Üçüncü Bölüm

6 1 0
                                    


Hayat anlardan ibaret...

Bir an varsin, bir an yoksun...


Sevmediğim hastane kokusundaç kahverengi deri bir sedye üzerinde uyandim yeni ana... Başımda Osman Abi vardı ve bir şişe serum. İçimden benim burada ne işim var dedim. Aslinda içimden dememişim...

-Burak fena korkuttun oğlum beni.

-Efendim abi?

-İyi misin oğlum, bir yerin acıyor mu,

-...

Elimi istemsizce başımın arkasina götürdüm, sargı bazi ile çevrelenmişti başım, bir de file takmışlardi bezin üzerine... Son hatirladigim sozum "Olur abicim" idi. Meğer o olaydan bir süre sonra bayilmisim. Neler olduğunu hatirlamiyorum. Osman Abi kosmus yan dukkandan ve kafami da carptigimi gorunce endiselenip hemen hastaneye getirmis beni...

-Merhaba Burak Bey, nasilsiniz?

-Iyiyim doktor bey, siz?

-Su an muhum olan sizsiniz, kendinizi nasil hissediyorsunuz?

-Iyi hissediyorum, sadece basim agriyor biraz.

-Bayilirken basinizi raflardan birine carpmissiniz ve küçük capta bir acilma olmus, o yarayi birkac dikisle kapattik. Ilk defa mi bayiliyorsunuz?

-Evet ilk kez.

-Son zamanlarda yorgunluk, halsizlik, bas donmesi gibi bir sorun yasadiniz mi?

-Zaman zaman halsizlik hissediyorum ama genel olarak iyiyim.

-Bu durumla ilgili birkac tetkik yapacagiz. Sizi bugun burada misafir edecegiz.

-Uzeyir Amca maydonoz, roka ve limon istemisti. Hem Madam Eleni'nin tansiyonu cikabilir. Bana ihtiyaclari olabilir.

-Bunlarla bugun icin Osman Bey ilgilenebilir belki...

Osman Abi'nin gozlerine baktigimda durumumdan gercekten korktugunu anlamistim.

-Osman Abi sen kimseye bir sey soyleme. Ben islemleri halleder gelirim.

-Tamam Burak, merak etme...

O gece hastanede kaldim. Ertesi gun gerekli tetkikler yapildi ve doktorum Atilla Bey haftaya sonuclari bana bildirecegini soyledi. Iyiyim ben zaten. Kucuk bir bayilmadan ne cikabilirdi ki?...

Hataneden bir taksiye binip ayrildim ve dogru dukkanimin yolunu tuttum. Beyaz vespami ozlemistim. Ilk is onun yanina gittim. Beni bekliyordu. Gece yagan yagmurdan camur olmustu. Otoparktaki cocuga on lira verip motorumu temizlettim. Ardindan Osman Abi'nin dukkanina gectim.

-Burak ben alacaktim seni.

-Onemli bir sey yokmus Osman Abi, yorgunluga bagli bir bayginlik hepsi bu. Bir serum her seyi cozdu anlayacagin.

-Korkuttun bizi.

-Yok yok. Iyiyim abi, cok sukur.

Bir diger aliskanligim da iste buydu. "Yok" demezdim, her defasinda "yok yok" derdim. Ikinci "yok" biraz daha uzun tabii... Bunu neden yaptigim konusunda bir fikrim yoktu. Gerci yaptigim hicbir sey hakkinda mantikli bir aciklamam yoktu. |Tekrar dukkanima dondugumde masamin ikinci cekmecesinden birkac karanfil aldim ve cignemeye basladim. Bu benim icin bir aliskanlik degilde terapiydi sanki... Osman Abi'ye soracak olursaniz normal bir adam degildim. Orijinal bir adamdim ve benden sonra benden sonra boyle bir adam daha uretilmedi. Dunyada kac insan karanfil cigneyerek mutlu olabilirki?... Ben oluyordum iste. Birkac karanfil her seyi unutturuyordu ve tum olumsuzluklari silip atiyordu.

Dukkani erken kapatip ciktim. Motoruma atlayip sessiz sakin bir deniz kenarina gittim. Dusunmeye basladim her zamanki gibi... Bir sut misiri aldim, uzerine cok hafif tuz serpistirdikten sonra yemeye basladim. Ne zaman misir yesem, sevdigim her seyin bana sonunda bir uğraş cikardigini animsarim. Dislerimin arasina kacan misir taneleri bunlarin ornegi olur hep.

Eylülün ilk günlerini karşılıyorduk İstanbul'da... Hava ne soguk ne sicakti. Guzeldi diyebilirim ama tam bir simdi ne giysem havasiydi. Üşüyordum. üşüdüğümü hissetmek mutlu ediyordu cunki usuyorsaniz hala hayattasinizdir. En derin anlamlari en duz cumlelerin tasidigini Uzeyir Amca'dan ogrenmistim. Duz cumleler uzerine insanlar uzun uzun dusunmezmis. Onlar alergirli seylerle ugrasirken, duz cumleler sayesinde hayatlarinin cikis yolunu bulacaklarinin farkina bile varmazlarmis. Bunu ogrendiyim gunden beri hep duz cumleler uzerinde dusundum. Yormadan ama yorula yorula...

Biraz yosun kokusu degdi uzerime, babami hatirladim cunki ilk kez babamla yemistim sut misirini... Hem de cebindeki son parasiyla sadece bana aldigini bilmeden. "Ben sevmem" demisti koca adam. "Baba misir sevilmez mi?" demistim. "Oglum" diye karsilik vermisti. "Bu hayatta her sey sevile bilir ama sevdigin her seyin kalbinde bir siralamasi olur. Neyi nede cok sevdigindir onemli olan. Yoksa muhum degildir bir seyi bir sekilde sevmek... Ben seni bu misirdan daha cok seviyorum. Seni mutlu etmeyi ise her seyden cok"

Simdi dusunuyordum da, bu hayatta baba kadar degerli ne varki? Her baba ayni degildir elbet ama her baba bir az da olsa evladini severdi. Benimki her seyden cok sevecekti izin vermediler...

Denizin mavisi ile gokyuzunun mavisi arasinda sikismistim yine... Aklimdaki dusunceyi kendime bile soyleyemiyordum. Doktor pek ic acisi bakmamisti yuzume belki de bana oyle gelmisti ama o bakislari iyi bilirim ben. Uzulerek bakti bana neden suphelendi acaba? Bir hafta beklemekten ve kimseye hicbir seyden soz etmemekten baska carem yok. 

Eve donmenin iyi olacagini dusundum. Yol uzerinde bir manavdan roka, maydanoz ve birkac limon aldiktan sonra kirtasiyeye ugrayip iki adet suluboya takimi ve birkacda yeni firca aldim. Bu aksam sadece resim yapmak istiyordum. Eve vardigimda motorumu ozenli bir sekilde merdivenin altina yerlestirdim. Agir agir cikmaya basladim merdivenleri...

Birinci kattaki Yalcin Bey coktan kapatmisti muayenehanesini. Iceriden gelen temizlik seslerine aliskindim. Her aksam saat 8de baslardi.  Once ufak bir muzik sesi yukselir, daha sonra da iki saat boyunca suren supurge ya da hali cirpma sesleri. Ilk baslarda Yalcin Bey'in bu hareketini garipsemistim ama Uzeyir Amca isin icyuzunu anlatinca cok huzunlendim.

Meger bundan on yil once Yalcin Bey cok guzel bir evlilik yapmis. Karisi sessiz bir kadinmis. Ilk bir yil boyunca apartmandaki kimsenin yuzune bakmamis. Komsulariyla sohbetten kacarmis. Herkes onun soguk bir insan oldugunu dusunurmus. Zaman gecikce degismeyen bu durum ilk cocuklarini kaybetmeleriyle iyice kotuye gitmis. Agir bir depresyon geciriyormus Elif Hanim. Her gun Yalcin Bey'e evin kirliliginden rahatsiz oldugunu soyluyormus. Adam da karisini mutlu edebilmek icin en azindan gozyaslari birazda dinsin diye her aksam isten doner evi temizlermis. Butun bunlara ragmen karisi iyilesmemis Kontrol edilmeyen aglama krizleri artinca da kendi rizasiyla akil hastanesine yatmayi kabul etmis. Yalcin Bey bu durumdan kendini sorumlu tutmus. Elif Hanimla bosanmilar ama onun bosluguna bitmek bilmeyen bir temizlik hastaligi yerlesmis. Yalcin Bey de tedavi gorse de takintilari hemen gececek gibi gorunmuyor...

Ikinci kata geldigimde yorulmustum cunki bizim apartmanin merdivenleri simdilerde yapilan apartmanlarinki gibi degil. Her biri tam 35 basamak. Ikinci kattaki kapiyi kirasim geldi ama yapmadim. Basli basina servet ediliyordu bu apartmandaki her bir daire. Bir insan neden ugramazdi ki... Nihayet ucuncu kata gelmistim. Uzeyir Amcanin kapisini calmaya gerek kalmadi,  yine merdiven boslugunda sardigi sigaralarini tutturuyordu. 

-Birak su sigarayi artik Uzeryir Amca, bak oksure oksure bir hal oluyorsun...

-Burak oglum guzel diyorsun da, bu zikkimi birakip neye baslayayim?

-Sade sodayla baslayalim birlikte, yaninda da karanfil cigneriz olmaz mi?

-Olur olur da zamani var.

-Peki Uzeyir Amca...



Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 18 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Korkma KalbimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin