Üzerime geçirdiğim kalın siyah kazağın boğazını sağa sola çekiştirdim. Kendime aynada şöyle bir bakarak , kendi etrafımda döndüm. Son olarakta gece uykusuzluktan ve ağlamaktan çöken göz altlarımı kapatıcıyla kapatmaya uğraştım.
Yaklaşık on - on beş gündür evde ve tektim. Kafayı yemek üzeredeydim , sonuç olarak okula gitmeye karar vermiştim. Kimse ne olduğunu anlamayacaktı çünkü bugün en güçlü umursamaz maskemi takmıştım. Zaten yeterince ders kaçırmıştım. Daha fazla bu uyduruk durum için kendimi heba edemeyecektim.
Bir tek benim yaşadığım bir durum değildi. Herkes en az bir kere karşılıksız sevmiş , kalbi kırılmış ve yalnızlığa sürüklenmişti. Saçmalamanın anlamı yoktu.
Kafamdaki sesleri yavaş yavaş kenara bırakırken kampüsün kapısına varmıştım bile. Derin bir nefes alıp , maskemi takacakken kapıda gözlerini bana dikmiş Dağhanla göz göze geldim.
O kısacık anda kaçıp gidesim gelmişti. Ancak artık kaçmamalıydım , yüzleşmeli ve bitirmeliydim.
Adımlarım seri bir şekilde Dağhan'ın yanını buldu.
Boyu benden uzun olduğu için gözlerimle ona alttan bakarak konuşmaya hazırlandım.
"Evet?"
"Bu hâlin ne Doruk?"
"Ne varmış hâlimde?"
"Otuz metre öteden belli oluyor kaç gece uykusuz kaldığın , Doruk. Neler oluyor? O gün neden hastaneden öylece çıktın? O söylediklerinde neydi?"
"Kaç gece uykusuz kaldığım seni ilgilendirmiyor Dağhan. Beni bu kadar sorgulayacağına sevgiline sorsaydın , cevabını çoktan alırdın. Şimdi çekilir misin lütfen?"
"Neden bahsediyorsun? Konunun Haleyle ne ilgisi var?"
Göz kontağımızı kesip , yanından geçmek için bir adım atmıştım ki parmakları bileğime sarıldı.
"Doruk!"
"Dersim var Dağhan. Bırakır mısın beni?"
Kolumu daha sıkı tutarak derin bir nefes aldı.
"Hayır. Önce konuşup , derdin neyse halledeceğiz. Sonra git nereye gidersen."
"Bırak diyorum!"
Aramızdaki gerginlik gittikçe büyürken yabancı bir ses dibimde belirdi.
"Bırak diyor duymuyor musun?"
Esmer yabancı Dağhan'a doğru yükseldi. Ve beni önüme geçerek Dağhanla temasımızı kesti.
"Sen kimsin lan?!"
"Kim olduğumun ne önemi var aminakoyayim. Canının acıdığını görmüyor musun? Maganda mısın ulan sen?"
"Yemin ederim elimden bir kaza çıkacak şimdi. Çekil şurdan kardeşim uza hadi."
İkisi arasındaki çekişme git gide daha beter bir hâl almaya başlıyordu ve ben çok sıkılmıştım. Ayrıca esmer olanı tanımıyordum bile!
"Tamam!" diyerek araya girdim. "Tamam yeter! İkinizde bi durun artık."
İkisininde bakışları bana döndü. Dağhan'a doğru ilerleyip gözlerinin içine baktım. Hâlâ neden beni bu kadar umursuyordu ki? Acıyor muydu bana? Yalnızlığım onun da yüreğine taş mı koyuyordu?
"Ne var biliyor musun , Dağhan? Gerçekten bu sefer olabileceğini düşünmüştüm. Hayatıma yeni bir başlangıç yapabilirmişim gibiydi. Biri beni gerçekten seviyormuş gibiydi."
Omzuna vurup acı bir kahkaha attım.
"Ama benim umudum , senin sevgilinin ve arkadaşının oyunuymuş. Benimle senden uzak durayım diye oynamışlar."
"Ne?"
"Ne diyorsun sen Doruk, neden bahsediyorsun?"
Cidden hiçbir şeyden haberi yok gibiydi. Bu zaten barizdi. Benim için çabalayan nadir kişilerdendi belki. Ama onunla arkadaş kalmaya çalışmamalıydım. Artık cidden araya giren kara kedi olmaktan bıkmıştım.
"O gün bahsettiğim kişi. içimde bir şeyler yeşerten hani. Meğer hiç olmamış. sadece senin sevgilin ve arkadaşın bana oyun oynamışlar."
Elimi ceketine attım ve ona yaklaştım. Sessizce söylendim.
"Artık senden uzak durmak için bir sebebim daha var. Yoruldum. Lütfen beni azad et artık , lütfen"
O afallamış görüntüsünün altında ezilirken gerisin geri döndüm ve uzaklaşmaya başladım. Arkamdan beni takip eden adım seslerini duyabiliyordum.
Kendimi ücra köşedeki bir banka attığımda tepemde dikilen bedeni farkettim.
Kafamı yukarı doğru kaldırdım. Sıkıntıyla ofladım.
"İşin gücün yok beni mi takip ediyorsun esmer yabancı?"
Dudakları yana doğru kıvrıldı , beni eliyle biraz iterek kendine yer açtı ve yanıma oturdu. Elini uzatarak "Yavuz." dedi.
Daha sonra ekledi.
"Ama Esmer Yabancı da uyar."
Ona bayık bir bakış attım , arkama yaslandığımda gülüşü kulağımda yankılandı.
Peşimde baya bir süre dolaşacağını o an anlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
depresif•bxb
Fiksi RemajaDoruk: Annem hep derdi ki.. Doruk: Sevgi gösterdiğin sürece , kimse canını yakmak istemez. Doruk: Sen nasıl kalbimi paramparça edebildin ki?