Tam olarak 2 saatir çalışıyordum ve yorgunluktan ölmek üzereydim! Son dokunuşları yaptıktan sonra tamamen işim bitmişti.Ama bende bitmiştim!Sona geldiğim için mutluydum ama yaptığım işin ağırlığı bir kez daha sırtıma yük olarak binmişti. Ne mi yapıyordum?
Şehirden uzak bir fabrikada, içinde uyuşturucu ticareti yapılan ve o ticaret sırasında test edilmek için kullanılan uyuşturucuları temizlemiştim.
Ben buydum ya da buna mecburdum.Bu bir seçim değildi, bu bir zorunluluktu.Saate baktığımda 10 dakikayı doldurmama az kalmıştı.Vakit kaybetmeden kapının önünde olmalıydım.3 ya da 4 dakikaya yakın bir sürede kapıya çıktığımda gördüğüm daha doğrusu göremediğim kişilerle resmen dumura uğramıştım.
Tekrar aynı şeyi yaşamak istemiyordum..40 dakika sonra..
Unutulmuştum! maalesef ki beni yine unutmuşlardı.
Neydi bu insanların derdi benimle anlamıyordum.Tek anladığım şey, kararlarımdan artık pişman olduğumdu.Gerçekten bıkmıştım artık maruz kaldığım şeylerden, dünyada sözde olan ama bana uğramayan o adaleti ümit etmekten bıkmıştım.Yaklaşık 1 saat önce görev bitimi vardı ve bana 10 dakika sonra kapının önünde olmamı söyleyen bir bildirim gelmişti. Ama 40 dakikadır beklememe rağmen ortada kimse yoktu!
Ulaşmaya çalıştım ama ne bir aramalarım açılmıştı ne de haber gönderilmişti.Gecenin bir yarısı ormanın içinden terk edilmiş bir fabrikaya bırakılmak ne demekti?!
Bu sefer sınırı fazla aşmışlardı! Her şeye göz yummama, susmama rağmen bu aptalca davranışlar sabrımı sınıyordu.Bu sefer işin ciddiyetini kavrayamayacak kadar gözden çıkarıldıysam, gözüm dönecek kadar gözden çıkaracaktım.Ana yolu bulmak için, ormanın içinde yaklaşık 20 dakikadır yürüyordum.
Yürüdüm yürüdüm ve daha çok yürüdüm. Ama durum gene aynıydı.Bu karanlık havada yönümü bulmam işimi daha da yokuşa sürüklüyordu.
Aradan 15 dakika geçti bir değişiklik olmadı ,20 dakika geçti gene olmadı 30 dakika geçti hala bir değişiklik yoktu.Yaklaşık 1 saat kadar yürümeme rağmen hala bir değişi.. Bingo! Sonunda buldum.Karşımda, sanırım Otobüslerin ihtiyaç için durdukları bir tesis vardı.Bu kadar şanslı olucağımı düşünmüyordum oysa. Yolda otostop çekmekle ya da yürüyerek şehri bulmakla uğraşacağımı sanıyordum.
Ağaçların arasından çıkıp tesise doğru ilerledim. Büyük bir yer değildi, küçük bir lokantaydı sanırım.Ne yapıcaktım şimdi? içeriye giremezdim o yüzden aklıma gelen ilk şeyi yapmak için harekete geçtim.
İçeriye girmeden park halinde olan arabalara göz gezdirdim,mavi bir pikap gözüme değince yanına gittim.
Üstüm ıslak, çamur ve kan içinde olduğu için birilerinden yardım isteyemezdim,eğer isteseydim mekan yerine,gideceğim tek yer nezarethane olurdu.Şu an isteyeceğim son şey polislerle uğraşmaktı,o yüzden kendim halletmeliydim.Pikapın arka kasasını açıp içine girdim.Yaklaşık 40 dakika kadar karanlıkla bakışmıştım. Sessiz, manasız öylece bekliyordum.Beklememin ön taraftan gelen kapı sesiyle sona erdiğini anladım ve gene beklemeye başladım.Bu düşünceme içimden gülmüştüm. Hayatım bir şakadan ibaretti ve ben her şeyi sîneye çeke çeke ne hale gelmiştim.Kulağıma gelen motor sesiyle arabanın hareket edeceğini anladım ve her zamanki yaptığımı yapıp yine beklemeye başladım.Yorulmuştum..
Bu hayata karşı mücadele etmekten ,
zamanında olamadığım çocuk Belgin'in acısını çekmekten, bilmediğim anne babamı deli gibi özlemekten, hayatta olan ama varlığımdan haberi bile olmayan abimi bulmaya çalışmaktan,sırf ayakta kalıp yaşamak için girdiğim pis işlerden uzaklaşmayı denemekten, her seferinde zararlı çıkmaktan hep kanamaktan Yorulmuştum.Nereye gittiğimi bilmeden ve düşünmeden gözlerimi kapatıp uykuya dalmak için bekledim.Ki bu beşik gibi sallanan arabada zor olmadı.
"""
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zemin Kat
Teen Fiction"Son 40 saniye! Yolun sonu görünüyor Akay, hala söylememekte kararlı mısın?" Çakılmıştım bu sefer yerin en dibine çakılmıştım. Düşünmeden verdiğim kararların sonucunu bir gün illaki çekecektim ve o gün tam bugündü.Neydi beni sıkan ölüme bu kadar yak...