Haftalar geçti Chuuya artık tamamen iyileşmişti yaralarından geriye sadece izleri kalsa da pek umurunda olduğu söylenemezdi. Yüzünün rengi ve gözlerinin eski canlılığı geri gelmiş sayılırdı eğer yakından bakılsaydı içlerinde bir yerler kendini yavaş yavaş gösteren donukluğu görebilirlerdi. Gerçi tengunun şuan en büyük derdi kendisine yapışıp bırakmayan sinir bozucu tilkiydi.
"Dazai bırak dedim sana!"
"Hayır bırakırsam gidersin o yüzden.. Hayır!"
İkili tartışırken Odasaku ve Ango ise oturmuş çaylarını büyük bir keyifle yudumluyor, güneşli havanın tadını çıkarıyorlardı. Chuuya onlara sayısız kez teşekkür etmiş şimdiyse iyileştiği için daha fazla rahatsızlık vermek istemediğini söyleyerek gitmeye kalkışmış bunun sonucunda Dazai'nin ona yapışmasıyla tartışmaya başlamışlardı. Tilki biliyordu ki giderse onu uzun bir süre göremeyecekti hem hala ona kimin saldırdığını bilememenin korkusu üzerindeydi.
Ya tekrar tenguya saldırırsa?
Ya bu sefer yetişemezse?
Ya Chuuya ölürse?
Bunların olmasındansa onu bu eve kilitlemeyi bile düşünmüştü, hatta arkadaşları onu durdurmasa yapmıştı bile. Ona tutunabildiği kadar sıkı tutundu, yorulmaya başlayan tengu en sonunda pes ederek sıkıntıyla yere çöktü. Tilki kazandığı zaferin sevinciyle dokuz kuyruğunu birden çılgın gibi sallamaya başlamış, gülümsemesi neredeyse kulaklarına kadar yayılmıştı. Göz ucuyla onlara bakan, çay içen ikili ise hafif tebessüm etmişti.
"Chuuya, Dazai haklı tek kalman güvenli olmaz."
"Doğru hala sana saldıranın kim olduğunu bilmiyoruz, en azından bu sorunu çözene kadar burada kalman en akıllıca olanı." dedi gözlüklerini parmaklarının ucuyla düzeltirken Ango.
Chuuya sıkıntıyla iç çekip, yanaklarının içini kemirmeye başladı. Bunu daha öncede konuşmuşlardı saldıranın yüzünü görememesi işleri zorlaştırıyordu. Dazai bile o an görüşü geri gelen, çıkarılmış gözünün tekrar görebilmesi için bütün enerjisini harcamıştı. Bunun sonucunda beyin fırtınası yapmaya karar vermişlerdi ama sonuç hala aynıydı.
Zayıf olduğu, gardını indirdiği zamanı iyi bilen birisi olduğu kadarını biliyordu, sorun aklına tek bir kişinin bile gelmemesiydi. Tilki ona ihanet ettiği anda yaşadığı acıyı atlatmak için köyünü terk etmişti, ordan oraya giderken bile kimseye bulaşmamıştı. Kendi halinde dolaşmış yüz yıl geçirmişti ama acı hala aynıydı, ne kadar tilki ona yardım etmiş hayatını kurtarmış olsa da.
Düşündükçe kara bulutlar üstünde toplanıyor gibi hissediyordu. Canı sıkıldı bu durumdan nasıl kurtulacağını düşünüyor, bulduğu bütün planlar kendisine can simidi gibi sarılmış tilkinin zekasını hatırlayınca koca bir kara deliğe çekiliyordu.
Dazai sevgilisinin sıkıntılı yüzüne baktı. Onu böyle görmeyi hiç sevmiyordu. Sevgiliyken -ki ona göre hala öylelerdi- ne zaman biri ona laf atsa, biriyle kavga etse geri tilkinin yanına döndüğünde bu ifadeyle verandaya oturup derin derin düşünür karamsar bir ruh haline bürünürdü. Böyle olduğunda Dazai yavaşça sevgilisine yaklaşır ilk kuyruğundan birini yüzüne sürtüp tepkisini ölçer ardından usulca sokulup kafasını kızıl saçlara sürterdi. Bu küçük hareket tengunun, tilkinin yanında olduğunu hissetmesine yeterdi, ona sokulup usul usul bacaklarına yatar içindekileri sevgilisinin yüzüne bakarak uzak diyarlara gönderirdi.
Şimdiyse bunu yapamayacak olması tilkinin yüreğini burkuyordu. Keskin zekasının şuan işe yaramaması ne kadar da sinir bozucuydu. Etrafa ruhlarını yollamış olmasına rağmen hala ses seda yoktu. Kollarını gevşetip sarıldığı bedenden ayrılmaya kalktığı an tengunun dudaklarından iniltinin kaçması ve başını tutarak iki büklüm olması aynı anda gerçekleşti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgili Tengum
Fanfictionsenren alınma tilki Dazai ve tengu Chuuya içerir. Düzenlenecektir!