Sonsuzluğa Yürüyelim

4. Sanrılar ve Düşler

 "Gümüş Gök Krallığında kahartalarla bir şey imzaladı. İhanet Kraliçe'm." demişti Barut. Ben öylece duyduklarımı analiz ederken o bir cevap bekler gibi yüzüme bakıyordu. Ayrıyeten ilgilenmem gereken bir Kor Lord faktörü de vardı. Yavaşça Barut'un dibine girip çok kısık bir sesle fısıldadım. "O komutanı alın. Sarayda bir zindana kapatın ve dikkat edin." sol koluna vurup sıvazladığımda adımları içeriye düşmeden geri dönüp ağaçların arasına girmişti. Yüzüme yerleştirdiğim sahte gülümseme ile Lord'a döndüm.

"Affedersiniz." bakışları samimi bir sorgulayıcılıkla Barut'taydı fakat o çoktan gitmişti bile. "İçimde bir his var." dedi, çok düşünceliydi. "Nasıl bir his Lord?"

"Sanki bir gerçek ortaya çıkacakmış da her şey felakete dönüşecekmiş gibi. Kötü bir his. Antlaşmamızı sonuna kadar kullanacakmışız gibi hissettiriyor." tüylerim ürperdiğinde bunun ne anlama geldiğini anlamıyordum.

"Hisleriniz kuvvetli midir Lord?" yüzümü ona dönüp yeniden yanındaki yerimi aldım. Tüylerimizi ürperten hisler zihnimizi çepeçevre ele geçirip bizi uyuştururken sadece uyuşan zihnimizle düşünüyorduk. Ne yapabilirdik? "Ne yazık ki güçlüdür. Sizi üzmek istemem lakin kehanet görebiliyorum. Hatta kehanetleri de yazabiliyorum."

"Gerçekten mi? Kehanet görmeyi geçtim siz kehanet de yazabiliyorsunuz. İlginçsiniz. Diğer tanrılar görse muhtemelen kıskançlıklarından sizinle savaşa tutuşurdu." belli belirsiz bir kahkaha işittim ondan. Sohbetimiz burada sonlanmıştı sanırım. Ne yapacağımızı bilemez şekilde önümüzde duran iris çiçeklerine bakıyorduk. Aklım Barlas'taydı, bedenim Kor Lord'un yanındaydı.

"Az önce olan şey," dediğinde bakışlarım usulca ona dönmüştü, bir şeylere duyduğu özlemle bana bakıyordu. Siyah gözleri mavi gözlerimle birleşince gece ve deniz gibi duruyordu. Lakin onun bakışları bir değişik duruyordu. "Neydi?" Barut'un bana söyledikleriyle ilgiliydi sorusu fakat bu konu hakkında fikri olmadığına inanmıyordum. Benim dahi bilmediğim şeyler hakkında bilgi sahibi olması hatta daha da ötesinde olayların içerisinde olması şüphelerimi elbet ona da çekiyordu. "Gerçekten bilmiyor musunuz Lord? Buna inanmalı mıyım, bir yalan mı yoksa gerçek mi?" ikimiz de birbirimize güvenmiyoruz, ikimiz de düşmanız, ikimiz de birbirimizin zıddıyız. Ama ikimiz de öylesine aynıyız ki bizi zıtlık konumuna sokan şeyler aynı zamanda ortak noktalarımız oluyordu.

Lakin bunlara rağmen cevabı saf doğruluk içeriyordu. "Güveninizi kazanmak istediğimi biliyorsunuz Kraliçe. Yalan söylemek son tercihim bile değil." Bunu söylerken ellerine bakıyor ve eldivenlerini çıkarıyordu. "Doğru, öyle söylemiştiniz. Sözünüzde duracağınızı varsayıyorum. Yaptığımız antlaşma yüzünden de bunu size söylemeliyim sanırım." bakışlarımız yeniden birbirine değdiğinde devam etmem için başını salladı. "Komutanım, yani Barlas, Gümüş Gök Krallığının kahartaları ile görüşüyormuş yıllardır. Az önce de bir antlaşma imzaladıkları haberini aldım." tepkisini merakla görmek için üzerindeki bakışlarımı daha da kenetledim ona. Gözümü dahi kırpmıyordum.

Önce gözleri büyüdü, yere baktı, ne yapacağını bilemez şekilde etrafa bakındı. Sıkıntılı bir nefes vererek düşüncelerini tarttı. "Hm," dedi uzatarak. "Bu konu ile ilgili belki bir kehanet görebilirim. Bilmiyorum, daha önce hiç duymadım böyle bir görüşmeyi. Kaç yıldır görüşüyorlarmış?" kehanet görebilme düşüncesi beni heyecanlandırmıştı.

"Sekiz senedir. Haftada iki kez."

"Bildiğiniz başka bir durum var mı Kraliçe? İhanet olduğuna emin misiniz?" zaten onda olan bakışlarıma şaşkınlık oturdu. "Beni mi sorguluyorsunuz Lord?" güldüğünde daha da şaşırdım, aramızda hangi vakitte böylesine samimi bir muhabbet oluştuğunu düşünmüştü acaba? Beni sorgulamak onun ne haddine? "Antlaşma imzaladığımız gün sizin beni sorguladığınız gibi değil elbette lakin bir noktada evet. Bu ihanetle ilgili yeterli kanıtınız ve bilginiz var mı diye sizi sorguluyorum şu an. Ya da bir şekilde ihanetin içinde misiniz diye." güven kazanma konusundan sonra adama inanılmaz bir dürüstlük gelmiş. Gereksiz detayları bile veriyor. Belki bu dürüstlüğü de bir plandı ya da gerçekten bu denli dürüst bir insandı.