Yeniden selamlar. Başımdan bir kaç şey geçti, gelin anlatayım..
Sabahın saat 6'sı olunca normal bir insan ne yapar, bilmiyorum. Ama ben uyuyamadım ve tavana bakarak Mavi'mi düşünüyordum. Ama sonra birazcık uyumuş ola bilirim.. saat 8'de beni Deniz uyandırdı. O kadını öldürmeğe çalıştıktan sonra attığı mesajı okumuş olacak ki bana "WTF" diye cevap verdi. Olayı ona anlattım ve bana o kadını neden öldürmediğimi sordu. Ne biliyim diye cevap verdikten sonra okula gittim.
30 dakika sonra üniversiteydim. Sınıfın kapısını açmadan derin bi' oh çektim. Çünkü emindim ki, içeri girdiğimde beni sövecek, bense, çıldıracaktım ve aynı zamanda birileri emcükleşiyordu. Aaa demeyin şimdi, hepiniz çokta adaplı değilsiniz.
Neyse, sınıfa bir girdim, ne göreyim, manevi kardeşimi dövüyorlar. Devamına anlatıcam, ama kim bu manevi kardeş onu söyleyeyim. Fatih, kendisini o kadar seviyorum ki, canımı bile ona verirdim. Ni'çin dövuyorlardı onu peki? Aslında, mevzu şu, Bihter'e bunlar laf atmışlar. Bizimki de haliyle onu sevdiği için meseleye el atmış. Ben bunu gördükten sonra bi' sinir geldi. Ama onların 7 bizimse, 2 kişi olduğu gerçeği yüzüme vurdu. Hemen sınıftan koşarak çıktım. Hemen tuvalete koşdum. Bizimkiler sigara içiyordu. Onlara "söndürün şu zıkkımı, Fatih'i dövüyorlar" dedim. Hepsi benimle birlikte sınıfa koşmaya başladılar. Onları bi' güzel dövdük demişken, içlerinden bi' lavuk bıçakla Şevkat'in üzerine zıpladı. Ama ben iyi bi' dost olmaya çalıştığım için bıçağın önüne atladım, nası' bir tekme atdıysam, bıçak adama girdi. Diğerleri de kaçtılar. Biz de en azından hayırlı bi' vatandaş olmak için ambulansı aradık. Sonrasında, gittim ve sevinç hissiyle bizimkilere sarıldım. Bundan 2 saat sonra haberi olan Dekan polisi aradı ve beni nezarete attılar. Ben de bu durumda güzel ülkemin rüşvet yemeyen güzel polisine hediye verme teşebbüsünde bulundum ve o da çok sağolsun, büyük bir zevkle bunu kabul etti. Sonra telefonu elime aldım ve Bihter'e yaşayıp yaşamadığını sordum. Bu günün sonundaysa, bizimkilerle buluştuk ve bi' güzel içtik. Sonrasında, sarhoş bi' şekilde parka gittim, gitmez olaydım. Bir yumruk, iki yumruk derken, o lavuklar beni kan içerinde bırakıp gittiler.
Gözümü hastanede açtım. Yanımda annem ve babam vardı. Gece saat 04:24'tü. Annem ben uyanır-uyanmaz sarıldı. Babamsa, eşşek sıpası, kim bilir yine kimin işine burun soktunda, senden böyle intikam almışlar. Annemse, ben üzülmeyeyim diye babama bunu dedi: çocuğu rahat bırak, daha yeni uyandı. Babam değilen mahlukatsa, peki, ne haliniz varsa, görün. Ben sigara içmeğe gidiyorum. Ben onun arkasında n.h çekerken, annem beni durdurdu ve dedi: o senin baban, saygısızlık yapma.
Ama anne...... derken annem beni susturdu. Klasik annemdi işte. Annem kızın doğum günü ne zaman diye sorarak gülümsedi. Ben de 2 gün sonra diye cevap verdim. Ama bu gidişle hediye alamayacaktım. Bunun bana bu kadar sorun yaratıcağına dair bi' fikrim yoktu. Sonuçta ben, bir arkadaşımı aşk uğrunda başlattığı bir savaşda savunmuş ve onu korumuşdum. Onun aşk savaşı galibiyetle sonuçlandı, ama benimkinden şüphe duyuyordum.
