Geçmiş...
Lara çiçekçi den aldığı çiçeği bisikletin sepetine koydu ardından kulaklığını kafasına geçirdi ve bisikletini mezara doğru sürmeye başladı.
Mezarlığa ne zamn gitse aklından hep aynı şey geçiyordu.
Benim yüzümden
Benim suçum
Benim hatam
Kafası bir dünyaydı hayatta en çok değer verdiği iki kişiden biri bu dünyadan göçmüştü ve bunun için kendini suçluyordu.
O gideli 4 yıl oldu ve Lara yaşadıklarıyla hayatta kalmayı nasıl başarmıştı bilmiyordu.
Mezarlığın önüne gelince bisikletini kenara koydu. Normalinde hep su dökmek için şişe yada bidon getirirdi yanına fakat yağmur uzun süredir çiselediği için gerek duymadı.
Mezarlığın kapısından içeri girip o nun mezarının yanına doğru yol aldı tam mezarın yanına geldiği sırada orada hiç beklemediği birini gördü.
Hayatta değer verdiği diğer kişi ve sıkıntı ise şuydu o diğer kişinin de yaşaması için ondan uzak durması gerekiyordu.
Kimseye gözükmemek için büyük bir ağacın arkasına saklandı. Ve orada onu dinledi.
"Bayadır gelmiyorum. Kesin bana küsmüşündür yine, biliyor musun içimde her şey o kadar çok biriktiki anlatamam. O na ve sana ihtiyacım var. Fakat biliyor musun ondan ölesiye nefret ediyorum, onunla aynı kanı, geni taşımaktan nefret ediyorum."
Soluk aldı küçük kız, Lara ise onu ağacın arkasından o na olan nefretini dinliyordu. Canı açıyordu ama birşey yapamıyordu, çünkü haklı buluyordu onu, onun yüzünden di her şey.
"O na abla dediğim günlere lanet ediyorum. Eğer o olmasaydı sen burada olmazdın, babam, babamız en doğrusunu yaptı. Eğer o evden gitmeseydi ben onu öldürürdüm her halde. " Küçük kız sinirle gülümsedi.
"O nun odası şuan yeni ablamın odası. O ablama bayılıyorum harika birisi ve o sikik kafalı gibi değil ayrıca senin için o kadar üzülüyorki senin yanına gelicekmiş aslında hep gelicem diyor ama bir türlü gelemiyor çünkü çok işi var..."
Lara duyduğu şeylerle sınırlı bir soluk verdi. Canından çok sevdiği kişinin onun hakkında böyle düşünmesi onun canından can koparıyordu. Ama haklıydı küçük kız hepsi onun suçuydu.
Kimse gerçeği bilmese bile.
Şimdiki Zaman Ankara
Fakülteden çıkıp otobüs durağına doğru yürüdüm. Acilen parka gidip kafa dağıtmam lazımdı.
Otobüs durağına vardığımda otobüse binmekten vaz geçip yürümeye karar verdim.
Kulaklığımı taktım ve o şarkı listesini açtım. Kulağıma yayılan ses ile burnunun sızlaması bir oldu.
Kendime eziyet ediyordum ve bunu sonsuza kadar ödeyemiyeceğim bir bedeli ödemeye çalışıyormuş gibi hissediyorum.
Bazen kabuslarım oluyor terleyerek uyanıyordum ama artık o kadar alışmışım ki artık bana rüya gibi geliyordu. Ama o gün rüya demeyecek kadar kötüydü.
"Hanfendi bakar mısınız." Duyduğum sesle arkamı döndüm ve bana seslenen adama baktım. "Defteriniz düşmüş." Duyduğum gibi dehşetle gözlerimi kocaman açtım ve çantamı yokladım ama yoktu. "Buyurun hanfendi defteriniz burada." Adama minnetle baktım ve defteri aldım.
"Teşekkür ederim gerçekten. Benim için o kadar önemliydi ki anlatamam. Çok sağolun." Dediğimde adam gülümsedi.
"Rica ederim de... Biz bir yerden tanışıyor muyuz simanız çok tanıdık geldide." Adamın dediği şeyle yüzünü inceledim ve o an tanıdım.
"Sizi hatırladım, siz arkadaşımla aynı timden siniz." Dememle adamın yüzü aydınlandı.
"Sizde Ecrinin arkadaşınız. Malum görevler sebebiyle pek tanışamadık."
'evet' dercesine kafamı salladım. "Bir gün mutlaka yanımıza uğrayın.""Müsait olunca tabii ki gelirim."
"Neyse benim gitmem gerekiyor. Görüşürüz iyi günler.'sizede' diye arkasından seslendim ama duyup duymadığı konusunda emin değilim.
Eskiz defterimi çantama koyup parka geçtim ve düşüncelere boğdum.
...
Çalan telefonumla kafamı oraya çevirdim. Ardından telefonu açtım, arayan Ecrindi.
"Lara neredesin sen? Saat kaç oldu gecenin bir vakti gelmedin hala." Bir süre cevapsız kaldım.
"Parktaydım. Gelirim bir saate." O da sustu biliyordu çünkü bu gün o gündü.
"Geç kalma tamam mı?" O görmese de kafamı salladım." Tamam." Cevap vemesini beklemeden telefonu kapattım. Ve müzik listesini baştan açtım.
Benim için endişeleniuordu ama sahil köşelerinse sabahladığını bilirim ben. O da yaralıydı. Bir de görevlerkin verdiği yük ve yorgunluk vardı.
Parkta iki saat kadar durduğumda eve doğru yürümeye başladım. Zaten ev yakındı.
Eve geldiğimde anahtarı çıkarmaya kalmadan kapı açılmıştı.
Ecrin sıkıca sarıldı bana, hiç bir şey demedi, demedik...
O geceyi öyle kapattık. Fakat benim içimdeki yara hala kapanmamıştı.
⁶²⁹ kelime şu an bukadar yeter bence useniyom yazmaya
Hihi
Bu arada o gecekin devamında ne oldu yada gecelermi demeliyim
Jdjhdh
Baayyyy
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUTSUZ SON
RomanceMasum bir kız çocuğuy(d)um ben Lara ismi gibiydi boğucu; İki anlamı vardı Lara isminin biri su perisi iken diğeri kum Şu perisinin suyu kumun kullandığı kum parçaları ile bir denize dönüşür orada kaybolurdu su perisi ona göre. İnsanlar oraya giremez...