22. Son Savaş

33 3 119
                                    

Aralık 3, 09:02, 2023

"N-neredeyim ben?"

Kafamı kaldırmıştım, etrafıma bakıyordum. Bir arabanın içerisindeydim, burası karanlıktı. Bu durumdan farklı olarak, hava aydınlıktı. Ellerim ve ayaklarım kelepçelenmiş, arabanın kapıları kitlenmişti. Kafamı arabanın camına çevirdiğimde tanıdığım bir yerdeydim.

"Başım dönüyor..."

Başağrısı doğru düzgün görüş açısına sahip olmamı engellese bile, havada uçuşan kırma, uçma, dağılma, kurşun seslerini duyabiliyordum. Biraz doğrulmayı denedim, belimi tamamen cama yasladım. Dirseğimle cama sert bir vuruş geçirdikten sonra onun kırılmasına şahit oldum. İlk önce elimdeki ve ayağımdaki şeylerden kurtulmalıydım.

"Çok sıkıyorlar..."

Her tarafımı kontrol etmeme rağmen koyduğum ve sakladığım hiç bir silahımı bulamadım, arabayı incelemeye karar verdim. Zorlukla da olsa kendimi ön koltuğa atmayı başarmıştım. Arabanın kontrol kısmının altında boş ve kapaksız sekmeler vardı, vakit kaybetmeden bakmaya başladım. Bir şey bulamasan da, ümidimi yitirmedim. Açılan küçük sekmeden bir anahtar bulmuştum. Tek sorun, bu anahtarı nasıl alacağımdı.

"Hemen buradan çıkmam lazım..."

Yüzümü yaklaştırıp dişlerimle onu almayı denedim, bir kaç dakika uğraştan sonra çenem yorulmuştu, ama onu almayı başarmıştım. Hemen elimin altına atarak elimi açmayı başardım. Ayağımdan da o şeyleri kurtardıktan sonra kendimi camdan aşağıya bıraktım.

"Siktir..."

Farketmemiş olmam lazım ki, arabanın tam arkasında tam olarak beş adet polis aracı ve iki ambulans vardı. Beni farketmemeleri büyük şansımdı. Ambulansa sedyede birini götürüyordular, ama kim olduğunu göremedim. O sedyeyle gelen diğer çocuğu gözüm bir yerlerden ısırıyordu, ama boş vermeyi ve vakit kaybetmemem gerektiğine karar verdim. O etrafa bakındıkta arabanın önünde diz çöktüm, onu gözetlemeye başladım. Önüne dönerken bunu fırsat bildim. Hemen üsse doğru koşmaya başladım. Girer girmez merdivenler karşıladı beni. Teker teker ve kat kat çıkmaya başladım. Büyük ve geniş bir üstü bu. Bağırmalar, çağırmalar vardı. Kendimi onlara daha fazla yaklaşırken buluyordum. Nefes nefese kalıyor, kalbim küt küt atıyordu. Çok az hareket etmeme rağmen başım dönüyor, gözüm kararıyordu. Çok değişiktim, iyi değildim. Ben değildim bu.

"Bu da ne böyle..."

Bilmiyordum... Hiç bir şey bilmiyordum...

I: "Onu vurduğunu söylemiştin!"

C: "Karnına vurmuştum! Sikeyim!"

J: "Çok mu üzüldün yoksa, seni piç kurusu!"

R: "Sesinizi kesin! Geri basın, yoksa hepinizi öldürürüm!"

I: "Connor, Marcus, Ada... Dörde üç rahat alırız..."

A: "Peki ya sen, akıllı kız, dörde üç olduğunuzdan emin misiniz?"

Konuşma seslerini net duyabiliyordum. O kata geldiğimde geniş koridorün tam önünde duran ve elinde silah olan birisini gördüm... Tanıdığım birisi... Ben onu tanıyor muydum? Yerlere göz attım. Bir silah vardı. Evet, tam da ihtiyacım olan şeydi bu şey.

M: "Çok çabuk gözlemleme yeteneğin varmış ortak, üçe dört kaldık."

Evet... Ben onu kesinlikle tanıyordum... Elimle silaha uzandım ve onu aldığım an şarjörü yokladım. Tam dört tane kurşunum vardı. Bir adım daha attım, ve bir adım daha. Her adımlarımı attıkça tanıdığım daha bir insanı görüyordum. Bir anda kırmızı kıyafetli o kadın diğer tarafa geçince kapının tam önündeki ve tanıdığım olan o adam gözlerini sinirle ona dikti. Kadın belinden silahını aldı, onlara doğrulttu... Bir ihanetin tanığı mıydım? Hem de...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 12 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Detroid GizemiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin