Felaket. Sabah uyandım, ailemsiz geçirdiğim ikinci günüm başlıyordu.
Ev darmadağınıktı, tıpkı şuan içinde olduğum ruh halim gibiydi. Önce evde kalan yemek artıklarını kahvaltı olarak yedim, sonra biraz oturdum ve televizyon izledim.Ölü sayısı otuz bin, kırk bin, elli bin olmuştu, saniye geçtiğinde bir kişi ölüyordu. Saat 04.08'di, sadece üç saat uyuyabilmiştim. Uykum olsade uyuyamıyordum, bu bir felaketti. Bu yaşadığım sadece felaket olarak adlandırılabilirdi.
Babamın birisiyle konuştuğunu fark ettim, babam ikinci belirtiyi gösteriyordu. Üzüntüm yüzlerce kat arttı. Ailemdeki herkesi kaybetmiştim. O an dünyam durdu, gülümsüyordum... Ama kendimi kontrol edebiliyordum, sadece arada bir gülüyordum. Bu beni korkuttu, kendimden korkmaya başladım. Deliriyordum... Saatlerce evde arşınladım, "Yoksa ben deliriyor muyum?" diye düşündüm. Biraz müzik dinlemek beni sakinleştirir diye düşündüm, daha da delirdim. Biraz daha televizyon izleyeyim dedim, ölü sayıları daha da delirtti. Herşey delirtti beni, delirdim. Delirtti bütün bunlar beni, delirdim.
Deliremezdim, delirdim.
Ölemezdim, delirdim...Hastalık bana da geçmişti. Annem ile babamın odasına gittim, kapıyı açtım ve onları gördüm. Gülümsedim, yere uzandım, onların cansız bedenlerine sarıldım ve gözlerimi kapattım.
Birşey beni gözlerimi açmaya zorladı, o anda annemin sesini duydum. "Tatlım, yemek hazır!"
Gözlerimi hemen açtım, kendimi yatağımda buldum. Herşey bir rüyaydı! Bu benim zaferimdi, kazanmıştım. Yemek yemeğe gittim, annemle babama rüyamı anlattım ve çok şaşırdılar. O sırada kapı çaldı, çalan kişi o adamdı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümcül Bir Hastalık
Novela JuvenilIşıl ve ailesi bu tedavisiz hastalıkla başa çıkabilecek mi?