifçe büyüterek yanındaki gence bakarak
-"Tanışmamız mı gerekiyordu.." diye sorar. Daphne sinsice gülümseyerek genç adamın yüzündeki şakın gülüşünü Barbara'nınkine karışmasını incelerken söze girer. "Üniversitede okuyan abim. Ian'dan sana bahsetmiştimm."
Ian... Gerçekten mi?...
Barbara ufak bir şaşkınlık ve memnuniyetle Ian' a döndüğünde yüzünü daha yakından inceleme fırsatı kazanır.
-"Bir dakika..ne çok benziyorsun abine nasıl da tanımam?..." Barbara'nın ironisine karşılık Daphne kahkasıyla boynuna sarıldığında Ian neyden bahsettiğini yeni anlayarak Barbara'ya döner.
-"Ah evet... Anne asya kökenli. Belki tanışmışsındır." Barbara, Daphne'ye sarılırken duyduğu o sesle ellerini yavaşça sırtından çeker.
O ses...
Daphne de sarılışın bittiğini varsayarak geri çekilir.
-"Evet... Sadece bir kere...Barbara..ben...Barbara." usulca elini uzattığında hissettiği o ellerle içine bir ürperti dolar. Bu nasıl bir histi böyle. Korku insanın içini böyle mi gıdıklardı?
Sen miydin sonum? Yoksa bir oyunu muydu boşluğumun?
Böylesine ürktüğü başka biri olmuş muydu daha önce? Hiç sanmıyorum. Sessizliği bozan sesle,
-"Sonunda tanıştınız ha?"
Sonunda...Herbert & Daphne
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOLUCAN
Romance"Bu kaçıncı karakter uyduruk? Kaçıncı hayat kararttığımız?" Sevgi bu muydu? Diğerlerini aşktan kör ederken onu hırstan mı kör etmişti? Karakterine mi kör olmuştu yoksa senelerdir görmek istemediğine mi? Senelerinin sökercesine gitmesi gerekiyorken...