II. Fallen Skies

596 58 11
                                    

Dış dünyanın sesleri Rin'in kulağına sanki onları su altından dinliyormuş gibi boğuk geliyordu.

Onu uyandıran şeyin ritmik bir şekilde tekrarlayan gümlemeler olduğuna karar verdikten sonra, birbirine yapışmış gözlerini zorlukla araladı ve aç kurtlar gibi gözbebeklerine saldıran ışığa küfretti.

Dört yanını çevreleyen parıltılı bembeyaz yüzey, tavana yakın bir yerden süzülen dar, ama acıtacak kadar güçlü bir ışık huzmesi, kalçalarının altında uzanan bir yataktan çok çok daha sert zemin ve tutulmuş vücudu, bir de yeni yeni işe yaramaya başlayan görüş yeteneği, ona dükkânın üst katında, tek odalı yeni evinin banyosunda, küvette olduğunu açıkladı. Rin kollarını ve bacaklarını saatlerce rahatsız bir pozisyonda yatmanın verdiği acıyla küvetin kenarlarından kendine doğru çekerken, kemikleri bu fazlaca geç kalmış hareketin karşısında isyanla kütürdedi.

Zorlukla kalkıp tutulmuş kaslarını ovarak dün gece keşfettiği minik balkonuna doğru seğirtti. Kirli fayanslarla kaplı balkon ancak bir sandalye, ya da iki tabure alacak kadar genişti, bel yüksekliğinde demir parmaklıklarla çevriliydi, bir köşede Rin'den önceki kiracının uzun yıllar boyunca kül tablası olarak kullandığı sigarayla ağzına kadar dolu bir teneke kutusu vardı. Rin ona baktığında acınası durumunu biraz kendine benzetti, önceleri kısa süreliğine zevk veren, uzun vadede sizi öldüren nesnelerin artıklarını içinde tutması için kullanılıyordu belli ki ve yeterince dolduğunda... bir köşeye atılmıştı işte.

Rin aklından geçen film karelerinden kurtulmak için başını iki yana salladı ve gözlerini teneke kutudan alarak kendine onun yerine canlı renklerde bir çiçek alması gerektiğini söyledi. İyileşiyordu işte bir şekilde, yara izleri kalsa da ne olursa olsun unutuyordu insan.

Aşağıdan gelen seslere daha iyi bakabilmek için parmaklıklara yaslanan Rin kollarının acıdığını hissedebiliyordu, sabaha karşı cansız nesnelere karşı giriştiği kavgalar onu fiziksel olarak güçsüz düşürmüştü. Ancak içinde olduğunu bile bilmediği yeni bir ateşi yakmıştı, daha canlı, daha bütün hissediyordu ve devam edebilmek için ne gerekirse yapmaya hazırdı.

Aşağıya bakmak için beline kadar sarktığında gördüğü sokaktaki keşmekeş Rin'i düşüncelerinden çekip aldı, bir grup insan etrafta koşuşturarak yandaki dükkânın önünü temizliyor gibi görünüyordu. Birkaç tanesi köşede yere çökmüş, başı eğik ve yüzü avuçlarına gömülü bir şekilde oturan siyah saçlı birinin başında dikiliyor, görünüşe göre ona su içirmeye ya da yüzünü yıkamaya çalışıyorlardı ve çabaları sonuçsuz kalıyordu.

"İyiyim," dedi çocuk yukarıdan zorlukla duyulan bir sesle. "Sadece ödemeleri düşünüyorum."

Bir ışık huzmesinin suyun üzerinde parlayıp kayboluşundan daha kısa bir sürede, şimdi yüzü görülen ve yirmili yaşlarda bir genç olduğu anlaşılan delikanlı, ona uzatılan su şişesini kaptı, önündeki kadının sıçrayarak kaçmasına sebep olacak şekilde simsiyah saçlarından aşağı boşalttı ve Rin'in şimdiye kadar gördüğü en kararlı ifadeyle ayağa fırladı.

Rin onun yüzünü sadece bir saniyeliğine görebilmiş olmasına rağmen kemiklerine kadar ürperdi. Çocuğun yüzündeki acı ifade çabucak silinip güçlenmiş ve yerini kararlılığa bırakmıştı. Rin onun ne düşündüğünü, böyle aceleyle ve varacağı yerden böylesine emin nereye gittiğini bilmiyordu ama kim olduğunu anlamıştı ve ona bir özür borçluydu, çok geç olmadan.

Şarap rengi saçları havayı döven genç adam, o anlarda ne yaptığının farkında değildi pek, ama koşuyordu, o kesin. Bu sefer farklı bir şey için, Sousuke'siz hayatının ilk gününde, düzelteceği ilk şey için koşuyordu. Önce odasına gidip çekmecesinden kalın bir zarf çıkardı, daha sonra kayarak sıkış tıkış hole geçti, kilidin üzerinden anahtarını sertçe çekti ve kapıyı çarpıp kendini merdivenlere attı. Ayakları yere doğru düzgün dokunmuyor, neredeyse uçuyordu, basamakların kenarlarından kayıyor, bencilce davranışları yüzünden belki de tek geçim kaynağı olan dükkânını mahvettiği çocuktan başka bir şey düşünemiyordu. Suçluluk duygusu içinde dalga dalga kabarırken, kendisinden bir baş daha kısa ve belki çok az daha çelimsiz denebilecek birine tosladı.

I'm Low on Gas and You Need a JacketHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin