9.Bölüm

21 2 0
                                    

Maçın üzerinden 3 gün geçmişti. Koç 3 gün dinlenmemize izin vermişti ancak yarın tekrar antremanlara başlıyorduk. Bu 3 günde Yeontan arasıra yazmıştı ve konuşmuştuk. Kim olduğu konusunda hala bir fikrim yoktu.
"Bence kesinlikle mavi olan, çünkü bana çok yakışır." diyen Ren'e sen akılanmazsın bakışı attım.
"Artık alışverişlerimide mi sana göre yapıyorum."

"Abiciğim biraz paylaşımcı ol ya. Senin malın benim malım, benim malım yine benim malım."

Ona gözlerimi kısarak baktığımda omuz silkerek konuştu.
"Mini eteklerimi ve crop ceketlerimi istiyorsan buyur giy." dediği şeye kahkaha atıp mavi olan sweati askısından aldım.
Ödemeleri yaptıktan sonra mağazadan çıktık ve alışveriş merkezinin en üst katına çıkıp bir kahveciye oturduk. Ren kahvelerimizi alıp masaya geldi.
"Buyrun efendim." Göz kırpıp kahvemi yudumladım.
"Ee! Anlat bakalım." Kaşlarımı çatarak baktım.
"Ne anlatayım?"

"Bilmem. Yok mu birşeyler?"

"Ne olsun istiyorsun?"

"Enişte istiyorum." İçtiğim kahve boğazımı yaktığında az kalsın püskürtüyordum. Ren kahkaha atarak bana peçete uzattı.
"Sakin ol kaptan. Birşey demedik." Peçeteyle ağzımı silip öksürdüm.
"Abuk subuk konuşma Ren" Hemen savunma pozisyonu aldı.

"Abuk subuk konuşmuyorum abi. Hayatında birinin olması abuk subuk birşey mi?"

"Benim öyle şeylere vaktim yok." Bana inanmaz gözlerle baktı.
"Bal gibi de vaktin var. Sadece kendini kandırıyorsun."
Gözlerimi Ren'den ayırıp cama çevirdim.
Kendimi mi kandırıyorum?

"O da ne demek?"

"Kendini kandırıyorsun ve kaçıyorsun abi."
Şu kaçma lafı sıkmıştı artık.

"Hiçbir şeyden kaçtığım yok Ren. Ve kendimi kandırdığım falan da yok."

"Sende istiyorsun. Biriyle konuşmayı, belki dertleşmeyi. Eğlenmeyi, buluşmayı, sarılmayı-" Lafını böldüm.

"Ren bunu konuşmayalım. Şimdi değil."

Ren omuzlarını düşürdü ve kirpiklerini kırpıştırarak bana baktı.

"Sadece mutlu ol istiyorum abi."

"Ben mutluyum abicim. Mutlu olmam için yanımda birinin olması gerekmiyor." Ren'in düşen omuzları kalktı ve gözlerine muzip bir ifade yerleşti. Sonra bana göz kırparak;

"Birgün biri bu laflarını sana yedirir abicim." dedi.
Gülerek kahvemden bir yudum aldım. Belki, belki birgün.

~

Ren ile eve döndükten sonra hiç beklemeden üzerime rahat şeyler giydim ve bilgisayarımın başına oturdum. Kulaklığımı takıp Valorant'a girdim. Giriş ekranında beklerken odanın kapısı açıldı ve Ren elinde muzlu süt ile girdi.

Onu tutup iki yanağını da kocaman ve sesli öptüm.
Kahkaha atarak benden kaçtı ve iyi oyunlar dileyerek çıktı.
Bir yandan muzlu süt içerken bir yandan da gelen oyun isteklerine bakıyordum. Çoğunu sildim ama tek bir isim dikkatimi çekti. Yeontan7.2

Kaşlarımı o kadar çok çattım ki alnım acımaya başladı. Dudaklarımı dişleyip isteğini kabul ettim. Anında aktif oldu ve oyuna girdik. Sanki sessiz bir anlaşma yapmışız gibi mikrofonlarımız kapalıydı. Sadece arada sırada mesaj kısmından konuşuyorduk.

Çok iyi oynuyordu. Çoğu defa beni kurtarmıştı. Bir süre sonra ben mikrofonumu açtım. Sadece ben konuşuyordum ama yine de dehşet eğlenceliydi.

"Yeontan arkanda." Arkasından yaklaşan oyuncuyu vurduğumda mesaj attı.

Yeontan7.2:
Hayatımı kurtardın
kook

Daha sonra ekledi

Yeontan7.2:
her anlamda

Seslice güldüm. Oynarken zamanın nasıl geçtiğini fark etmemiştim. Ren yemeğe çağırmaya geldiğinde oyuna öyle dalmıştım ki ben daha birşey demeden
odadan çıktı ve yemeğimi odama getirdi.
Ona teşekkür ederken bile oyundan gözlerimi ayırmamıştım. Sayısını artık sayamadığım zaferimizden sonra mikrofona doğru konuştum.
"Bir tur daha?" Mesajla cevap verdi.

Yeontan7.2:
Aldığım en güzel teklif
ama yarın okulumuz var

Saati kontrol ettim. 03.44 mü?!
Dudaklarımı dişleyip ofladım.

Yeontan7.2:
Oflama

Yeontan7.2:
Ne zaman istersen
buradayım Jungkook

Yeontan7.2:
her anlamda

Mesajı okuyup sesli güldüm. Ve "Teşekkür ederim Yeontan. Çok zevkliydi." dedim.

Oyundan çıktıktan sonra telefonum bildirim sesi ile titredi.

Yeontan?:
İyi geceler kook
Ama ben gülüşünü duyduktan
sonra uyuyabileceğimi
pek zannetmiyorum


Winner The LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin