our souls always miss us

2.6K 157 57
                                    


geldiiiiiiiiiiiim 

iyi okumalarrr


***

Mavi artık utançtan ne yapacağını şaşırmıştı. üstelik adamın bu tavırları uzuz süredir kafese kapatmak zorunda olduğu bebek Mavi'yi de çağırıyordu sanki. kendini geri attı ve yastıkların altına saklandı hemen. Deva'nın kahkahasını duysa da bakmadı. hatta solucan gibi sürünerek yorganın altına daha çok girmeye çalıştı.

Deva gülmeye devam ederken ellerini Mavi'ye uzattı. onu yorgan altından çıkarmaya çalışıyordu. "eyvah! kaçak bebek var! bebekler kucağa! bebekler kucağa!"

dakikalar süren kaçma kovalamaca -daha çok tepişme gibiydi- sonucunda kazanan Deva olmuş, belinin iki yanına sıkıca sardığı elleri ile küçük olanı kucağına çekmişti. belinden huylandığı için kucağında kıvranan çocuğa sırıtarak "eee, kaçma girişimin çokta uzun süremedi sanki küçük solucan," diye sataşmayı da ihmal etmemişti. 

"ya! solucan değilim ben biy kere."

eveeet.. balkanlardan gelen sıcak utanç dalgası Mavi'yi esir almıştı çoktan. kıpkırmızı olmuş, içine saklanacak yorganı olmayınca tişörtünü başına çekmiş yok olmayı bekliyordu. dili kaymıştı. DİLİ KAYMIŞTI! Mavi için bu çok çok çok önemli bir şeydi. sadece kendini güvende hissettiği anlarda yaşadığı bir durumdu bu. reddedilme korkusunun olmadığı anlarda. birinin yanında yaşanması hep imkansız gibi gelen bir durumdu bu Mavi adına. daha önce sadece kendi başına kaldığı ve little olmak için kendine izin verdiği anlarda dili peltekleşiyordu.ve Mavi kendini o şekilde görmeyi sevdiği için saatlerce kendi kendine konuşuyordu. daha önce kimsenin yanında böyle olmamıştı.

Deva kucağından kaçamadığı için kendini tişörte gömen çocukla kahkaha attı. kendini daha önce hiç bu kadar şefkat dolu hissetmemişti. sanki içinde senelerce Mavi için biriken bir şefkat bombası vardı da çocuğun en küçük hareketinde patlamayı bekliyordu. başka bir açıklaması yoktu iki gün içerisinde hissettiklerinin. sahi, sadece iki gün olmuştu. Mavi'yi tanıyalı sadece iki gün olmuştu ama iki ömür gibi hissediyordu. sanki Mavi, Deva doğduğundan beri yanında olan bir şeydi. sanki Deva'nın eksik parçasıydı, kayıp yanıydı. Deva daha önce hiç bu kadar tamamlanmış hissetmemişti. 

elleri yavaşça tişörte uzandı ve çocuğun suratını görebilmek için çekiştirdi. karşılık olarak duyduğu huysuz mızıldanmalar ve tişörtün daha çok çekiştirilmesi oldu. "bebeğim, bana bak lütfen. utanacak bir şey yok. çok tatlısın ve ben seni asla yargılamayacağım. yanımda istediğin gibi olabilirsin. senden tiksinmeyeceğim, sıkılmayacağım, seni yargılamayacağım ya da senden bıkmayacağım. arabada da söylediğim gibi evimde ağzında emzik elinde biberon ile -isterse- bezli poposunu sallaya sallaya koşuşturan bir Mavi'ye ihtiyacım var."

Mavi ilk defa böyle sevildiğini hissediyordu. boncuk boncuk bakan mavi gözleri yaşların etkisiyle kızardı. sanırım hayat artık onun yüzüne gülmeye karar vermişti. Deva kollarını hemen Mavi'ye sardı ve Mavi şifasını bulduğunu hissetti. Deva, ona hiç tatmadığı aile sevgisini veriyormuş gibi hissettiriyordu. sadece iki gün tanıdığı biri nasıl böyle hissettirebilirdi? sanki Deva ruhunun kayıp parçasıymış gibiydi. bulduğunda tamamlanmış hissettiği o parça...

''şey gerçekten benden tiksinmez misin? benden bıkmaz mısın? yani şey insanlar bebek gibi davrananları sevmiyor. hem ben erke-'' 

Mavi'yi dinledikçe sözlerin nereye gideceğini yavaşça tahmin eden Deva'nın kaşları çatılmıştı. "daha yeni tanıştık ve her şey hızlı ilerliyor. eğer hastayken değil de başka bir şekilde tanışsaydık daha yavaş ilerlerdi ve birbirimizi tanırdık. şu anda tanımadığın için söylediklerini, kafandaki düşünceleri anlıyorum Mavi. ancak ben öyle biri değilim. bebek gibi davranan, erkek adam sert olur falan filan diye insanları kalıplara ayırmıyorum. her insan özel ve farklı. normal olanı, doğru olanı, düzgün olanı diye bir şey yok. hepimiz farklıyız ve farklıyken güzeliz. tamam mı bebeğim? aklında bununla ilgili soru işareti kalmasın." 

gözlerinden akmaya başlayan yaşları saklamak ister gibi sıkıca sokuldu koca bedene küçük olan. "o zaman ben, şey ben kabul ediyorum." Mavi, utançtan bukalemun gibi renk değiştirmeye başlamıştı. çok utanıyordu. ama söylediklerinden pişman da değildi. ama utanç vericiydi. üstelik hala kucağındaydı! gerçekten hala kucağındaydı! 

Deva bu sözleri duyduktan sonra maviye daha sıkı sarıldı. burnuna gelen bebek kokusu ona huzur veriyordu. odadaki duygu yüklü havayı dağıtmak için konuştu tekrardan. çocuğun ondan utanıp çekinmesini istemiyordu. '' utangaç bebek seni. sen uslu ve çok sevimli bir bebeğe benziyorsun. bence birlikte çok eğleneceğiz.  hem baksana hâlâ uslu bir bebek gibi kucağımda oturuyorsun. sadece utanınca biraz solucana benziyorsun o kadar.'' 

solucan. solucan? ONA YİNE SOLUCAN DEMİŞTİ!!!

kafasını gömdüğü yerden çıkardı ve kaşlarını çatarak -sinirliymiş galiba- adama kızmaya başladı. "ben solucan değilim! iki oldu bu. bana solucan deme!"

Deva burnundan gülercesine bir nefes verdi. çocuğun burnuna parmağıyla hafifçe dokunmuş ve konuşmuştu. "hmm, yani sen uslu, sevimli ve kucakta oturmayı seven bir bebeksin ama solucan değilsin. peki madem uslu, sevimli ve kucakta oturmayı seven bebek. sen nasıl istersen öyle seslenirim."

kızaran ve gözlerini pörtleten çocuğun kucağından fırlayışını ve ayakta ellerini beline yerleştirmiş onu azarlayışını izledi adam. vazgeçmişti. Mavi'nin utanan ve utançtan ne yaptığını şaşıran halleri çok tatlıydı.

"yaaa! o dalgınlığıma geldi bir kere! hem ben koskocaman adam olacağım. birkaç ay sonra reşitim ben oy bile verebiliyorum! hem, hem sen hiç eve gece üçlerde dönen uslu bebek gördün mü? değilim uslu falanda hıh!

"hmm, sevimlisin yani. bir o kadar da mütevazı beyefendimiz. gece üçlerde eve dönünce belalı bebek olduğunu düşünüyor."

"YAAAAAAAAA!"

***

huuuuh! çok paslanmış hissettim bir an. yazarken çok bocaladım ama toparladığıma inanıyorum. umarım beğenmişsinizdirrr. bir sonraki bölümde görüşmek üzere (daha uzun olucak sonraki bölüm söz)



They Call Me a CryBabyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin