Dreams and gifts
[Hayaller ve hediyeler]•••••
Hâlâ ona nasıl bunları söyleyebildiğini anlamıyordu. Ona göre, buna hakkı yoktu. İşlerine, tercihlerine karışan herkesten nefret ettiği bilindik bir durumdu. Ama Kim Namjoon...
Ondan asla nefret edemezdi. Ona muhtaç olunmasından zevk alan birisi olsa bile, bu da onun huyuydu. Lakin kardeşi gibi gördüğü birisine öyle kelimeler kullanmaması daha uygundu.
Geçmişlerinden, arkadaşlık ilişkileri hakkında korkunç bir şekilde konuşması Jimini ondan soğutmuyordu, fakat şu kişi hakkında söyledikleri...
Buna katlanamazdı.
Onun hakkında bilip bilmeden konuştuğunu düşünüyordu. Ve etraftaki herkesin garip olduğunu düşünüyordu. Ama asla içe bakmamıştı, belki de garip olan kendisiydi. Sonuçta kendisi kabullenmese de farkındaydı: duyguları garipti.
Bunu düşünmek onun için gereksizdi zaten, sonuç olarak her zaman olduğu gibi kendisi haklı bulacaktı. Ve bu asla değişmeyecek bir konuydu. Park Jimin haklıydı, ve aşıktı. Ne tür bir aşk olduğuysa önemsizdi.
"Sinir bozucu."
Sadece karanlıkken ziyaret ettiği bu odaya yeniden gelmişti. Bu oda ikisinden başkasına verilmiyor gibi görünüyordu. Elbette bu Min Yoonginin emriydi. Odasını başkasıyla paylaşmak istemezdi.
Yatağın kenarına oturup elini örtünün üzerinde gezdirdi siyah saçlı. Ve hatıralar teker teker hücrelerine işledi. Her bir saniye aklına kazınmışcasına o anlar gözünün önünden geçti.
"Ona muhtaç olan ben değilim, o bana muhtaçtı."
Gri saçlı hakkında kendi kendine fikirlerini dile getirdi. Sesli düşünse bile onu duyacak, dinleyecek bir kişi bile yoktu.
Oturduğu yatakta geriye doğru uzandı. Kollarını havaya kaldırıp parmaklarıyla, işaret parmağına taktığı yüzükle oynamaya başladı.
"Yoongi beni kullanmıyor, biz sevgili olacağız."
Evet, sadece kendi kendine konuşmuyor, hayal de kuruyordu. Hayallerinde, kendi düş dünyasında o mükemmel birisiydi. En önemlisi de Yoongiyle sevgiliydi. Haliyle de mükemmel kişinin mükemmel sevgilisi olurdu.
Onlar mutlu, mesut bir şekilde yaşıyorlar, hiç bir şey onların arasını bozmuyor. Bir köpekleri var, 3 yaşında, siyah renkte. Ve büyük bir eve sahipler, çok büyük, görkemli, güzel. İçerisi oldukça iyi ışıklandırılıyor.
Akşam olduğunda da çıkıp oturdukları, yıldızları izledikleri geniş bir salıncağa sahipler. Bu köşede zaman geçirmekten fazla keyif alıyorlar, bir birlerine romantik cümleler fısıldıyorlar, ve öpücüklerini bir birlerinden esirgemiyorlardı.
Ve en önemlisi bir yatak odasına sahipler. Bir çok fantezilerini rahat bir şekilde yürütebildikleri geniş, ses yalıtımı olan bir oda. Aynı zamanda geniş bir yatakları vardı. Oldukça temiz, geniş, yumuşak, sağlam olan bir yatak.
Evet, bunların hepsi onun hayal gücüydü, ama, kim böyle bir şey istemezdi ki?
Her kes isterdi lakin bu kadar derin düşünmezdi, Park Jimin gibi. Siyah saçlı kişi kendini hayal güçlerine o kadar kaptırmış ki, gerçeklikten fersah fersah uzaklaşmıştı. Şu anı kavrayamıyordu.
Acı gerçekler ki: onlar hiçbir şey değildi. Onlar sadece 25 metrekarelik alanda var olan ruhlardı. Bu kapının dışında farklı hayatlara, bu kapıdan içeride farklı hayata sahiplerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hotel Room | YoonMin
Fanfiction-Seni anca 5:30'da sikerim Sana "benim" diyebileceğim tek zaman