-3. bölüm--Yazarın anlatımından-
İlahi gücün uyarması küçük Pamir'in hızla gelen arabadan kaçmasına yeterli olmamıştı. Her ne kadar gücü olsa da yaratıcının izin verdiği belirli şeyleri biliyor ve yapabiliyordu. Bu yüzden arabaya engel olamamıştı. Araba duramayıp minik çocuğa çarpmıştı.
Çarpmanın ardından ne olduğunu anlayamayan sürücü hemen arabasından inmiş ve küçük Pamir'in yerde yatan bedenini görmüştü. Oyalanmadan yerden onu kaldırmış ve arabasına alarak en yakın hastaneye sürmeye başlamıştı.
Bir yandan çocuğun durumunu kontrol edip diğer yandan araba sürmekte zorluk yaşasa da sağ salim hastaneye ulaşmış ve durumu yetkili kişilere anlatmıştı.
Diğer yandan hiçbir şeyden haberi olmayan Gül Hanım pazar alışverişinden dönmüş ve eve gelmişti. Her zaman olduğu gibi oğlunun ona koşup sarılmasını beklemişti ama beklediği olmamıştı. "Belki odada uyuya kalmıştır." diye kendini rahatlatmaya çalışsa da pek başarılı olamamıştı.
Hemen ayakkabılarını çıkarmış elindekileri yere bırakmış ve odaya doğru koşarcasına yürümeye başlamıştı. Bu sırada salonun önünden geçmiş ve eşinin orada olduğunu fark etmişti.
Eşini umursamadan odaya gitmiş ancak beklediği gibi minik oğlunu yatağında bulamamıştı. Bunun üzerine hızla odadan çıkıp salona gitmiş ve eşine Pamir'in nerede olduğunu sormuştu.
Turgut Bey içmiş olduğu alkolün etkisiyle kelimeleri yuvarlayarak konuşmaya çalışmış ancak pek de başarılı olamamıştı. Gül Hanım'ın ise zor da olsa karşısındaki adamın ne dediğini anlamayı başarmıştı. Bu adam henüz 5 yaşında olan oğlunu dışarıya bira almaya yollamıştı.
Duydukları karşısında şoka uğrayan Gül Hanım eşini umursamadan evden koşar adımlarla çıkmıştı. Markete giden yolda "Pamir!" diye bağırarak minik oğlunu arıyordu.
Gül Hanım'ın sesini duyan aynı zamanda da kazaya şahit olan bir kadın Gül Hanım'ın yanına ulaşmış ve "Hanımefendi biraz önce burada bir kaza oldu. Siz o çocuğun annesi misiniz?" diyerek bir yandan da çocuğu tarif etmişti.
Gül Hanım kadının oğlundan bahsettiğini anlayınca ve bir de kaza lafını duyunca ağlama krizine girmişti. Kaldırımda hıçkıra hıçkıra ağlıyor ve "Koruyamadım onu." diye sayıklıyordu. Çevredekilerin yardımıyla biraz da olsa sakinleşen Gül Hanım hemen en yakın hastaneye doğru yola koyulmuştu.
Hastaneye vardığında oyalanmadan danışma bölümüne gitti. "Oğlum. Oğlumu getirmişler. 6 yaşında. Araba çarpmış." Bir yandan ağlıyor bir yandan da konuşmaya çalışıyordu.
Gül Hanımı zor da olsa anlamayı başaran danışmadaki kadın minik Pamir'in şu an ameliyatta olduğunu söylemişti.
Ameliyat lafını duyan hanım bir kez daha ağlama krizi geçiriyordu ki kendini zor da olsa sakinleştirmeyi başarmıştı. Şu anda sakin olmalı ve oğlunun yanına gitmeliydi. Ve öyle de yaptı.
Hızlı adımlarla ameliyathanenin kapısına ulaştı. Kapıda bekleyen bir adam vardı. Gül Hanım oğluna çarpan arabanın sürücüsü diye düşünüp bir yandan ağlıyor bir yandan da "Neden? Neden durmadın? Neden çarptın oğluma?" diyerek adamı sarsıyordu.
Gül Hanım'ın söylemleri ve onu sarsması kendini kötü hissettirirken hiçbir şey söyleyememişti. Çünkü onun da çocuğu vardı. Empati yapabiliyordu.
O an her ne olursa olsun içerideki çocuğun hayata tutunması için elinden geleni yapacağına söz verdi adam. Kendini sarsan ve hâlâ ağlayarak sayıklayan kadını nazikçe kollarından tutarak durdurdu.
"Hanımefendi ben çok üzgünüm. Birden yola atlayınca ne olduğunu bile anlamadım. Hemen buraya getirdim. Ama merak etmeyin elimden ne geliyorsa yapmaya hazırım. Lütfen siz de oğlunuz için sakin olun. Kendine geldiğinde sizi bu halde görürse çok üzülür."
Karşısındaki adamın gözlerine baktı Gül Hanım ve o gözlerde kendisi gibi perişan bir adam görmüştü. Bakışlarından dolayı biraz utandı ve burnunu çekerek adamdan ayrıldı.
"Haklısınız. Ben oğlum için güçlü durmalıyım. Size de teşekkür ederim. Bir başkası olsa hiç umursamadan kaçabilirdi. Belki sizin sayenizde oğlumun yaşama şansı var."
Gerçekten de böyle düşünüyordu Gül Hanım. Sonuçta adamın bir suçu yoktu. Bütün suç eşi olacak o şerefsizindi. Küçücük çocuğu tek başına markete göndermemeliydi. Hatta kendi de suçluydu. Çünkü oğlunu bile bile o şerefsiz ile bırakmıştı.
Gül Hanım düşünceleriyle savaşırken ameliyathane kapısı açılmış ve içeriden doktor çıkmıştı. Yanındaki adamla aynı anda ayağa kalkıp hemen doktorun yanına ulaşmışlardı.
"Oğlum nasıl doktor bey?" diye hemen sordu Gül Hanım.
"Şu an bir şey söylemek için erken. Yirmi dört saat gözetim altında yoğun bakımda tutacağız. Uyandığı zaman durumu hakkında daha net bir şekilde konuşabiliriz. Şimdilik geçmiş olsun."
Doktorun söyledikleriyle yıkılmıştı Gül Hanım. Hemen kalktığı koltuğa geri oturmuş ve ağlamaya başlamıştı. Gül Hanımı o halde gören adam dayanamadı ve Gül Hanımın yanına gidip onu teselli etti.
Çalan telefonun sesiyle adam Gül Hanımdan müsaade isteyerek telefon görüşmesi yaptı. İş ile ilgili acil bir durum çıkmıştı. Adam hastaneden hiç ayrılmak istemese de Gül Hanımın yanına dönüp "Benim acilen gitmem gerekiyor. Burada benim iletişim bilgilerim yazılı. Herhangi bir şey olursa aramaktan çekinmeyin lütfen. Bu arada daha tanışamadık ben Yavuz sizin adınız ne?" diye konuşurken bir yandan da cüzdanından kartını çıkartıp Gül Hanıma uzatmıştı.
"Ben de Gül. Her şey için teşekkür ederim."
Yavuz Bey daha fazla beklemeden kafa selamı verip hastaneden ayrılmıştı. Tabii çıkmadan önce de danışma ile konuşup gerekli ödemeleri yapmıştı. Oradan ayrılırken de Pamir bebeğin iyi olması için dua etti.
Yavuz Bey'in ayrılması ile hastanede yalnız başına kalan Gül Hanım için zorlu bekleyiş başlamış oldu.
-———
Bölüm sonu
Herkese yeniden merhaba.
Keyifler nasıl? Umarım herkes iyidir.
Bölümü nasıl buldunuz?
Yorumlarınızı bekliyorum.
Yeni bölüme kadar hoşça kalın. ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BALER
Teen FictionBir bebek olarak yeniden doğan Baler daha olanları kavrayamazken Soylu ailesinin düşmanı aileyi dağıtmak için bebekleri değiştirir. Bu durumda Baler doğduğu aileyi bulabilecek midir? Gelin hep beraber öğrenelim.