Nottingham /İngiltere 1996
-Hadi Sarah yapabilirsin.
-Emin değilim, iyi hissetmiyorum.
-Ah hadi ama son iki bardak. İddiayi kaybetmek istemeyiz öyle değil mi?
-Tabii ki hayır. Hiç iddia kaybetmedim.Önümde duran içki şişelerine bir göz attım. Son iki bardak, yapabilirdim. İlk bardağı elime aldım ve tereddütsüz Devil's Spring'in boğazımı yakmasına izin verdim. İkinci bardağa uzanmadan etrafımda toplanmış olan kalabalığa göz attım. İkinci bardağın da ilki gibi boğazımdan akmasına izin verdim.
Ve Lilly bir çığlık kopardı:
-Biz kazandık şimdi sökülün paraları.
-Eve gitmek istiyorum.
-Tamam birazdan gideceğiz tatlım.
Lilly'nin etrafımızda bulunan kalabalıktan paraları almasını seyrettim. Sonra beni kaldırdı ve dışarı çıktık. Ona öyle kızgındım ki.-İddia kaybetmeyeceğimi bildiğin için beni sürekli öne atıyorsun. Yaptığım kendime zarar vermekten başka bir şey değil.
-Sarah kazandığımız paraya bak. Bunu dert etme.
-Bencilsin. Ben bir daha iddiada falan yokum. Şimdi beni Travise götürür müsün?
-Tabii, gidelim.Travisin evinin önüne geldiğimizde Lilly'e teşekkür ettim ve gitmesini söyledim. Travisin evinin anahtarlarını çantamda uzun bir süre aradıktan sonra sonunda buldum. Anahtar deliğini tutturmam biraz zaman aldı. Travisin uyuduğunu düşünerek kapıyı sessizce açtım ve merdivenlerden yukarı çıktım. Travisin yatak odasına doğru yere serilmiş olan kıyafetleri gördüm. Neler olduğunu başta anlayamadım. Odaya doğru ilerledim.
Kadın kokusu.. Yatağa baktığımda bir kadının Travisin çıplak göğsünde yattığını gördüm. Midem bulanıyordu. Tanrıya, gördüğüm şeyi görmemiş olmak, gördüğümün sarhoşluğumun verdiği bir yanılma olması için yalvardım. Ama o oradaydı. O bütün varlığıyla oradaydı. O benim kendimden çok sevdiğim sevgilimdi. Acı kanıma karışıyordu. Onu başka bir kadınla aynı yatakta görmüş olmayı iki yıl önce olsa önemsemezdim. Ama şimdi Travis benim tüm hayatımdı.
Acıyı gösteremem ama hissettiğim şey tam da bu. Herkes farklı biçimde tanımlar. Kimimize göre acı fizikseldir canımızı böyle yakar, kimimize göre -ki ben bu tarafta bulunuyorum- acı ruhu yakar. Onları gördüğümü fark etmedi. Yalnız kalmalıydım. Eve vardığım da saat sabaha doğru 6'ydı, annem uyuyordu. Odama geçtim. Kendime gelmem gerekiyordu ve bende duşa girdim. O kadar donuktum ki. Ağlamaya başladım. İçim sökülürcesine ağlamaya.. Duştan çıktım ve yatağıma oturdum. Banyodan aldığım jileti bileğime yakınlaştırdım. Neyim kaldı ki zaten hayatta? Fazlalık olmaya gerek yoktu. Sonra küçük çizikler. Daha sonrası ise karanlık...