2

121 22 69
                                        


Sweet little wounds
[Tatlı, küçük yaralar]

•••••

"Bu tür izler, yaralar almayı bırakmalısın."

Giydiği kahverengi kabanı çıkardığı için görünen bilekleri masanın üzerindeydi. Kızarmış, tahriş olmuşlardı, ve bu karşı tarafın hoşnut olabileceği bir şey değildi.

"Neden? Hoşuma gidiyor."

Giydikleri sayesinde görünmeyen, hatta üzerini büyük bir yara bandıyla kapattığı o ısırık izinin üzerine, omzuna koydu elini. Ardından gergince gülümsedi.

"Emin misin?"

"Eminim."

Karşısında oturan kişi uzanıp kırmızılıkların üzerinden geçirdi parmaklarını. Tatları kaçmasın diye dudağına, boynunun görünen kısımlarındaki dün geceden kalan izlere pek takılıp özellikle yorum yapmamaya çalıştı.

"Senin işin görsel. Bunlarla nasıl fotoğraflarını çekmeyi kabul ediyorlar?"

"Bilemiyorum..." Alt dudağını büktü "Onlar için bu bir sorun değil?"

Gittikçe kısılan sesi bunun hakkında emin olmadığını gösteriyordu. Bazen onlar hakkında azar işitiyor, bazen de hiç bir şey duymuyordu.

"Nasıl sorun değil? Gerçekten hakkında hiçbir şey demiyorlar mı?"

"Hayır. Demiyorlar."

Dışarıdaki soğuk havaya rağmen soğuk, buzlu kahvesinden pipet yardımıyla içti. İçeceğinin içindeki buzlar dün geceyi hatırlatıyor, bu yüzden gülümsetiyordu.

"Peki ya bir sorun olduğunu düşünmüyorlar mı?"

Gri saçlı kişiden başka hiç kimse bu şekilde düşünmüyordu, çünkü kimse bu kadar umursamıyordu.

"Sorun olduğunu düşünmelerine gerek yok. Çünkü bu benim hayatım, benim tercihim."

"Nasıl sorun yok? Gerçekten mahvolmuş görünüyorsun. Seni en son bir ay önce görmüştüm, ve sen oldukça iyi görünüyordun ama şimdi..."

Görüşmedikleri bir ay boyunca gri saçlı Washington tatili sayesinde daha iyi olurken, siyah saçlı için aynısını söylemek fazla zordu.

"Dağılmışsın. Eğer yardıma ihtiyacın varsa-"

Önemser davranışları hoş karşılanmamıştı.

"Saçma şeyler söylemeyi kes! Yeter artık, yok bir şey. Uzun bir zaman sonra görüşüyoruz ve sen bu şekilde hoş olmayan şeylerden bahsediyorsun."

Yüksek sesinden etraftakiler rahatsız olmuş olabilirdi, ama sorun yoktu. Hiç kimse bunu önemsemezdi.

Sinirli olan kişinin sakinleşmesi için mahçup bakışlarını gözlerinden çekmiyordu. Jiminin hâlâ masanın üzerinden çekmediği elini tutuyordu.

"Senin iyiliğin, sağlığın için diyorum. İyiye doğru gidiyor gibi görünmüyorsun."

"Bu benim hayatım, bu benim cinsel hayatım ve buna karışmana, burnunu sokmana müsaade etmeyeceğim."

Demin ellerini vurarak ayağa kalktığı masayı şimdi terk ediyordu. Onu durduran tek şey omzunu sertce sıkan eldi.

"Dur! Cinsel hayatın mı? Gerçekten bunlar o şekilde mi oluştu? Sen manyak mısın?"

Şu an manyak diyebilirdi, ama Park Jimin o geceden fazla zevk almıştı. Hatta o gecenin kalıntılarını büyük bir gurur, ve memnuniyetle taşıyordu.

Hotel Room | YoonMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin