Selamlar tekrar ve tekrardan. Bugünlerde çok stresliyim, ek olarak bunalımdayım. Eksik veya yanlış bilgiler içeren bir bölüm olursa şimdiden affınıza sığınırım. İyi okumalar dilerim deniz yıldızlarım.
-Talassofobisi olan fic yazarı. (Yazar mı emin olamıyor.)...
2 hafta sonra·
Bugün hava yağmurlu, içimde esen soğuk rüzgarlar, tepeden tırnağa üşüyen aciz bedenim, aciz, acınası ruhumla birlikte ortak alandaki koltuklardan birinde oturmuş masaya serdiğim yapboz parçalarını anlamlı bir hâle getirmeye çalışıyordum.
Havaların ısınması gerekirdi ama bugün tuhaf bir şekilde yağmur yağmıştı. Ne hava durumunda ne de herhangi bir yerde bu bilgi yer almamıştı.
Arada bir zor da olsa haberlere baktığımda cinayet ve suç oranlarında artış görüyordum. Bu bana en ufak bir ürperti bile vermemişti. Fakat bugün aklıma dank eden bir fikirle failler her kimse Bay Choi'ye zarar verme ihtimalinden korktum.
Titreyen parmaklarımla yapbozun insan yüzü bölümünü tamamlıyordum ki masaya bir gölge düştü. Hemen kafamı kaldırıp kızarmış gözlerimi karşımdaki kadına çevirdiğimde kaşlarımı anlam verememezlikle çattım. Bakışlarımı hızlı hareketlerle etrafta gezdirdiğimde rahibelerin bizim yakınımızda olmadığını fark ettim. Neredeyse fısıldar bir şekilde konuştum.
"Kimsin sen? Rahibe olmadığın belli."
Bunları söylerken bir elimi dudaklarımın yanına siper etmiştim. Kız bana eğildiğinde yüzünü inceledim. Bu kız bana çok mu tanıdık geliyordu yoksa zaten mi tanıyordum? Bunları düşündüğümde konuştu.
"Ben Arin. Sen de Jungkook olmalısın."
Aniden dudaklarına bir gülümseme yayıldığında samimiyetine imrendim. Kız kardeşimmiş gibi hissettim o an.. Parlak gözleri dikkatimi çektiğinde tekrar konuştu.
"Arkadaşın olmak istiyorum. En azından bu berbat yerde tek başıma kalmam."
Burada kaldığım süre boyunca ilk kez gülümsediğimde dudaklarımı ıslatıp konuştum.
"Arkadaş olabiliriz. Burası bana çok kötü geliyor."
Sesim istemsizce titrediğinde Arin yanıma oturdu. Yaşça küçük gösteriyordu ve buraya neden getirildiği hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Merakıma yenik düşüp soruyu dile getirdim. Yutkunup başını önüne eğdi ve bir süre donuk bakışlarını soğuk zeminde kilitledi. Sonra başını bana çevirmeden konuştu.
"Büyükbabamı- öldürdüm."
Söylediği şeyle irkildiğimde dehşete düştüm resmen. Nasıl olurdu? Bu küçük kız nasıl bir cinayet işleyebilirdi aklım almıyordu. Parmaklarımla oynamaya başladım.
"Sen de benden korkuyorsun herkes gibi."
Tekrar bir şey söylediğinde başımı utançla önüme eğdim. Ne denirdi ki buna?
"Merak etme buraya geldiğim sürece kimseye zarar vermedim. Korkmana gerek yok."
Yerinden kalkıp yürümeye başladığında sadece bakakaldım. Hay aptal kafam! Yerimden kalkıp peşinden gidecektim mi omzumda bir el hissettim. Aniden korkuyla başımı çevirip baktığımda 2 haftadır görmediğim o rahibi gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asylum
Fanfiction1867'de cinsel yönelimi ortaya çıkınca bir sanatoryum olarak anılan tımarhaneye kapatılan Jeon Jungkook başına geleceklerden habersizdir. Bu çılgın tımarhaneye yatırılmak için birbirinden adaletsiz nedenler vardır. Güney Kore ırklı Jungkook, bu ülk...