"Bazen hiç sebepsizce bir hüzne kapıldığın olur mu? Aslında onun da bir sebebi vardır. Hayat raylarında hızla giderken önünden akıp geçenlerden bir şey takılmıştır mutlaka gözüne. Üstünden geçtiğin köprülerin nasıl kurulduğundan habersiz yoluna devam ederken sadece kendinle ilgilisindir. O trende en çok acı çekenin, en talihsiz kişinin sen olduğunu düşünürsün. Yaptığın bazı şeyleri o yüzden yapmak zorunda kaldığına inandırırsın kendini.. Oysa o tren dışında koskocaman bir dünya vardır. O dünyada bazı acıların tarifi bile yoktur. Onları simüle edemezsin. Bir YouTube videosundaki soruları cevaplamak ya da bir düşünce deneyi yapmak kadar kolay değildir bu. İşte sebepsizce bir hüzne kapıldığında aslında bunun da bir sebebi olduğunu anla. Etrafından geçip gidenleri bir pencerenin ardından izlerken sen de kendi önündeki seçenekleri düşün. O zaman sahip olduğun adalet, vicdan, fedakarlık, merhamet gibi erdemlerden biri sana en doğru şıkkı fısıldayacaktır."
Yaklaşık bir saattir devam eden araba yolculuğunda, şimdi tamamen sessizlik hakimdi. Birkaç kısa cümle, hava durumuyla ilgili belli belirsiz geçiştirici bir sohbet ve şimdi dinledikleri podcast de bitti. Birbiriyle ilgili bildikleri adlarından ibaret olan iki yabancı genç ve patisi acıyan küçük bir köpeğin nefes sesleri var sadece.
"Ee Felix, sen kaç yaşındasın?" Sessizliği bozmaya dair ilk hamle Hyunjin'den gelmişti. Yanında oturan yabancı için garip bir merak duygusu hissediyordu. Daha önce kimseyle böyle tanışmamıştı. Sahi bunu kaç kişi yaşardı ki?
"Kaç gösteriyorum?" Genç oğlan sarı saçlarını parmaklarıyla düzeltirken sordu. Hyunjin gözleriyle yolu kontrol ettikten sonra sarışın gence döndü yüzünü. "Hmm... Sadece yüzüne bakarak on sekiz yaşında olduğunu söylerim. Ama ses tonun yüzünden yirmi diyeceğim."
Felix, bu cevaba karşı gülümsedi. "Sesimle yüzüm hiç uyuşmuyor değil mi? Herkes bunu söylüyor.."
"Haklılar... Peki, doğru mu tahminim?"
"Doğru." Parmaklarını tekrar saçlarına doladı sarışın. "Gerçi..." Birkaç aydır kesmediği için iyice uzamış olan saçlarını elleriyle topladı. " Eğer birkaç saat sonra sorarsan cevabım yirmi bir olurdu."
Genç oğlan elleriyle topladığı saçlarını bağlamak istercesine tokasını aradı kollarında. Ama bu arayış pek de olumlu sonuçlanmadı, büyük ihtimal düşürmüştü. Hyunjin gözlerini tekrar üstünde gezdirdi sarışının. Yan profilinin gerçekten iyi gözüktüğünü düşündü.
"Doğum günün mü?" diye sordu uzun boylu olan. Sessizce kafasını salladı Felix. On beş eylül onun doğum günüydü. Bir iki yıldır kutlamazdı ama doğum gününün olduğunun hep farkında olurdu. Unutmazdı, sadece kutlayacak kadar önem vermezdi.
Yola devam ederken bir benzinlikte durma kararı vermişlerdi. Hem arka koltuktaki minik köpeğin midesini hem de kendilerininkini doyurmaları gerekiyordu. Ayrıca arabanın yakıtı da bitmek üzereydi.
Çok geçmeden yol kenarındaki istasyona ulaştılar. "Ben birkaç sandviç alacağım bize. İçecek olarak ne istersin?" diye sordu Hyunjin market kısmına girdiklerinde. "Sadece su yeterli." yanıtını verip tuvalete doğru adımladı Felix. Kendisini bu uzun boylu gençle hem kırk yıldır tanışıyor gibi hem de tamamen yabancı gibi hissediyordu.
İşini bitirdiğinde Hyunjin'in çoktan arabaya dönmüş olduğunu fark etti. Arabasının bagajına birkaç poşet yerleştiriyordu, kendileri için aldığı belli olan yiyecekleri de ön koltuğa bıraktı. Felix'in ona yaklaştığını gördüğünde gülümsedi. "Benzin işini de hallettik mi gidebiliriz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Renkli Rüyalar Oteli | Hyunlix
FanficArabayı sen kullan demiştim içkiliyim Boşver yutalım şeritleri bas gaza dedin Bu otel güzel, adını sevdim Orda öyle yerlerime dokun Dokunmadığı kimsenin ~Hyunlix