-YILDIZ VE KELEBEK-

1K 17 8
                                    

-Anne neresi acıyor?
-Burası.
Boyadığım yara bandını annemin gösterdiği yaranın üstüne yapıştırdım.
-İşte oldu.
-Aferin Nica.Ne diyorduk?Biraz şefkat...
-Biraz şefkat her yarayı iyileştirir.
Camdan bakmak için dönünce hemen ağaçların orada koşan bir kurt gördüm.
-Bakın,kurt!
-Çok güzel.Dedi annem.
-Hayır,değil.Kurtlar korkutucu.Dedim.
-Masallarda kötü olarak anlatıldıkları için öyle diyorsun.Her zaman kötü olmazlar.Dedi annem nerden bilebilirdim bunların annemden duyacağım son sözler olduğunu.
Babam konuştu;
-Ben göremiyorum.Nerede?
Annemin bağırışlarını duydum sonra.
-Dikkat et!Kamyon!
-Dikkat et!
-Hayır!
İşte böyle başladı hikayem.

Mezar da bir sürü hikâye anlatırdık.
Mezar gittiğim yetimhane ye ordaki çocuklarla koyduğumuz isimdi.Bize türlü türlü hikâye ler anlatılırdı orda.
Fısıldayarak anlatılanlar,uyumadan önce anlatılanlar.Mum ışığında sessizce dillendirilen efsaneler.

  Bunlardan en bilineni Gözyaşı Ustası masalıydı.

Kimsenin ağlayamadığı bir dünyada geçiyordu.İnsanlar duygulardan yoksun,içi boş kabuklar gibi yaşıyorlardı.Ama dünyadan gizlenmiş,yalnızlıkla sarılmış bir Gözyaşı Ustası vardı.Karanlığa gömülmüş,solgun görünen,kambur duran ve cam gibi berrak gözleriyle kristal gözyaşları döken biri.

İnsanlar bir zerre duygu hissedebilmek için ona gidip ağlamasını isterdi.

Gözyaşı Ustası da gözyaşlarını onların gözlerine koyardı.Böylece insanlar da ağlardı.

Öfke,çaresizlil,acı ve ızdırap içinde,alev alev tutkularla dolu,acı hayal kırıklıkları ve gözyaşlarıyla...

Böyle bir dünyanın var olabileceğini düşünmemiştim.
Annemi ve babamı bu kadar özleyeceğimi düşünmemiştim.
Ama en önemlisi o hikâyeyi kendim yaşayacağımı hiç düşünmemiştim.

Sonunda yetimhane nin kapısına geldiğimde yetimhane nin müdürü ve birkaç çocuk oradaydı.Müdür konuşmaya başladı;

-Sen Nica olmalısın.

Hızlıca başımı evet anlamında salladım.

-Bir kelebek türünün ismi.Bir çocuğa sadece birkaç gün yaşayan bir böcek ismi vermek ne tuhaf.

-Burada yalnızca birkaç kural var.

Diyerek konuşmaya devam etti.

-Düzene uymak,saygı duymak ve itaat etmek.Bunlara uyarsan sorun yaşamazsın.Valizini al.

Dedi müdür.Bir çocuk yanıma gelerek
daha ben ne olduğunu anlamadan valizimi elimden aldı.Müdür yeniden konuşmaya başladı;

-Herkesin eşyası ortaktır.

Dedi ve sonra boynuma baktı.

-Kolyeyi ver.Kişisel eşyalar yasak.

Olmaz.Bu kolyeyi veremezdim.Bu kolye bana annemden kalan son hatıraydı.

-Ama bu annemin kolyesi
Dedim.

-Düzene uy, saygı duy ve itaat et.İlk günden kuralları çiğnemek istemezsin.

-Rigel.

Diye seslendi.Hemen yanında duran çocuk önündeki kızı ittirerek bana doğru geldi ve daha ne olduğunu anlamadan annemden bana kalan son şeyi boynumdan çekip aldı.

Ve o zaman anladım.Benimki sadece bir masal olmayacaktı.Mezar da Gözyaşı Ustası'yla tanışacaktım.

-Ağlamak kaybettiklerini geri getirmez.

Dedi müdür.Sonra yanındaki kıza seslendi;

-Adeline,onu odasına götür.

Dedi.Kız yanıma geldi ve kolumdan hafifçe tutarak beni götürdü.Arkamızdan müdürün sesini duydum;

-Çabuk ol.Çocuklar,içeri geçin.

Adeline beni sıralı yatakların olduğu bir odaya götürdü ve konuşmaya başladı;

-Bu Julia nın yatağı.Dün evlatlık alındı.

Yavaşça o sert yatağa oturdum.Arkamı dönüp Adeline e doğru konuşmaya başladım;

-Buraya geleli çok oldu mu?

Diye sordum.Adeline konuşmaya başladı;

-Tenim çok solgun.Bayan Margaret hasta gibi göründüğümü söylüyor.

Dedi.Sonra çekinerek bana doğru konuşmaya başladı;

-En iyi arkadaşım olur musun?

Dedi.Başımı olur anlamında salladım.

Sonra yıllar geçti,çok uzun yıllar ve o gün geldi bir aile beni evlat edinmek için gelmişti.

Son kez o sert yatakta oturmuş elimdeki fareyi seviyordum.Türü fark etmeksizin hayvanlara karşı zaafım vardı.

Sonra Adeline geldi ve konuşmaya başladı;

-Nica, geldiler.

Elimdeki fareyi bir kutuya koydum ve kutuyu Adeline e uzattım.

-Ziyarete geleceğim.Söz.

-Hayatta olmaz.

Dedi Adeline.

-Git ve bir daha arkana bakma.

-Sen olmasan hayatta kalamazdım.

Dedim.Sonra kucağına koyduğum kutuya baktım ve konuştum;

-O artık senin.

Son kez birbirimize baktık ve sıkıca sarıldık.Sonra kolidora çıktım ve yürümeye başladım.

Mezar,bir hapishane gibiydi.Yıllarca her günümü biri beni almaya gelir ümidiyle geçirdim.Gözlerimin içine bakıp herkesin arasından beni seçerler ümidiyle.Özel olmasam bile beni ben olduğum için isterler ümidiyle.Ama beni kimse seçmedi.Beni kimse istemedi,kimse fark etmedi.Her zaman görünmez oldum.

Önüme döndüm ve yürümeye devam ettim.Sonunda beni evlat edinecek ailenin yanına ve hemen onların yanında duran bayan Margaret in yanına gittim.

Adının Anna olduğunu öğrendiğim kadın konuşmaya başladı;

-Hazır mısın?

Hafifçe gülümseyerek;

-Evet.Dedim.

-Ben de biraz korkuyorum.

Dedi Anna.Sonra yanındaki adam konuşmaya başladı;

-Eşyalarını indireyim mi?

Diye sordu.

-Sadece bu var.

Diyerek cevap verdim.Bayan Margaret konuşmaya başladı;

-Burada eşyaları paylaşmayı teşvik ediyoruz.

Dedi.Sonra adam bana doğru dönerek konuşmaya devam etti;

-Elini mi yaraladın?

-Hayvanlara bakma alışkanlığı var.Parmakları hep kesiklerle dolu.

Dedi bayan Margaret sonra konuşmaya devam etti;

-Pekâlâ Nica.Burada öğrendiklerini unutma.Düzene uy, saygı duy ve itaat et.Ayrıca bu sadece deneme süreci,unutma.Velayet iptal edilebilir.Sorun çıkarırsan gelir seni alırız ve süreç ilerlemez.

-Her şey yolunda gidecektir.

Dedi Anna.

-Güzel.Diyerek konuşmaya devam etti bayan Margaret.

Tam kapıya doğru yürümeye başlarken gelen piyano sesi ile birlikte hepimiz durduk.

                 -DEVAM EDECEK-

Gözyaşı Ustası Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin