.Hastaneden çıkalı bir ay olmuştu ve gayet sağlıklıydım. Zaten kolay kolay ölmezdim ecel bana çok uzaktı.
"Songül hanım isterseniz bir de bunu deneyin"diyen ses stilistim Seriayın sesiydi.
Bu kız bir dünya harikasıydı. Seria'yı İtalya'dan getirtmiştim.Burada dil eğitimi aldırmıştım.
Ve bir o kadar da güzel bir kadındı. Uzun ve ince bacaklara sahipti. Kumrala çalan saçları ise ayrı bir hava katıyordu.
"Seria sen bir dünya markasısın"
Diye övdüm. Yine muhteşem bir elbiseyle modaya yön veriyordum.
"Ne demek size layık olmaya çalışıyorum." Diye mütavazılık yapıyordu.
Kıyafetimin son kez üzerinden geçip saçımı ve makyajımı yaptırmıştım. İşte şimdi imzamı atma zamanıydı. 'Kırmızı Rujum' son kez onu da sürüp çantama attım.
"Evrenn!" Diye bağırdım.
Resmen içeri düşmana saldıracakmış gibi giren Evrene mal mısın? Bakışı atmadan edemiyordum.
"Buyurun efendim."
"Efendini si. Neyse her şey hazır mı?"
"Evet efendim tüm kontroller sağlandı uçak sizi bekliyor" diye devam etti.
"Tamam çıkalım" diye sert bir şekilde konuştum.
Bugün toplantı günüydü. Büyük kurul toplanacaktı ve ben de o toplantıda yer alacak önemli bir iş kadınıydım.
Bugün o toplantıda ülkeler arasında başa geçtiğim açıklanacaktı. Uzun zamandır peşinde olduğum füzeleri almış ve çok güzel bir şekilde saklamıştım. Bunu duyan kurul üyeleri boş durmayıp beni öldürmeye çalışmışlardı. Tabii ki onca cinayet teşebbüsünden sonra başarısız olmuşlardı.
Bu camiada başarılı olmak çok zordu.
Ve başa geçmeye layık görmüşlerdi beni. Şimdi ise çok güzel işlere imza atacağıma emindim.
Uçağa gelmiş ve Fransa'ya doğru yol almıştık.
27 yaşında olmama rağmen kusursuz bir şekilde eğitim almış ve o yaşlı bunaklardan bin kat iyi eğitilmiştim.
Eğitim süresi boyunca yediğim tek şey bir parça ekmek ve suydu 5 sene boyunca öyle yaşamıştım. Pis yerlerde yatmış haftalarca da aç kalmıştım.
Ama sonuca bakarsak iyi bir tetikçi olmuş,üstüne de çeşitli işkenceler uygulamayı öğrenmiştim. Ve bundan deli gibi zevk alıyordum.
Uçak iniş yapınca ayağa kalkmış uçaktan inmiştim. Siyah limuzin ve bir kaç koruma arabası bizi karşılamıştı.
Limuzin kesin Aybenin işiydi.
Limuzine doğru yaklaşınca kapım açılmış içeri girdikten sonra da kapanmıştı.
Bir süre dışarıdan konuşma sesleri duyuldu.
Anlaşılan Evren ağır bir nutuk çekiyordu. Tekrar kapı açıldığında Evren yanıma gelip oturmuş ve kapılar kapanıp yola çıkmıştık. Önce otele gidip daha sonra buluşacağımız mekana geçecektik.
Otelde bir kaç dosyaya imzam gerekti. Onları hallettikten sonra ise yeri öğrenmem gerekti. Bunca saat hala mekan bilgisi ile ilgili mesaj gelmemişti. Eğer ki önceden bir plan yapmazsam sonucu ölüm olabilirdi. Aklıma gelen soruyla Evrene döndüm ve sorumu sordum.
"Evren kimin yeriymiş öğrendiniz mi?"
"Hayır efendim titizlikle saklanıyor yeri"
"Başlatma onların titizliğine oraya gittimiğiz de sikerler belamızı bilmiyor musun?" İşte benim sinirlerimin yine tepeme çıktığı andı.