[7] hücre

36 14 12
                                    

Taehyung'un dünkü sözlerinden sonra kendimi düşüncelere kapılmış bir vaziyette bulmuştum. O kadar çok düşünmüştüm ki uykuya dalmak zaman almıştı.

Ancak gün çoktan doğmuş ve daha yeni gözlerimi açar olmuştum. Görüş açımda Taehyung'un yüzü vardı ve bu refleks olarak gözlerimi geri kapamama sebep oldu. "Günaydın."

"Hiç uyanmayacaksın sanmıştım." Sesinde alay falan yoktu ciddi ciddi söylemişti.

Gözlerimi tekrar açtım ve o da geri çekildi. "Saat kaç acaba..?" diye sorduğumda omuz silkti. "Hiçbir fikrim yok."

Ayağa kalktı sonra da elini uzattı ve kalkmama yardım etti. "Şimdi ne yapacağız?"

Küçük pencereden dışarı bakarak "Evin yolunu bulmaya çalışacağız." dedi.

...

Birkaç saattir yürüyorduk ve nihayet tamamen köye inmiştik. Ancak bir sorun vardı...

"Buradaki askerlerde bizi kaçırırlar mı?" Yönelttiğim soru üzerine Taehyung sert bir şekilde yutkundu ve gözlerini onlardan ayırmadan "Bilmiyorum ama bizi görmeseler iyi olur." dedi.

Dudaklarımı kemirmeye başladım. "Şu taraftan gidelim." Gösterdiğim yere bakarak elimi tuttu ve o yöne doğru yürümeye başladık.

Hiç beklemediğim bir anda elimi sıcacık avucu arasına alıp sıkıca tutması kalbimin göğsümden çıkacakmış gibi atmasına neden oldu. Ama o yaptığı şeyin farkında değil gibiydi, tek amacı arkada kalmamam ve hızlıca buradan uzaklaşmamızı sağlamaktı.

Nefes alışlarım hızlanırken bana döndü ve "Yoruldun mu?" diye sordu.

"Hayır, o yüzden hızlı nefes almıyorum. Sadece beni heyecanlandırıyorsun." demek isterdim belki ama demedim. Sadece; "Biraz yoruldum..." dedim.

"Biraz daha dayan buradan uzaklaştıktan sonra bir yerde dinleniriz." Başımı salladım ve yürümeye devam ettik.

Etrafta kimsenin olmadığına emin olduktan sonra rahat bir nefes aldık ta ki uzaktan gelen tüfek sesine kadar. "O neydi?"

Taehyung'a yönelttiğim soru üzerine etrafına baktı ve göz bebeği büyüdü. "Sanırım burada durmamız hiç güvenli olmayaca-"

"Hey siz!"

Görüş alanımıza giren askeri gördüğümüzde Taehyung'la aynı anda birbirimize baktık ve onun eline yapışarak koşmaya başladım.

"Sizi pislikler! Buraya gelin, kaçmak ne demekmiş göstereceğim size!"

Tabiri caizse topuklarımızı götümüze vura vura koşuyorduk ve burası engebeli bir arazi olduğundan işler biraz zorlaşıyordu. Çok geçmeden yine bir ateş sesi işittik ve ardından da; "Durmazsanız bu sefer size sıkacağım!"

Taehyung'a baktım ve kesinlikle durmaya niyeti olmadığını gördüm. Elimi sımsıkı tutuyordu ve bu cildimi çoktan kızartmıştı.

"Bunu siz istediniz!" Ses yankı halinde geliyordu. O kadar da yakın değildi bize.

Tekrar ateş sesi duyuldu ve merminin Taehyung'un ayağının dibine isabet ettiğini gördüm. Anında ağzımdan bir çığlık çıkarken Taehyung da bağırdı. Kesinlikle bunu beklemiyordum.

"Öleceğiz! Duralım..."

Kafasını iki yana salladı. "Olmaz. Duramayız."

"Ölmek istemiyorum!"

"Eğer durursak öleceğiz!" Taehyung'un giderek öfkelendiğini anladığımda sustum. Gerçekten de durmak gibi bir niyeti yoktu.

Hâlâ koşuyor olmamız askerin yeniden ateş etmesine neden oldu ve bu seferki yanından geçtiğim ağaca isabet etti. İstemeden yine bağırdım ve bu sefer gözlerim de dolmuştu. "Bu şekilde ölmek istemiyorum..." Fısıltı şeklinde söylediğim şeyi sadece ben algılamıştım. Taehyung bunu duymamıştı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 14 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Prisoner ∞ TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin