🌸6🌸

91 16 4
                                    

Dazai yaşananların şokunu atlatamıyordu. Sevgili tengusunun anılarının hızla silinmesi, bu zamana kadar yaşadıklarının en korkuncuydu. Bunun sorumlusunu sonunda bulmasına bile sevinemiyordu, çünkü anılarının unutulması Chuuya'nın tamamen boş bir kabuktan ibaret kalmasına neden olacaktı. Anılar ruhun gıdasıdır. Eğer anı yoksa, ruhun beslenmesi için ortada hiçbir şey kalmaz. Sadece durduğu yerde boş bir kabuk o kadar... Ne fazlası ne azı... 

Chuuya'nın tedirginliği paniğiyle sürekli yer değiştiriyordu. Onu unutmak istemiyordu. Kendi hakkındaki anılardan daha çok, tilkiyle (güzel veya kötü fark etmez) geçirdikleri anılarının birdenbire hiç yaşanmamış gibi ortadan kaybolmasını istemiyordu. Odasaku ve Ango çoktan evlerinin arşiv kısmında Chuuya'ya yardımı olabilecek herhangi bir şey arıyordu. Dazai ise olduğu yerde öylece kalmıştı; ne konuşuyor nede herhangi bir harekette bulunuyordu. Heykel gibi. Chuuya, ortamın sessizliğinden olsa gerek, kendini bir anda salıverdi. 

Gözyaşları yanaklarından çenesine, ordan da yere düşerken elleriyle yüzünü kapatmıştı. Kaçırdığı hıçkırıklar sessizliği bir hayli bozarken, tilki sonunda irkilerek kendine gelmiş, oturduğu yerden sevdiğinin yanına kaymış, ellerini yüzünden çekmeye çalışıyordu. 

Dazai, Kulakları duyduğu her iç çekiş ve hıçkırıkta seğiriyor, hissettiği üzüntüyle aşağı doğru bükülmüştü, kuyruklarının her biri yerde sanki canlı değillermiş gibi donuktu. Sonunda Chuuya'nın yüzünü açığa çıkardığında, kendi yüzü acı çekiyormuşçasına istemsizce buruştu. Yaşlarla parlayan mavilerin en derinlerinde büyümeye başlayan donukluğu şimdilik görmezden gelmeye çalıştı. Chuuya'nın ona ihtiyacı vardı.

"Şşş geçecek... Geçecek."

"İstemiyorum! Unutmak istemiyorum!... Seni unutmak istemiyorum!"

Dazai'nin gözkapakları sonuna kadar açıldı, göz bebekleri küçüldü. Tengunun onu unutmaktan korkması, onu hem üzüntüye boğarken hemde kalbini hızlandırmasına neden oldu. İçindeki umudun büyümesine engel olamıyordu. Kollarının arasında titreyerek ağlayan savunmasız tengusuna daha sıkı sarıldı. Chuuya'nın sadece onun yanındayken gardını indirmesi her zaman çok hoşuna giderdi. Şu anki durumlarında bile yalnız kalana kadar kendisini tutması ve tek bir söz etmeden kollarının arasına girip ona sığınması... Ah, bu tilkiyi kalp krizinin eşiğine getiriyordu. 

"Beni unutmayacaksın, sana söz veriyorum."

Chuuya, hıckırıklarını zorla yutup burnunu çekerken, kırgınlıkla yüklü mavilerini korku-üzüntü karışımı kahve gözlere yoğun yoğun baktı. Tilkinin daha önce verdiği sözleri zar zor hatırladı. 

'Dazai, beni bırakmayacaksın, değil mi?'

'Sana söz veriyorum; bırakmayacağım.'

'Peki ya ihanet... İhanet etmeyeceksin, değil mi?'

'Sana söz veriyorum; etmeyeceğim.' 

Tilki verdiği sözlerini tutmamıştı. Onu bırakmış, kandırmış ve en acısı, ihanet etmişti. Tekrar onu yüzüstü bırakmayacağını nereden bilebilirdi? Bir kere inandı ve kırıldı. Bir kere daha inanıp tamamen tuzla buz olmak gibi bir riski alabilir miydi? Özellikle ucunda değerli anıları varken...

"Daha öncede söz vermiştin, ama tutmadığın."

Dazai, boğazının düğümlendiğini hissetti. Yaptıklarının pişmanlıkları üstüne sis gibi çökerken, koca bir dağın altında eziliyormuş hissi bütün bedenini ağırlaştırdı. Tengunun sonuna kadar haklı olduğunu iliklerine kadar biliyordu. Yanıldığını ve öyle olmadığını içindeki kurnaz tarafı bas bas bağırsa da sevdiğini bir kez daha kandırmak gibi bir hata yapmayacaktı. Kendine bir söz vermişti: Onu geri kazanacak, kırdıklarını elleri parçalanasıya kadar toplayacaktı. 

"Doğru, tutmadım. Seni kandırdım, kırdım... Ama bu sefer canım pahasına tutacağım. Tekrar kollarımın arasından ellerimden kayıp gitmene izin vermeyeceğim." 

Chuuya yutkundu. Tilkinin yüzündeki ciddi ifadede, küçükte olsa yalan kırıntısı aradı. Hayır, tilki ciddiydi, hemde hiç olmadığı kadar. Chuuya, kırıklarının arasından bulduğu ufacık güveni ellerine alıp yüreğinin ortasına koydu. O ufacık güven kırılsa da, kaybedecek hiçbir şeyi kalmamıştı; aldığı nefes dışında.

"Bu sefer güvenimi boşa çıkarma, olur mu?"

"Sevgim üzerine yemin ederim ki, çıkarmayacağım."

---

Geçen günlerde arşivi talan etmişler, hatta tanıdıklarına danışmışlardı; birileri bir şey biliyor umuduyla. Elleri bomboştu. Kimse ne olduğunu bilmiyordu. Chuuya'nın gözleri her geçen gün daha çok donuklaşıyor, bazen bomboş bir suratla öylece oturuyordu. Arada Dazai ona yaşadıkları anılardan söz ediyordu; Chuuya bazılarını hatırlasa da çoğunluğunu hatırlamıyordu. 

Sonra bir sabah Chuuya yatağından kalkmadı. Daha doğrusu kalkamadı. Saatin hala erken olmasının verdiği rahatlıkla, onlar uyanana kadar haline ağlamış, bacaklarına morarasıya kadar vurmuştu. Arada saçlarını yoluyor, sessiz çığlıklar atıyordu. Bir nevi kriz geçiriyordu. 

Dazai, bütün gecesini Fyodor'u bulmak için dışarda geçirmişti. En azından bir ipucu olsaydı ya da söylenti; onun peşinden gidebildiği kadar giderdi. Eve vardığında çoktan sabah olmuştu. Sessizce içeri geçerken tengusunu kontrol etmek için yavaşça kapısına elinin uzattığında, duyduğu hıçkırıkla içeri daldı.  

Gördüğü manzara onu şaşkına çevirmişti. Tengu sıkıca yaşların hala aktığı gözlerini kapatmış, elleriyle tilkinin her dokunduğunda içini tatlı tatlı yakan alev saçlarını yoluyordu. Üstündeki örtü çoktan odanın diğer tarafına fırlatılmıştı. Açıkta kalan bacaklarında görülen kırmızı mor yaralar, yürek sızlatacak kadar fazlaydı. 

"Chuuya! Ne oldu!?"

Dazai, Chuuya'nın bileklerini tutmuş, zorla canını yakmamaya dikkat ederek hala yolunmakta olan saçlardan çekmişti. Onu zorla zapt ederken kollarıyla sarmıştı. Mavi kimonosu ıslansa da yüreği hala yangın yeriydi. Sevdiğinin neden bu halde olduğunu çözmeye çalışırken gözleri yara kaplı bacaklara takıldı. Gördüğü görüntü gözlerini dolduruyordu. 

"Chuuya, sevgilim, ne oldu? Neden bu haldesin?" diye sakinleştirici şekilde fısıldadı.

Chuuya sonunda sakinleşmeye başlamıştı. Hissettiği çaresizlik hala onu sarsa da burnuna dolan tilkisinin kokusuyla yorgunluğu bir olmuş, onu mayıştırmıştı. İç çekişleri azaldığında kafasını kaldırdı. Tilkiyle göz göze geldiğinde gördüğü endişeli ifade içinin burkulmasına neden olsa da tahriş olmuş boğazını temizleyip tilkinin merakını giderdi.

"Dazai, nasıl yürüneceğini hatırlamıyorum." dedi titreyen sesiyle.

-----

Kendimden şaşırılacak hareket üst üste iki bölüm atmak. (〜 ̄▽ ̄)〜

Umarım hoşunuza gider yazım hataları varsa çokta sallamayın 〜( ̄▽ ̄〜)

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 19 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Sevgili TengumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin