29 Mayıs 1867
Jungkook:"Sırada bekleyenler var Bayım, lütfen geçer misiniz?"
"Teklifimi düşün derim."
Elimi alnıma sertçe vurup dudaklarımı şişirerek derince ofladım. Tanrım bu ülkeye geldiğim gün keşke belamı verseydin de burada olm- gerçi belamı vermiş ki bu ülkenin sınırları içerisinde, ücra köşedeki leş gibi bir benzinlikte çalışıp buruşuk çüklü şerefsizlere erkek orospusu izlenimi veriyorum.
"Bir an önce defolup gitmezseniz polisi çağırırım."
Önümdeki andaval ve arkadaki itici grubu hep bir ağızdan kahkaha attıklarında suratlarına kusmak istedim. Tut kendini Jungkook..
"Ne dediğini duydun mu dostum? Siktiğimin polislerini arayacakmış!!"
Daha yüksek sesle bir kahkaha patlattıklarında daha fazla dayanamayıp musluğu açtım ve hortumu suratlarına teker teker tutmaya başladım. İtici kahkahaları ağlamaklı seslere dönüşünce şeytani bir şekilde sırıttım ve içim soğuyana kadar suratlarını ıslatmaya devam ettim. Bay Choi koluma girene kadar kendimi kaybetmiştim.
"Jungkook! Delirdin mi sen? Müşterilere ne yaptığını sanıyorsun??!"
"Bana karşı ses tonunuza dikkat edin lütfen. Ayrıca rahatsız oluyorum ve şimdi hak ettikleri gibi davranıyorum. Burada yanlış olan nedir Bay Choi?"
Bay Choi musluğu kapatıp kolumdan çekiştirerek içeri götürdü beni. Boydan camın önündeki sandalyeye güçlükle oturtup kendime gelmemi bekledi. Derin derin nefes alıp soluklandığımda bir peçeteyle alnımı silip konuşmaya başladı.
"Bak evlat. Burası Güney Kore gibi bir yer değil. Hele bulunduğumuz bölge hiç değil. Ailen benim yakın dostlarımdı, o gün onların en son konuştuğu kişi de bendim zaten. Baban-"
"Sakın. Sakın o herifin adını ağzına alma. Bir daha sakın alma. Hepsi onun yüzünden oldu. Hepsi."
Sonlara doğru sesim çatallanarak çıktı. Gözlerim yanmaya başlayınca kafamı hafifçe yukarı kaldırıp gözlerimi yumdum. Boğazıma yumru oturduğu için ağzımı da açamıyordum. Bay Choi bundan fırsat bilip konuşmaya devam etti.
"Sen benim yanımda büyüdün oğlum. Ailem gibisin. O yüzden buraya gelirken seni de peşimden sürükledim. Geleli daha 1 hafta oldu. Lütfen başını belaya sokma oğlum. Bu sefer çaremiz yok çünkü."
Koca cüsseli adamı omzumdaki kollarından tutup yavaşça yanımdaki sandalyeye oturttum. Bay Choi annemle babamın boşanma davalarında, ikisi kavga ettiğinde, evimize haciz geldiğinde hep bana bakmıştı. Babamın annemi öldürüp intihar ettiği zamandan sonra da benim ailem olmuştu. Onun da karısı uzun zaman önce vefat etmişti, çocukları yoktu. Bu yüzden beni ailesi bildi.
"Bay Choi, size ne kadar değer verdiğimi biliyorsunuz. Benim yüzümden yorulmanızı istemem. Başım belaya girdiğinde bana destek vermenize ihtiyacım yok. Ben size çok şey borçluyum. Her şeyden önce bir aile borçluyum size. Benim için daha fazla yorulmanız sadece beni üzer. Ömrümün geri kalanını ikimiz için de konforlu bir hayat kurmak amacıyla geçireceğim. Yanımda hep oldunuz. Size çok minnet duyuyorum. Lütfen daha fazla yorulmayın. Lütfen.."
Yanımdaki ihtiyar dolan gözlerini göstermemek için kafasını yana çevirip burnunu çektiğinde atik bir hamleyle kollarımı omuzlarından geçirip ona sarıldım. Omzuna pat pat vurdum.
"Oy benim tontişim. Üzülme sakın. Söz seni üzmeyeceğim."
Kafama inen darbeyle can havliyle bağırdım. Kafama sert bir tokat geçirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asylum
Fanfiction1867'de cinsel yönelimi ortaya çıkınca bir sanatoryum olarak anılan tımarhaneye kapatılan Jeon Jungkook başına geleceklerden habersizdir. Bu çılgın tımarhaneye yatırılmak için birbirinden adaletsiz nedenler vardır. Güney Kore ırklı Jungkook, bu ülk...