Masal

310 22 4
                                    

Akşam olmuştu. Babam ve Henry aşağıda bahçedeki ateşin önünde sohbet ediyorlardı.

Günün değerlemesini yapacak olursam şöyleydi. Henry ile babam bütün gün kasabayı gezmişti, bende yanlarında tasmalı köpek gibi takılmıştım. Genellikle günümün çoğu Henry ve gülüşlerini seyretmek ile geçmişti. Arada bakışlarımı yakalıyor ve tebessüm ediyordu. Ama sabah dediği şeyden sonra onunla bakışmak çok utanç vericiydi. Nasıl baktığımı hiçbir zaman öğrenemicektim ama bu sıkıntı değildi çünkü umrumda olmaması gereken bir durumdu.

Eve geldikten sonra odama çekilmiş ve derslerim ile ilgilenmiştim. Babamın beni okuldan almasından hala korkuyordum. Henry geldi diye bu durumu unutur sanmıştım ama nedense daha çok konuşulmaya başlanmıştı.

Bunları düşünürken neden penceremin önünde, bahçede oturan iki adamı izliyordum. Onun üstündeki kazağının kokusunu hayal edince yüzümü buruşturdum. Erkeksi fresh bir koku ve yanında oturduğu ateş yüzünden sinen is kokusu. Elim perdemi sıkarken bir anda babamın sandalyesinden kalktığını gördüm. Bir şeyler söyleyip içeri girdi. Henry ise her zamanki gibi büyük bedenini saran bej kazağın cebinden sigarasını çıkarıp yaktı. Sanki burda tamda burda onu izlediğimi biliyormuş gibi hissettim.

Gülümsedi. Kafasını geriye attı ve ağzındaki dumanın dışarıdaki hava ile bir bütün olmasına izin verdi. Saçlarımı geriye attım ve elimi perdeden çektim. Masaya doğru yürürken kapım açıldı. İçeri giren babamdı

"Violet markete gidiyorum, bir şey istiyor musun?"

"Hizmetçiler çıktı mı? Niye sen gidiyorsun?"

"Evet çıktılar. İstersen sende benimle gel."

"Hayır saol, bir şey istemiyorum."

Sandalyeme asılı kazağımı üstüme geçirdim.

"Seni geçireyim"

Birlikte aşağı indik ve o arabasına binip garajdan çıktı. Hava soğuktu, ayağımdaki terlikler babamın olduğu için büyüktü ve ses çıkarıyorlardı. Kazağıma sarılıp arka bahçedeki ateşin oraya yürüdüm.

Kafası hala arkaya doğru eğikti. Elindeki sigarası artık yoktu.

"Otursana violet"

Sesi yorgundu, çok yorgun. Sanki çok ağır bir gün geçirmiş ve sadece uykuya ihtiyacı olan muhtaç bir adam gibi. Sert,uykulu ama bir o kadar masum.

"İyi misin?"

"Otur güzelim"

Yavaşça babamın yerine doğru yürüdüm ve yerleştim.

"Nasıldım?"

"Ne demek nasıldın?"

"Yukarıdan. Daha mı yakışıklıyım?"

Ne dediğini anlamam 1 dakikamı almıştı.

"Normaldin"

"Normal insanlara böyle mi bakarsın violet?"

Kafasını kaldırdı ve yorgun gözlerini açıp tebessüm etti.

"Yıldızlar çok güzel değil mi violet. Burayı bu yüzden seviyorum. Ormanlar çok fazla ve hava temiz olduğu için yıldızlar daha çok görünüyor."

"Evet, bende severim"

Vücudunu öne doğru eğdi. Kollarını bacaklarına koydu ve kafasını kollarına dayadı. Ortam sessizleşince konuştum.

"Uykum geldi"

Bana baktı ve gülümsedi.

"Küçükken masal anlatmamı çok severdin. Baban o zamanlar çok meşguldü. Kariyerinin zirvelerindeydi..."

Kalktı ve bana yaklaştı, sandalyemin önünde eğildi.

"...küçük violet de bana kalmıştı. Tamamen bana. Baban gitmeseydi... eğer buraya seninle gelmeseydi... acaba nasıl olurdu her şey?"

Anlattığı şeylerden hiçbirini hatırlamıyordum. Ama gözlerini dolduğunu gördüğümde ellerimi yanaklarına koydum.

"Benimle ilgilendiğin için teşekkürler"

Henry yanağındaki ellerimin üzerine elini koydu.

"Sana masal anl-"

Bir anda garajın açılma sesinin gelmesi ile elimi hızlıca çekip yerimden kalktım.

"B-ben babamı karşılasam iyi olucak"

Hızlıca çimlerin üzerinden zıplayarak taşlık yola çıkarken terliğim çıktı ama arkama bakmadan yalınayak koşmaya devam ettim.

Babamın yanına geldiğimde ayaklarım çıplak. Saçım karışmış bir şekilde duruyordum. Beni görür görmez gülmeye başladı.

"Tanrım menekşeme ne olmuş böyle?"

"geldiğini duyunca heycandan böyle oldu babası"

Arkamdan gelen ses ile kafamı döndürdüm. Elinde terlikler ile gelen Henryi görünce utançtan hızla arabanın oraya gidip poşetleri aldım.

"Ben taşırımmm"

İki elimde de poşetler ile hızlıca içeri koştum. Poşetleri mutfağa getirdim ve içindekileri çıkartmaya başladım. Arkamda büyük bir beden hissetmem ile nefes alışverişim hızlandı.

Saçlarımda hareketlenme hissettim. Bir taraftan öbür tarafa doğru alınmıştı ve boynum açıkta kalmıştı. Boynumda hissetiğim nefes ile kıpırdandım.

"Teklif etmeme her ne kadar izin vermemişte olsan hala geçerli."

Kulağımda hissetiğim sıcak nefesi ve manipüle etmeye çalışmasa bile benim manipüle olduğum sesi birleşince nefes alamamıştım.

Uzaklaştı, soğuk oldu bir anda ortam. Kafamı geriye attım ve toparlanmaya çalıştım.

***

Uyuyamıyordum. Dön dön dön bir türlü olmuyordu. O da biliyordu, biliyordu uyuyamadığımı, biliyordu bu gece uyuyamiyacağımı. O yüzden tekrar teklifini sunmuştu bana. Ona gidemicek kadar onurlu olduğumu biliyordu ama ona ihtiyaç duyucak kadar yorgun olduğumun da farkındaydı.

Ve ne yapıyordum ben. 40 küsür yaşındaki bir adamın bana masal anlatması için yastığımı almış odasına doğru gidiyordum. Babam öğrenseydi ne olacaktı. Arkadaşı ile uyuduğumu öğrenirse bana tokat mı atardı evden mi kovardı? Bunları düşünmek istemiyordum.

Kapının önünde bir iki dakika durmuştum. Şuanki durumumu düşünmüştüm. Cidden bana masal anlatmasını istiyor muydum? Erkeksi kokusu ve büyük bedeni ile beni yatakta sarmalamasını istiyor muydum? Camdan esen rüzgardan beni büyük sıcak bedeni ile korumasını istiyor muydum? Loş ışıkta saçlarımı okşarken bana masal anlatmasını istiyor muydum? İstesem bana bunların hepsini verebilecek bir adamın odasına girecektim birazdan.

İstiyordum.

Kapıya hafifçe vurdum. Birkaç saniye sonra karşımda beyaz t-shirtlü henryi gördüm. Uykuluydu, saçları dağınıktı ve beni gördüğüne şaşırmamıştı. Klasik tebessümünü sundu.

"Hoşgeldin menekşe."

Violet|Henry CavillHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin