Benim küçük dünyam...
Kendimle baş başa kalmayali uzun zaman oldu. Kisacik hayatimi hep baskalari icin yasadigimi fark etmeye baslayali ise sadece birkac hafta... Şu sirlar eskisi kadar guclu degilim. Zaten hicbir sey eskisi gibi degil. Kalabaliklarin icindeki yanlizligimi gorunce basladi her sey. Gozlerimi kapadim yoktular ve aslinda en basinda kapamam gerekiyormus.
Geç kaldim.
Her şeye biraz, kenidime çok...
Burak Ataman olarak hayatimi surdurmeye calisiyorum. Ortaköy'de bes katli asansorsuz bir apartmanin dorduncu katinda oturuyorum. Bu ev bana babamdan kaldi, ona da babasindan kalmis. Dedeme de muhtemelen buyukbabasindan kalmis. Yillardir Istanbul'un gobegindeki bu eski ama bir o kadar da guzel olan apartmanda oturuyorum ve bircok insanin aksine, huzurluyum diye biliyorum.
Biraz daha gecmise donucek olursak mutluydum ama bilirsiniz iste mutluluklar pek uzun surmez. En azindan acilar kadar uzun surmedigine eminim. Cunku acilar izler birakirken, mutluluklar acilarin biraktigi izleri bir sureligine siler. Benim yasadigim mutluluklar tam da boyleydi. Silinmis gibi gorunen ama altinda hep bir aciyla bogusan...
Kucuk yaslarda babamdan ogrendiklerim sayesinde erken olgunlastim. Hayatin herkese esit davranmadigini, zamanin herkes icin ayni hizda gecmedigini, ask sarkilarinin butun insanlar icin soylenmedigini ve kaybettiklerim icin uzulmemeyi hep babamdan ogrendim. Babam benim bu hayattaki kilavuzum oldu ve yine babam sayesinde cok erken buyudum. Hem de keske hic buyumeseydim diyecek kadar erken...
Annem ise cok baska bir hikaye... Ona duskun olmak isterken, nasil hayatimizdan kayip gittigini gordum. Yavas yavas pili biten bir fener gibi... Isik sacardi hep ama son zamanlarda kendine bile yetemedi. Ilk katildigim cenaze anneminkiydi...
Özledim.
Ama artik çok geç...
Bulundugum apartmanin en ust katinda Madam Eleni oturuyor. Madam Eleni cok varlikli bir ailenin tek cocugu ve tam bir Istanbul asigi... Onun da asiklari cok tabii...
Oyle ki dedem bile gizliden gizliye sevmis onu. Madam Eleni'nin kalbe dokunan oyle bakislari var ki, dunyanin en guzel kadinida olabiliyor bazen. Madam Eleni sabahtan aksama kadar gramofonunda eski sarkilar calar ve Boğaz'a karsi mavi gozlerini dinlendirir. Laf aramizda beni de cok sever. Ne zaman fenalassa kapimi calar tansiyonunu olcturur. Torunu gibi ilgilenir benimle... Bana olan bu ilgisi biraz da ikimizin hemen hemen ayni kaderi paylasmamizdan kaynaklaniyor.
Yanlizlik...
Hemen alt katimda ise yetmis sekiz yasindaki eski diplomat Uzeyir Amca oturuyor. Madam Eleni'den tam alti yas buyuk... Birbirilerini pek sevdikleri soylenemez. Pek de bir araya gelmezler zaten. Birkac haftada bir guzel yemekler hazirlayip ikisini davet ederim evime... Orada gayet iyi anlasirlar ancak bu anlasmanin devami gelmez. Aksamin sonunda mutlaka tartisacak bir konu bulurlar. Biri gramofonun sesinden sikayet eder, digeriapartmandaki sigara kokusundan... Uzeyir Amca kesinlikle evinde sigara icmez, bu rahmeti esinden kalma bir aliskanligiymis. Kapisinin onundeki merdivene oturur pes pese yakarmis sardigi sigaralarini... Simdilerde ise bu aliskanligindan kurtulamadigi icin apartman sahanligini kaplayan dumanlara esir kaliyoruz. Gerci benim bir sikayetim yok ama Madam Eleni'ye bu durumu kabullendirmek ne mumkun... Hep bir kavga hep bir telas...
-Burak evladim bu kadin yine beni sikistiriyor.
-Hangi kadin Uzeyir Amca?
-Yok mu su hani cirlayip duran...
- Madam Eleni'den bahsetmiyorsun degil mi Uzeyir Amca?
-Hah os iste, baska kim olucak?
-Aman duymasin, ne oldu ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korkma Kalbim
Teen FictionVapur denize martilar gökyüzüne güneş gülüşüne... Ve sen en çok benin yanima yakışırsın...