10

193 30 45
                                    

*bölüm şarkı: Ballroom Extravaganza - DPR Ian*

San

"Hastanın midesini yıkadık, gerekli ilaçları verdik. Bu gece burada gözetim altında tutmamız gerekiyor, yarın evine gidebilir. Hemşireler size odaya alındığı zamanı söyleyecekler o zaman arkadaşınızı görebilirsiniz. Yalnız, bu gibi ciddi alerjilerde ilaçların her daim yakınlarda olması gerekiyor. Uyanınca bunu ona da söyleyeceğim elbette ama arkadaşları olarak siz de yanınıza alsanız iyi olur. Neyse ki hızlıca müdahale edebildik. Geçmiş olsun." dedi doktor hem azarlayarak hem de sakin bir şekilde. Herkes derin bir nefes alırken titreyen ellerimi dizlerime yaslayarak çömeldim. Hayatımda bu kadar korktuğum pek an yoktu, hatta hiçbir şeyden korkmamıştım, küçük yaşta yapmaya başladığım antremanlarda öğrendiğim tek şey yumruk yemekten korkmamaktı. Zamanla o yumrukların sadece ringde değil hayatın da sana attığı yumruklar olduğunu öğrenmeye başlamıştım. Bu hayatın bana attığı en sert yumruklardan biri olabilirdi. Gerçekten, kemiğinizden iliğinize kadar nefret ettiğinizi düşündüğünüz biri kollarınıza yığıldığında korkudan diliniz tutulmuş muydu hiç? Bin yumruğu birden yemiş kadar kitlenmiş miydi vücudunuz?

Yan tarafımda duran çöp kutusu bir anda tekmelenince yerimde irkilerek tekme attıktan sonra etrafta kıpkırmızı suratı ve gözleriyle etrafta volta atmaya başlayan Yeosang'a baktım. Endişeden bütün vücudu titriyordu. "Gerizekalı herif. Kırk defa söyledim ona şu sokuk ilaçlarını yanında taşı diye. Biliyor alerjisinin ne derece olduğunu. Aptal amına koyayım ya." diye söylenmeye başladı. Hongjoong yavaşça ona yaklaşarak "Tamam abi sakin ol, haklısın ama sonuçta ciddi bir şey olmadı. Bir gece burada kalacak o kadar." dedi omuzlarına ellerini koyarak. Yeosang yüzüne yapışan saçlarını elleriyle geriye atarken "Ne diye başkasının dondurmasından yersin ki. Yiyorsan da sor dimi bu neli diye sor! Aklımı aldı yemin ediyorum bir gram aklım vardı kaybettim onu da." dedi ağlamaklı bir ses tonuyla. O an Wooyoung'un Yeosang için ne kadar önemli olduğunu sadece biz değil hastane koridorundaki herkes anlamış gibiydi, o yüzden ses çıkmıyordu.

"Nereden bilebilirdi ki, her şeyi de sorarak yiyecek hali yok ya, hem Mingi de ikram etti yani sonuçta biz de paylaşarak yiyoruz çoğu şeyi." diye devam etti Hongjoong, sakinleştirmeye çalışıyordu ama Yeosang bir türlü yerinde duramıyordu. "Ben bir hava almaya gitsem iyi olacak." dedi hiç kimseye bakmadan ve hızlı adımlarla çıkışa doğru ilerledi. O sırada arkasından gitmek için hareketlenen Hongjoong'u ise Seonghwa kolundan tutarak durdurdu. "Biraz yalnız kalıp sakinleşsin bence, gitme." dedi sessizce. "Ailesine haber verdiniz mi?" diye sordu Hongjoong ve Yunho'ya bakarak. Geldiğimizden beri Wooyoung'un arkadaşları içerisinde en sakin ve düşünceli olan Yunho buz gibi bir ses tonuyla "Wooyoung'un onlara haber vermemizi isteyeceğini sanmıyorum. Siz de kimseye söylemeyin." dedi yaslandığı duvardan uzaklaşarak. Karşısında duran Mingi'ye şöyle bir göz ucuyla baktı.

Mingi ise kıpkırmızı gözleriyle başı eğik bir şekilde köşeye sinmiş bir şekilde duruyordu. Herkes ağır bir suçluluk duygusuyla başa çıkmaya çalıştığının, bir köşede doktorun az önceki açıklamasını beklerken sessizce gözyaşı akıttığının farkındaydı ama kimse yanına yaklaşamamıştı. Ben bile ne ara ballı fıstıklı dondurma sipariş ettiğini anlamamıştım, büyük ihtimalle Wooyoung'un alerjisinin Yunho'nunki gibi sadece gözlerinin yaşarması ve suratının kıpkırmızı olmasından ibaret sanıyordu, hepimiz gibi. Yunho ona detay vermemişti, zaten neredeyse benim kadar kıl oluyordu Wooyoung'a ve bir eşşek şakası yapıp ortamı alevlendirmek istemişti. E şaka da haliyle kakaya dönmüştü, hiçkimse böyle sonuçlanacağını kestiremezdi. Yunho hele hiç kestiremezdi. Bu yüzden geldiğimizden beri sadece Mingi'ye değil herkese karşı mesafeli ve sessiz duruyordu, büyük ihtimalle kafasındaki taşları yerine oturtmaya çalışıyordu.

diet mountain dew | woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin