"duygu bırak beni."
kulağıma dolan seslerin hiçbirini umursamadan kolundan tuttuğum kızı nereye gittiğimizi bilmeden sürüklüyordum. kolunu benden kurtarmak için çabalasa da izin vermiyordum, yapamıyordum.
ileride harabe bir ev görünce ikimizi de o tarafa sürükledim. evin kırık kapısından girene kadar da konuşmadım.
"duygu" dedi tekrardan titreyen sesi ile "ne işimiz var burada?"
gözlerim uzun zaman sonra hasretle baktığım gözlerinde dolaşırken bir damla akıp gitti gözlerimden aşağı. "kayra" dedim ona bir adım atıp aramızdaki mesafeyi sıfıra indirirken, gözleri büyürken, göz bebekleri korkuyla titremişti.
elimi yanağına koyup nazikçe okşadım "neden yıllardır kendinden mahrum bırakıyorsun beni ha? neden beni böyle cezalandırıyorsun kayra'm?"
onun da gözleri dolmuş, yanağını elime yaslamıştı. "anlatmak çok zor duygu." diye fısıldamıştı "ben hiç ister miydim senden ayrı düşmeyi, birbirimizi tanıdığımız ilk andan beri kollarından ayrılmayan bir kız çocuğuydum."
dudaklarımdan bir hıçkırık kaçarken içli içli ağlamaya başlamıştım ve o da gözyaşlarıma ortak olmuştu. onu kendime çekip sımsıkı sarılırken, uzun zaman sonra kokusunu almanın heyecanını hissediyordum kalbimde.
saat sabah yediydi, okula gitmemiz gereken vakitte onu tam okul kapısının önünde yakalamış ve konuşmak için buraya sürüklemiştim. söylemek istediklerim çok farklıydı ancak gözlerine baktığım an yüreğimde sakladıklarım çıkmıştı birer birer ortaya.
ne kadar birbirimize sarılıp ağladık bilmiyorum, ama geri çekildiğimizde etrafta ki öğrenci sesleri artmaya başlamıştı. harabe bir evin içinde olduğumuz için rahattık çünkü serserilerden başka tanıdık kimse gelmezdi buraya.
onu temiz olup olmamasını umursamadan bulduğum bir sandalyeye oturturken, bende karşısına bir sandalye çekip oturmuştum. bir süre sessiz sedasız birbirimizi izlemiştik, ancak geç kalmadan konuşmam gerektiğinin bilincindeydim.
"bana yardım et kayra." dedim net bir sesle "bana yardım et ki hem seni hem kardeşimi hem de kardeşim gibi olan başkalarını kurtarabileyim."
gözlerini kaçırıp ellerine dikti ve kısık bir sesle "ben ne yapabilirim ki duygu?" dedi. sesinde ki çaresizlik yüreğimi dağladı, ne zamandır sesinde bu çaresizlik yatıyordu, ben yeni mi fark etmiştim?
biraz uzanıp ellerini tuttum, güzel gözleri benim gözlerime kenetlendiğinde nefesimin kesilmesini umursamadan konuştum. "afra ile konuştum dün, senin hakkında birkaç şey söyledi bana."
gözlerinde ki korkuyu an be an izlerken yutkunmama engel olamadım, ortaya attığım yeme inanmıştı büyük ihtimalle.
"bu cüneyt ve tayfası tarafından uzun zamandır tehdit edildiğini söyledi bana. seni onların yanından çekip almak istemiş ancak bu cüneyt şerefsizi ona musallat olmuş ve başına bu olayı getirmiş. sende ordaymışsın, hatta afra'nın başına bu olay gelirken izlemişsin-"
"hayır!" dedi yüksek ve kesin bir sesle. "herşeyi söyle, git o şerefsizlerin altına yattın de ama yıllardır tıpkı kendi kardeşim gibi gördüğüm birini öyle bir haldeyken izlediğimi söyleme. yapmam ben duygu, nasıl kıyarım afra'ya?"
derin bir nefes aldım "geri kalanlar doğru o halde?" dedim beni onaylaması için. az önce ki keskin tavırları gidip suskunlaştığında ben cevabımı almıştım.
"bunca zaman neden söylemedin bana? seni koruyacağımı bildiğin halde neden söylemedin?"
ellerini ellerimden çekip kendi bedenine sardı ve dolu gözlerle baktı bana. "tek ben değildim ki duygu, kendilerince güçsüz gördükleri herkesi benim gibi oynatıyorlardı ellerinde. tehdit ettiler ve ben mecbur kaldım ama sana yemin ederim hiç kimse ile aramda bir şey geçmedi. ne o cüneyt ile birlikte oldum ne de o hasret'in abisi ile yattım. bu iftiralara da sesimi çıkartamadım çünkü yine tehdit edildim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i hate you | gxg
Teen Fictionsana senden nefret ettiğimi yüz dil de söyleyebilirim, lâkin seni sevdiğimi söyleyemeyecek kadar korkak ve acizim. [gxg] hate love. devam ediyor..