Duyduklarım beni şoke ederken Jimin'in sesleri devam etti.
"O ilk geldiği zamanlar onun senin aşkın olan kişi olduğu gerçeğinden korkuyordun değil mi? Bir süre sonra siz yine hararetli bir tartışma içindeyken çenesindeki beni gördün ve artık çocukluk aşkın olduğuna kanaat getirdin. Bana bak rahip. O çocuğa bu boktan yerde sahip çıkacak tek kişi benim. Abisi olacağım onun. Kim her ne yara açtıysa abisi temizleyecek o yaraları. Abisi koruyacak onu. Zira onu burada sen bile koruyamazsın. Şimdi bana izin ver ona bir yaşam hakkı tanıyayım. Veda konuşmasını yaptıktan sonra hızlı hareketlerle planı devreye sokmam gerekiyor."
Gözlerimin titrediğine emindim o an. Tüm dünyam yeniden ve yeniden üstüme yıkılmış, bu sefer şuana kadarki en büyük depremin etkisiyle dev bir enkazın altında kalmış bir çöp gibi hissediyordum kendimi. Dudaklarım, bacaklarım titremeye başladığında kapıyı güçlükle açıp Taehyung'un yanına ulaştım.
Elimden her ne kadar gelmese de okkalı bir tokatı yanağına indirdim. Gözümden bir damla yaş soluk, çökmüş yanaklarımdan çeneme doğru yol çizmeye başlayınca birkaç saniye öncesine dek kalbimin ait olduğu adama baktım. Kendimi kaptırdığım adama. Evet ben ona kalbimi emanet etmiştim. Kimsenin görmek dahi istemediği ezik, çürük, kırgın kalbimi iyileştireceğine inandığım için emanet etmiştim.
Anında yere çöküp başımı ellerim arasına alıp içli içli ağladığımda o kadar kırgın olduğumu fark ettim ki- hâlâ ona ihtiyacım olduğunun farkına vardım. Beni savunmasız bırakıp savunacağına inandığım birinden bahsediyordum.
"Ben sana inandım! Ben nasıl bu kadar aptal olabilirim?? İçimi döktüm ben sana içimi! Bunu nasıl sakladın, nasıl vicdanın sızlamadı?? Her gün gözlerinin önünde erirken hiç mi üzülmedin? Keşke senden sadece nefret etseydim Taehyung, keşke."
Sonlara doğru sesim çatladığında ayağa kalkıp Jimin'in elinden tuttum. Anında omuzlarımdan tutup bana sarıldığında ben de karşılık verdim Jimin'e.
"Lütfen gidelim.."
Jimin bana iyi hissettirmek için belimi okşadığında ondan ayrılıp az önce yanağına izimi bıraktığım adama yöneldim. Titreyen dudaklarımı güç bela aralayıp fısıldadım.
"Seninle tanışmak güzeldi Rahip. Fakat hiç tanışmamayı yeğlerdim. Hayatında başarılar."
Taehyung sarsıldığında elini yumruk şekline getirip sıkıyordu. Odadan simsiyah kıyafetleriyle çıktığında kapıyı sertçe kapattı. Jimin hemen bana dönüp aceleci tavırlarla konuştu.
"Taehyung konusunu sonra hallederiz ama önce planımı sana anlatmam gerekecek. Bu tımarhaneden çıkmamıza biri yardımcı olacak. O kişi bu tımarhaneye alınan ilk göçmenlerden, Shotaro. Onunla telefonla iletişime geçeceğiz. Hatta sadece o değil. Bir grup kurduk. Diğer üyeler de var."
Bahsettiği kişinin kim olduğunu bilmeden diğer üyelerden bahsedince irkildim. Hiçbirini tanımıyordum ki!
"Bu tımarhane hakkında bildiğim tek şey 2 gün önce buraya göçmenler sevk edildi. Yani demem o ki, artık burada yabancılık çekmeyeceğimiz insanlar da var."
Jimin konuşmayı durdurup cebine elini attı. Elime bir telefon uzatıp konuştu. Gözlerimi şaşkınlıkla belertip anlamaya çalıştım.
"Bunu cebine at. Bildirimlerini kapattım. Günlerdir bizimkiler buradan çıkmak için bir sürü şey yaptılar. Birazdan seni kontrol odasına alacaklar. Test sonuçların en kısa sürede öğrenilecek bu yüzden elimizi çabuk tutmamız gerekiyor. Neyse şimdilik senin telefonun bende kalacak. Oradan çıktıktan hemen sonra buraya gel. Planı o sırada devreye sokacağız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asylum
Fanfiction1867'de cinsel yönelimi ortaya çıkınca bir sanatoryum olarak anılan tımarhaneye kapatılan Jeon Jungkook başına geleceklerden habersizdir. Bu çılgın tımarhaneye yatırılmak için birbirinden adaletsiz nedenler vardır. Güney Kore ırklı Jungkook, bu ülk...