"Ne yapacağız şimdi?" diyen Bora'ya omuzlarımı silkerek cevap verdim ve sürücü koltuğunda oturmaya devam ettim. Gitmek için Changbin ve Byul'un gelmesini bekliyorduk, daha fazla burada kalmanın bir anlamı yoktu. Buraya gelirken umutla gelmemiştim zaten ama her zaman olduğu gibi çaresizliğim yine yüzüme çarpmıştı ve bu hoşuma gitmiyordu.
"Herhangi bir ipucuna ulaşamadık." dedi Changbin arabaya binerken. Başımı sallayıp anahtarı kontağa yerleştirdim ve çevirdim. Byul da arabada yerini alınca arabayı park ettiğim yerden çıkarıp sürmeye koyuldum. Hiçbirimizden ses çıkmıyordu, bir şeyler söylemeye gerek duymamıştık.
"İçmek ister misiniz?" diyerek ortaya bir fikir atan Bora'ya bakıp başımı iki yana salladım. "Chungha evde yalnız, yanına gitmem gerekiyor." dedim. Bora bu söylediklerime göz devirdi. "Yapma Joon, o artık genç bir kız değil." Evet, Chungha artık genç bir kız değildi, 21 yaşında bir yetişkindi ama ne olursa olsun, o benim minik kız kardeşimdi.
"O hâlâ benim minik kız kardeşim Bora, reşit olması bir şeyi değiştirmiyor. Ayrıca ona bugün erken döneceğimi söyledim, gitmezsem endişe edecektir."
"Peki, peki. Bir şeyi de bozmasan olmaz zaten." Gülümsedim ve dikiz aynasından arkadaki ikiliye baktım, ikisi de sessizce oturuyorlardı. "İsterseniz sizi bir yere bırakabilirim ama, ne dersiniz çaylaklar?"
"Merkeze gitmemiz gerekmez mi?" dedi Byul bana bakarak. Omuzlarımı silktim ve başımı iki yana salladım. "Kimsenin sorun edeceği yok Moon, nereye gitmek istediğinizi söyleyin yeter."
"Merkeze gidelim, eşyalarım orada duruyor." dedi. Başımı salladım ve merkeze doğru sürmeye başladım. "Ben eve gitsem iyi olur aslında ama arabam merkezde." diye söze karıştı Changbin. Bora'ya ise sorma gereği dahi duymuyordum, evlerimiz oldukça yakın olduğu için her zaman birlikte dönerdik eve, bugün de öyle olacaktı.
<><><>
"Yarın görüşürüz o zaman. Kendinize iyi bakın."
"İyi günler Başkomiserim!" diyerek asker gibi selam veren Changbin'e gülümseyerek başımla selam verdim, Byul da gülümseyip eğilerek selam vermişti. Bora da onlara iyi günler dileyince arabayı tekrar çalıştırıp yola koyulduk.
"Uzun bir gündü." dedi Bora derin bir nefes alırken. Başımı salladım, "Öyleydi," dedim. "hayatımın en zor günlerinden biriydi sanırım. Yin konusunda herhangi bir gelişme olmaması da ayrı bir durum zaten. En azından küçük de olsa bir ipucumuz olsa her şey çok daha iyi olabilirdi ama yok işte! Lanet olası psikopat fazla mükemmel, tek bir hatası bile yok."
"Merak etme Joon, çok yakında onun hakkında çok önemli bilgilere ulaşacağımıza eminim, ölümcül bir hata yapacak ve o hata, onun sonu olacak."
"Öyle mi dersin?" Kaşlarımı çatarak Bora'yı dinliyordum, bakış açısı tuhaftı ama nasıl bu kadar emin konuşabildiğini merak etmiştim.
Benim soruma karşılık olarak Bora başını sallamakla yetinmiş ve sessizleşmişti. Bazen bu tür hareketleri olduğu için sorgulamayarak ben de susmuş ve yola devam etmiştim ancak içimde bir huzursuzluk vardı, söylediği şeyin gerçekleşmesi ihtimali beni korkutuyor muydu yoksa heyecanlandırıyor muydu anlayamıyordum.
Onu yakalamayı gerçekten istiyor muydum?
Hadi ama, bu konu hakkında şüphe duyacak son kişi bile değildim, onu yakalamak bir kenarda dursun, onu öldürmeyi bile istiyordum ancak bir şeyler beni geride tutuyordu, belki de ondan korkuyordum.
Bu mümkün müydü?
"Ne düşünüyorsun?"
"Hiç." dedim Bora'nın beni düşüncelerimden uzaklaştıran sorusuna cevap olarak. Bir süre gözlerini üzerime dikmiş olsa da bir şey söylemedi ve başını çevirerek dışarıyı izlemeye başladı.
![](https://img.wattpad.com/cover/366951190-288-k990256.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Searching For Yin | namgi
FanficBir hayatın mahvolması ne kadar sürer Felix? Ophelia.